kapat

25.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Orhan Pamuk'un köpekleri..

Hürriyet'te bir haber.. 23 Kasım perşembe.. Sayfa 21.. "Köpek katliamına zincirli protesto!.."

Efendim bir grup sokak hayvanseveri Büyükşehir Belediyesi önünde toplanıp kendilerini zincire vurmuşlar.. Topu topu 20 kişiler.. Başlarında da, tabii Süsen Erkuş nam hanımefendi, her zamanki gibi şov yapıyor..

Davaları..

"Sokak köpeklerine özgürlük.."

Sayfaları çevirmeye devam ediyorum.. 29'a geliyorum..

Tepede bir koca haber..

"Orhan Pamuk'u köpek ısırdı.."

Ünlü yazar 29 Ekim'de Maçka Parkı'nda gezmeye çıkmış..

Dikkat buyurun Maçka Parkı.. İstanbul'un göbeği.. Tüm turistik otellerin merkezi.. En uygar, en uygar olması gereken yer..

Gerisini Pamuk anlatıyor:
"Önce üzerime bir köpek geldi. Elimdeki çanta ile onunla bir süre başa çıkabildim. Derken ardından ikincisi, üçüncüsü ve dördüncüsü geldi. Neye uğradığımı şaşırdım. Sonunda biri bacağımdan ısırdı. Öteki Renkler adlı kitabımda hayvanlar hakkında sevgi dolu sözler sarfetmiştim. Galiba artık onları sevmiyorum.."

Haydaaa!..

Oldu mu şimdi.. Hadi bakalım, Süsen Erkuş ve arkadaşları şimdi Orhan Pamuk'un evi önünde kendilerini zincire vursunlar..

Pamuk için asıl dehşet, ısırıldıktan sonra başlamış..

Kuduz, "Ölüm" demek.. Dönüş yok.. Çare aşı.. Peki hangi aşı..

Piyasadaki aşıların hangisi kesin koruyor, hangileri ne oranda şüpheli.. Onları aramaya ve öğrenmeye başlayınca deliye dönmüş Pamuk.. Bir de bu arada İstanbul'daki kuduz vakalarını da bir soruşturunca, iyice dehşete düşmüş..

Düşmeli.. Herkes düşmeli..

İstanbul, 21. Yüzyılın eşiğinde dünyanın hiçbir uygar ülkesinde olmayan bir kuduz dehşeti yaşıyor.. Valilik, bildiri üstüne bildiri yayınlıyor.. Geçin..

Parkta, her sabah çocukların dolaştığı, oynadığı o parkta dört azgın köpeğin saldırısına uğrayan elinde koca James Bond çantalı Orhan Pamuk değil de, bir ilkokul öğrencisi olsaydı, sonucu düşünebiliyor musun, Pako?..

Düşünmezler..

İnsanı düşünmezler..

Şov uğruna, reklam uğruna, reyting, tiraj uğruna, dünyanın hiçbir ülkesinde benzeri olmayan bir uygulamayı savunurlar..

Sokak köpekleri sokakta yaşamalı.. Sokaklar onların.. İnsanlar kendilerine dikkat etsinler..

Şimdi önemli olan Hürriyet'in tavrı..

Türkiye'nin en tanınmış yazarını bir köpek ısırmış. Başlık ne kadar tarafsız ve yorumdan uzak:

"Orhan Pamuk'u köpek ısırdı.."

Bir şovmen ve bir avuç arkadaşı Belediye önünde gösteri yapmışlar.. Başlık baştan aşağı verilmiş bir karar ve yorum..

"Köpek katliamına protesto!.."

Basın Konseyi Başkanımız ve bu gazetenin baş yazarı Oktay Ekşi Ağabey, ne der acaba bu uygulamaya?..

BİZİM DUVAR
Bırak oğlum bu ayakkaları Ayak fetişisti olmak da nerden çıktı?

Hakan&Utku

Hakkı Ağabey!

HakkI Gürüz, benim gazeteciliğe başlangıç yıllarımın en ünlü hakemlerindendi.. Kısa boyu, şişman vücudu ile adeta bir top gibi dolaşırdı sahada.. Fizik yapısı hakemlik gibi bir mesleğe çok ters görünmesine rağmen, ülkenin en başarılı isimlerinden biriydi ve FİFA hakemliğine kadar yükselmişti..

Düdüğü bıraktıktan sonra tanıştım onunla.. Meğer ne tatlı sohbet adamıymış.. Bir başlardı anılarını anlatmaya, dinlemeye doyamazdınız..

Televizyonlar, böylesi anıları niye derlemez, arşivlemezler..

İşte Hakkı Ağabey tüm anılarınını mezara götürdü, ne olacak şimdi?.. Sadece onu değil, bir hazineyi gömdük..

YÖK Başkanı Kemal Gürüz onun oğlu.. Başı sağolsun.. Tabii tüm sevenlerinin de..

TEBESSÜM
Dostlarından biri, Fransız kralı 15. Lui'ye

- Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve öder.

Kral alaylı alaylı gülerek:

-Hakikaten enteresan bir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza karşılık, sizi akıl vergisinden

muaf tutuyorum.

Tecelli'den Abuzittin'e Mektuplar
Abuzittinciğim. Derviş Günday ve arkadaşlarının esnaf ve sanatkarlar adına gazetelere verdiği tam sayfa ilan, senin de dikkatini çekmiştir.

"Halkımızın gözü önünde bir oyun sergileniyor... soyulan hazineye kaynak aktarmak için hayat standardı uygulaması, bir oldu bittiyle yeniden yürürlüğe konmak isteniyor... esnaf ve sanatkardan daha fazla fedakarlık istenmemelidir... bu zamana dek sessiz kalmamızı zafiyet sananlar büyük yanılgıya düşerler.... ilgilileri bir kez daha düşünmeye davet ediyoruz."

"İlgililer"de "bir kez daha düşünüp" hayat standardı kanununu gece vakti apar-topar Meclis'ten geçirdiler. Şimdi büyük küçük bütün esnaf, ister kazansın ister kazanmasın belli bir miktar vergi ödeyecek.

Acaba hangi taraf haklı kafama takıldı...

Diyelim ayda 400 milyon lira kazanan bir esnaf, 4 kişilik ailesi varsa hele hele kirada da oturuyorsa nereden ne arttırıp ne kadar vergi verecek? 150 kira... 200 mutfak, su, elektrik, etti 350... geri kalan 50 ile çocuğun okul masrafı mı, ceket, pantolon, etek mi?

Ama öte yandan devlet baba, asgari ücret alan işçiden bile çatır çatır 12 milyon kesiyor. 400 milyon alandan niye kesmesin? İşte kafam burada karışıyor...

Kafamı karıştıran başka bi şey de, mesela kuaförler. Hiç vergi vermiyorlar... Hepsi zararda... Taksiciler de öyle... Peki taksiciler zarardaysa neden bir plakanın değeri Ankarada 60 milyar? Bunu çözemiyorum. Mesela mobilyacıların geçen yıl ortalama gösterdiği gelir ayda 189 milyon...

Piyasada da en ucuz dört kişilik oturma takımı 500 milyon.

Doktorlarımızın durumu da en yürek parçalayıcısı... "Zar zor ayda 312 milyon kazanıyoruz" diyorlar... Vizite 50 kağıttan başladığına göre, beş günde bir hasta... Bu hastalar da çok ayıp ediyor... Kendi kendilerine mi ölüyorlar, nedir?.. Onca doktora beş günde tek hasta düşer mi? AB ye de rezil oluyoruz.

Ama Allah zora düşürmesin beterin de beteri var Abuzittinciğim. Mesela kürk imal edenler... Aylık kazançları sadece 43 milyon 167 bin lira... Bunlar mutlaka aşevinde yiyip Kızılay'ın çadırlarında yatıyorlardır.

Vitrinlerde imitasyon kürkün etiket fiyatı 450 milyon. Sadece yakası hakiki kürkten bayan mantosu, 1 milyar 300 milyon.

Geçenlerde Çalışma Bakanımız açıkladıydı... Halen 400 bin kişi Sigorta'dan sahte evrakla emekli maaşı alıyormuş, iyi mi?

Neyse, ben nacizane, esnaf ve sanatkarlarımızın, tümünün birden tam sayfa gazete ilanlarında yazdıkları gibi, "Cumhuriyet tarihinin en zor günlerini yaşadıklarına" inanmıyorum. Şundan da inanmıyorum verdikleri tam sayfa ilanın bedeli gazete başı neresinden bakarsan bak 40 milyardan aşağı değil kardeşim...

Ayda 43 milyon kazanabilen kürk imalatçısının katkısıyla gazete başı 40 milyarlık ilan verilebilir mi?.

Bu tatil gününde senin de kafan karıştı değil mi, aziz kardeşim..

Münasip yerlerinden öperim...

Güneş

SEVDİĞİM LAFLAR
Evlilik bir kale gibidir.Dışardakiler oraya girmek için, içerdekiler de çıkmak için uğraşır dururlar.

Çin Atasözü (Teşekkürler Musa)

Sertap ve Levent!
Hiç çekinmeden ve abartmadan söyleyebilirim ki, bu yıl izlediğim en harika gece kulübü şovuydu.. Levent ile Sertap'tan söz ediyorum.. O gece yıkıldı sanki Günay.. Levent ve Sertap şarkılarını tekrar tekrar okumak zorunda kaldılar..

Sertap'ı anlatmaya gerek yok.. İnsanı mest eden üç kadın sesi varsa, biri o..

Hele Lal'i söylemiyor mu, sabaha kadar dinler insan..

Ama Levent.. Üç yıldan beri sahnelerden kayıp Levent.. Bu nasıl bir dönüştür, kelimeler yetmez anlatmaya.. Alıyor seyirciyi avucunun içine yoğuruyor adeta..

Med Cezir'i söylerken, Günay'ı görmeliydiniz, nasıl cehennemi bir koro oluştu.. Şarkı başından sonuna iki kez söylendi, yetmedi, final dört kez falan tekrar edildi..

"Yetmiyor, sevişmeler yetmiyor" dizelerine, özellikle kadın izleyicilerin nasıl coşku ile katıldığını görmeliydiniz.. Yani eğer yürekten, anlamı kast ederek söylüyorlarsa biz erkeklerin hapı yuttuğumuzun resmidir..

Sertap'la Levent, Sezen'in o her gün bin defa dinlesem doymam, Yalnızlığın Senfonisi'ni birlikte söyleyerek başladılar programa.. Ve de Sezen'in her şarkısında, borsacı dili ile tavan yaptılar. Ayrı ayrı söylediler, bir arada söylediler.. Tam 3.5 saat söylediler..

Doyamadım.. Resmen doyamadım..

Ramazan geliyor, bu gece yılın son gecesi Günay'da..

Sertap ve Levent'e bir daha gideceğim..

Bu ikisini bir arada hem de bu formda bir daha yakalamak için, bir üç sene daha beklemeye niyetim yok çünkü..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır