kapat

CUMARTESİ EKİ
25.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
Çocuk yapması şart
Doluca şaraplarının varisi Sibel Kutman, "Şarap işinde geniş bir aileye sahip olmak gerek" diyor

Şarap en sevdiğim içkilerdendir, o yüzden de şarap patroniçelerinden Sibel Kutman ile buluşmak çok işime geldi. Kendisini aramadan önce düşündüm ki şarapla ilgili adabı kendisinden öğrenebilirim. Eh, bir yandan da tatlı tatlı muhabbet ederiz. Beşiktaş'taki Vogue restoran-barda buluştuğumuzda hayalimin ilk kısmı ilk üç dakika içinde gerçekleşti. Kutman hemen sordu: "Tatlı şarap sever misiniz?" Tam üstüne bastınız, dedim ve soframıza o küçük, sevimli şişesiyle bir 'Safir' geldi. Misket üzümünün o inanılmaz tadını damağımızda hissederken bir yandan da sohbet etmeye başlamıştık.

İlk ders, şarap bardağını şöyle bir sallayıp burnumu bardağın içine nasıl sokacağım konusuydu. Önce kokusunu hissetmeliydim. Sonra eğer tattığım şarabı sevdiysem hangi üzümden yapıldığını öğrenmeliydim. Böylece bir dahaki sefere karşılaştığım yabancı bir şarap olsa bile sevdiğim üzümden yapılıp yapılmadığını öğrenebilir ve tercih hakkımı kullanabilirdim.

Ben bu gibi ayrıntıları öğrenmeye çalışırken Kutman'ın gözleri de sürekli diğer masalardaydı. Yakışıklı biri mi vardı yoksa? Hayır, şarapların nasıl servis edildiğini takip ediyordu. Meğer gittiği her yerde gözü bunlara takılırmış.

Kutman, "Güzel bir yerde keyif de alıyorum tabii ki ama sürekli garson ne dedi, nasıl servis etti diye de takip ediyorum" diyor ve devam ediyor: "Çünkü bu restoranların çoğunda bizim şaraplarımız servis ediliyor."

Anlayacağınız yemek yerken bile işini takip eden biri var karşımda. Yani son zamanların en acayip hastalıklarından birine yakalanmış, işkolik olmuş biri. Eyvah! Eyvah, çünkü böyleleri her zaman sözü dönüp dolaştırıp işine getirir. Hüzünden mi laf açıldı, işten konuşulur. Tıpkı Kutman'ın yaptığı gibi. Onu üzen şeylerden biri de ne biliyor musunuz...

ŞARAP ALKOL DEĞİL
Kutman'ı dinleyin: "Şarabı bu hâle getirene kadar çok uğraşıyorsunuz. Bu iş sanat ve bilimin birleşimi. İnsanlar bunu alkol niyetine içerlerse çok üzülürüm ben. Şarap tadına varılması gereken, insana eşlik eden bir şey."

Anlayacağınız, Kutman işine önem vermiyor; ona aşık. İşte bu aşkla ikinci kadehe geçtiğinde ben de soruyorum: "Siz hiç sarhoş oluyor musunuz?"

Nerdeee... Neredeyse bütün gün şarap içen, üstelik bunu çok küçük yaşlarından itibaren yapan biri, kolay kolay sarhoş olur mu? En iyi ihtimalle çakırkeyf oluyormuş. Votka ya da rakı içerse durum biraz fark ediyormuş. Şaraptan sonra onları tercih ediyor. En azından onu çakırkeyfin ötesine götürebiliyorlar...

Aşktan bahsetmişken, acaba Kutman birine aşık olsa, o kişi de "Bu işi bırak, benimle dünyanın öteki ucuna gel" dese, gider mi? Bunu söyleyenin alacağı cevap "Elveda" olur herhalde... Kutman ancak sağlıkla ilgili bir problem çıktığında, kendine, ailesine bir şey olduğunda, işine ara verebileceğini söylüyor. Bu arada tahtaya vurmayı da ihmal etmiyor. A, tabii bir de çocuk konusu var. Çocukları olduğu zaman onlar için işinden fedakârlık edebileceğini söylüyor.

Çocuk sahibi olması ise şart. Neden mi? Çünkü şarap işi geniş bir aile ister. Kutman'a göre eğer şarap üretim işi, aile dışında insanların bir araya gelerek yaptığı bir iş olursa çok çabuk dağılır. Bunu şöyle açıklıyor: "Bu iş aşk ister. Bunu da ancak çocukluğundan itibaren işin içinde olan biri yaşayabilir. Benim elime ilk kadehi verdiklerinde 5-6 yaşlarındaydım. 14-15'imde 'Dene bakalım ayırt edebilecek misin?' dediler. Ailedeki bu birlikteliği, bu aşkı tüketiciye yansıtmak lazım."

Sibel Kutman ilk kez bir şarabı diğerinden ayırt edebildiği zaman çok heyecanlandığını anlatıyor. Gerçi bugün de hâlâ aynı heyecanı yaşadığını söylüyor, ama ben onun bu yeteneğini ve bilgisini test edemiyorum maalesef. Çünkü Safir çoktan aklımı başımdan almış...

Kadınlar bana agresif yaklaşıyor
Sibel Kutman'ın fotoğraflarını gördünüz mü? Hiçbirinde onu makyajlı göremezsiniz. "Sizce yapsam daha mı iyi olur?" diyor. 25 yaşındaki Kutman kendini doğal haliyle daha iyi hissediyormuş. O zaten doğayı da seven biri: "Daha çok pazarlama ve satışla ilgileniyorum, ama bağların içinde gezmeyi, üzüm toplamayı da çok severim."

ROL YAPMAM, ÇİFT KİŞİLİKLİ DEĞİLİM
Doğallığıyla birçok kişi tarafından çok çekici bulunduğu kesin. Hem seksapeli var, hem işinde başarılı, hem de böyle büyük bir kuruluşun sahibi. Herhalde talipleri çoktur, öyle değil mi... "Neredeler?" diye cevap veriyor. Beğenildiğinin pek farkında değil gibi. Ya da farkında da çaktırmıyor gibi.

Kaçıncı kadehi içiyorduk hatırlamıyorum ama konu birden Sibel Kutman'ın asabiyetine geldi. Daha doğrusu ben hakkında bu tip şeyler duyduğum için sordum. Şöyle cevap verdi: "İşim sırasında biraz asabi olabilirim ama onun dışında içten bir sıkıntım yok ki asabiyetim olsun. Sizin de başınıza çok gelmiştir; ben özellikle kadınlarda karşılaşıyorum, kusur arama gözüyle bakan çok. Üstelik böyle insanların karşısında ben harikayım da demiyorum. Rol yapmıyorum. Çift kişilikli bir halim olmadığı gibi, hiçbir iddiam da yok. Ama kadınların kadınlara karşı daha agresif bir yaklaşımı olduğunu düşünüyorum."

Tabii neden olmasın? Sonuçta kadın kadının kurdudur. Bu söz böyle miydi? Neyse ben alkole çok dayanıklı değilimdir zaten. Dolayısıyla yıkılmadan Kutman'ın yanından ayrılsam daha iyi olacak. Ama bu şarap derslerine devam etmek lazım tabii. İkinci ders ne mi? 'Nasıl ayılacaksın' elbette...

ASLI E.PERKER


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır