kapat

25.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
İPEK CEM(ipek.cem@sabah.com.tr )


Paniğe gerek yok !

Bankacılık sektöründe yaşananlar gerçekten düşündürücü. Bankacılığın ekonominin can damarı olması gerekirken, kanayan yara haline gelmesi üzücü bir durum. Ancak yaşananların ardından yapılan bazı değerlendirmeler de, çok gerçekçi olmayabilir. Elbette son haftalarda yaşananların sürekli tekrar etmesi mümkün değil. Eğer böyle olsaydı, ülke olarak müthiş bir çöküş yaşardık. Öte yandan da, bu gelişmeleri, 'bir rüzgardı geçti', 'sistem sağlam' gibi yorumlarla geçiştirmek sağlıklı değil.

Sonuçta sistem diye nitelendirdiğimiz olgu da kişi ve kurumların davranış biçimlerinin toplamından oluşuyor. Eğer bu davranış biçimleri sağlıksızsa, sistem de hastalanıyor. Bu davranış biçimlerinin kimlerden kaynaklandığını bulmak, daha sonra da tedavi etmek veya cezalandırmak lazım. Ancak siz salgın bir hastalığı birkaç kişinin ismini ön plana atıp çözmeye çalışırsanız bu gerçekçi olmaz. Hastalığın köküne inmek gerekiyor.

Milli hastalık mı?
Bu ülkede şirketlerde mal ve hizmet alınırken rüşvet rol oynuyor mu? Devlet kurumlarında bu mantık geçerli olabiliyor mu? Vergi kaçıranların peşine düşülüyor mu? Bu gibi soruların da cevaplarının araştırılması lazım çünkü hepsi bankacılık sektöründe yaşananlarla aynı mantık çerçevesinde cereyan ediyor.

Çok korkunç olabilir ama belki de yolsuzluk milli hastalık haline geldi. Göz yumanlar veya ilgilenmeyenler de en az yapanlar kadar suçlu.

Sorular burada da bitmiyor: 'Banka içi boşaltma' diye tabir edilen etkinliği kim ne şekilde gerçekleştirdi? Bu kişi ve şirketlerin hangileri mali darboğazda, hangileri ise gerçekten soygunculuk yaptı? Kamu bankaları ile Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'na devredilen bankalar arasındaki ilişkiler neler? Bazı bürokrat veya siyasiler göz yummadan, bu denli büyük yolsuzlukların fark edilmemesi olası mı? Soruları belirlemek zor değil, esas zorluk cevapları netleştirmekte.

Eğer hastalığın köküne inemezsek sistem tamamıyle iyileşemez. Öncelikle Türkiye'de belirli zihniyetlerin kırılması lâzım. Medya da dahil tüm kurumların gerçek yolsuzluklara karşı daha fazla siper alması, siyasi bazı hesaplar yapmaktan vazgeçmesi bir zaruret. Ülkenin gelmiş olduğu bu noktada, güç ve paylaşım hesaplarının ,devletin kasası -yâni vatandaşın cüzdanı- üzerinden yapılabilmesi utanç verici. Ancak bunu yüzümüze bakarak, hatta gülümseyerek yapanlar var. Aslında onlar kendini bildiği gibi, halk da onları tanıyor, biliyor. Bu yanılsamaların sonu umuyoruz yakında gelecek çünkü kimsenin fazla sabrı kalmadı.

İstikrar ama nasıl?
Elbette ülkenin istikrarı önemli bir hedef. Borsadaki dalgalanmalar, dedikodu mahiyetli haberler bizi korkutmamalı. Sistemin belli bir sürekliliği, belli kural ve yaptırımları var. Yaşanan çalkantılar uzun vadede sistemi güçlendirebilir. Bugünlerde üst düzey bürokrat ve siyasilerin konuyla ilgili 'sakinleştirici' mesajlarına ihtiyacımız olabilir. Ne de olsa özellikle piyasalarımız dedikoduyu ve paniği seven bir ruh haline sahiptir. Ancak, durumu da olduğundan pembe göstermemek lazım.

Biz semptomlarla ilgileniyoruz, oysa hastalık tamamen teşhis edilmiş ve tedavisi yapılmış değil. Düzenlemelerdeki değişiklikler ve denetlemenin arttırılması mutlaka fayda sağlayacaktır.

Daha da önemli olan, hiçbir kişinin kendini yasaların ve sistemin üzerinde görmemesidir. Bunun teşvik edilmemesi, alkışlanmaması ve desteklenmemesidir. Ancak o zaman, şimdilerde 'mâzeret' olarak kullanılan 'istikrar' kelimesi gerçek değerine kavuşabilir.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır