kapat

25.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
NECATİ DOĞRU(ndogru@sabah.com.tr )


Avcı banka kim?

Yamyam, insandan olur biliyorum. İnsan yiyen insana yamyam deniyor. Yamyam, tuzak kuruyor, avlıyor ve yiyor. Banka yiyen bankaya ne deniyor? Belki dünya bankacılık tarihinde bunun da bir adı vardır. Ancak ben bilmiyorum.

İnsandan yamyam olursa...

Bankadan da olur...

Yamyam banka diyelim.

Ya da avcı banka...

Kim bu yamyam banka?

Niçin açıklanmıyor?

Faizlerin bir gecede yüzde 250'ye çıktığı, hem dövizin hem de faizin birlikte yukarıya fırladığı Çarşamba günü bankalar arasında birbirini iyice köseşeye sıkıştırıp, müşterisini yeme oyununun yaşandığı da ortaya çıktı.

Yamyam banka....

Diğer bir büyük bankayı....

Pişmeden yemeye kalktı.

Belli ki bankacılıkta düşeni yerler... Piyasanın kuralı budur. Elinde nakit parası bulunan bir banka, kendisinden piyasa faizine göre para isteyen diğer bankalara bu parayı, bir geceliğine, satar. Parasını değerlendirmiş olur.

Genel olarak yapılan budur.

Fakat Çarşamba günü elinde 1.4 katrilyon lira nakit para bulunan banka, sıkıştığı için kendisinden o günün yükselen gecelik yüzde 250 faiziyle para satmadı. Maksat, paraya sıkışmış rakip banka iyice sıkışsın. Batsın, batan bankanın müşterileri de batmayana gelsin. Banka yamyamlama böyle yapıldı.

***

Fakat tutmadı.

Merkez Bankası devreye girdi. IMF ile yapılan anlaşmaya dayanarak; Çarşamba günü sıkışan bankalar kullansın diye bankacılık sistemine yüzde 210 faizle 1.3 katrilyon lira sürdü. Ertesi gün de yüzde 155 faizle 708 trilyon lira daha sürdü.

Sıkışan bankalar...

Sıkışmaktan kurtuldular...

Yangın söndürüldü.

Panik atlatıldı...

Yamyam bankanın parası da elinde kaldı. Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, bu olayı; "....Ellerinde 1.4 katrilyon lira kaldı....Gelip sıfır faizle bunu Merkez Bankası'na yatırdılar. Kim kazançlı çıktı? Merkez Bankası...." diyerek doğruladı.

Avlayıp yiyecekti...

Ava giden avlandı...

Kim bu avcı banka?

Adını ben buraya yazsam, yasalar önünde suçlu duruma düşerim. Zaten bunu açıklamak da bana düşmez. Başbakan ya da ilgili bakan sorsa öğrenir. İsterse açıklayabilir.

Açıklanması çok mu önemli?

Ne değişecek?

Şu değişecek: Hastalanmış bir bankacılık sisteminde bankaların avcılaşarak nasıl yapay kriz yaratabildikleri ortaya çıkacak. Çarşamba günü "orta çaplı bir mali deprem" diye adlandırılan kriz sırasında yurtdışına kaçan paranın 2 milyar dolar olduğu söyleniyor. Ayrıca bu krizi ateşlemekle bu avcı banka, kendisi de bir şey avlayamamış oluyor.

***

Bankalar niçin yamyamlaşıyor? Önemli olan soru bu?

Bankalar reformunu..

Kamu sektörü reformunu...

Zamanında yapmadığın zaman bankaları da, yamyamlaştıran, hortumcu, kredi buharlaştırıcı, çürük şirketlere dönmesi zor krediler aktarıcısı durumuna getiriyorsun. Ve böyle bir yapıda ekonomi 1994 yılında yaşanan büyük krizlere gebe durumuna geliyor. 1994 krizi sonunda ülke bir gecede yoksullaşıverdi. 200 milyar dolar olan milli gelir, kriz sonunda 160 milyar dolara indi ve ancak 2000 yılında yeniden 200 milyar dolara çıkabilecek.

Abartılı bulanlar çıkabilir.

Tartışmaya hazırım...

Çarşamba günü yaşanan kriz, ülkenin 1994'te yaşadığı kriz ortamından henüz kurtarılmamış olduğunu ortaya koydu.

Ne oluyoruz?

Memurlar kemer sıkıyor.

İşçiler kemer sıkıyor.

Emekliler kemer sıkıyor...

Çiftçiler, esnaflar da sıkıyor...

Çok yüksek vergiler binmekte..

Halk bu kadar yüksek fedekârlığı yaparken, ülke ekonomi hâlâ 1994 benzeri krizlere gebe durumda olmaktan niçin çıkamıyor?

Aklıma şeytan düştü...

İşte soruyorum:

Tıpkı Güneydoğu Asya ülkelerinde başarısızlığa uğrayan bu IMF reçetesi, acaba şimdi Türkiye'de de mi nanaya gidiyor?

***

IMF reçetesi nanaya gitmiyorsa ekonomi 1994 şartlarından niçin kurtulamıyor?

İşte size kıyaslama:

YIL 1994:
Bankaların açık pozisyonu var.

Çiller, faizi çıpalamış (sabitlemiş). Bankalar hasta...

Hastalığı ayakta atlatmaya çalışıyorlar.

Büyüme eksi 6'ya inmiş..

Bütçe açığı çok yüksek.

Devletin faiz harcaması büyük.

IMF programı ise yok...

YIL 2000:
Bankaların açık pozisyonu var.

Ecevit, dövizi çıpalamış.

Bankalar yine hasta...

Yatağa düşmüşler..

Temizel başhekim olmuş...

Banka hastanesi kurmuş..

10 bankayı hastaneye yatırmış.

10 banka hastaneye yatırıldığı zaman zararları 5 milyar dolar, fakat hastaneye yatıktan sonra da eksi değer yaratmaya devam ettikleri için bu 10 bankanın zararı 10 milyar dolara çıkmış.

Ekonomide yine küçülme var... Depremden dolayı 1999 yılında büyüme yine eksi 6 civarında küçülmüş....

Aşırı kur değerlenmesi var.

İhracat artmıyor.

İthalat çok hızlı büyüyor.

Ve büyüme ancak ithalatın artışıyla sağlanabiliyor.

Devlet açığı da devam ediyor.

IMF programı ise var...

Hem IMF programı var, hem ekonomi 1994'teki gibi krize gebe durumdan niçin çıkamıyor? Hortumcu bankacılığı durdurma önlemleri alınırken sistem neden yamyam bankacılığa meylediyor?

Terslik nerde?

Tartışmaya değer.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır