kapat

24.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


İstanbul Emniyeti'ni kim mahkemeye verecek?..

Dün sabah saat dokuz sularında İstanbul TEM yolunda zincirleme bir kaza oldu.. Yol uzun süre tıkalı kaldı. Bir yığın insan işine zamanında gidemedi.. Ama daha acısı, kaza yerini kan gölüne döndüren yaralılar zamanında hastanelere gidemediler..

Çünkü ambülanslar kaza yerine zamanında ulaşamadılar..

Çünkü işte asıl böyle zamanlar için yapılan güvenlik şeridi, insanlık düşmanı havyanlar tarafından her zamanki gibi doldurulmuştu..

Bu hayvanlar için yazdıklarım kitap olur.. Dinlemediler..

"Bir gün bizzat siz, ya da yakınınız bu güvenlik şeridinin açılmasını beklerken ölebilirsiniz, onu düşünün" dedim.. Düşünmediler.. Hayvandılar çünkü.. Alçaktılar.. Aşağılıktılar.. Argo sözlüklerindeki bütün küfürler, onları tarife yetmezdi.. O kadar iğrençtiler.

Bütün insanlar, kurallara uymuş, şeridinde giderken, üç araba öne geçip 2 dakika kazanmak için insan canını çiğneyecek kadar, duygusuz, ruhsuz, rezillerdi onlar..

Oluk gibi kan kaybeden yaralılar için saniyeler hayati önem taşırken, bu sövmek için sözcük bulamadığım insanlık düşmanları gene güvenlik şeridini doldurmuşlardı ve ambülanslar geçemiyor, kaza yerine ulaşamıyordu.

Trafiği düzenleyecek görevlilerin ulaşamadığı gibi..

Ama asıl suçlular onlardı.. İstanbul'un gayriciddi, işini laf olsun diye yapan, görev bilincinin "B" sine sahip olmayan trafik emniyetçileri..

Trafik sıkışınca, kitlenince, yani asıl emniyet şeridinin açık olması gereken şartlar ortaya çıkınca, yolu biran önce boşaltmak için emniyet şeridine akış verecek kadar gafil şeflere sahip İstanbul Emniyeti Trafik Müdürlüğü..

Yıllardan beri İstanbul'a emniyet şeridi bilincini yerleştiremeyen gayri ciddi yetkili ve sorumlular..

Ceza keserken utanan "Hıncal diye biri var, yazıyor, o yazdıkça biz de ceza kesmek zorunda kalıyoruz" diyen polisle, bu reziller, bu alçaklar, bu hayvanlar yola gelir mi?..

Ciddi bir Emniyet Müdürü ile çok değil, üç ayda muma döner TEM de, E-5 de.. Güvenlik şeridine değil girmek, girmeyi düşünmeyi bile imkansız kılarım ben üç ayda, öyle bir peşlerine düşer, öyle bir pişman ederim ki onları.. Ama bizim kendini uyanık sanan hayvan umursamıyor.. Çünkü polis korkusu yok.. Kural korkusu yok.. Öyle umursamıyor ki, emniyet şeridinde gitti diye çevriliyor mesela bin yılın başında.. Cezayı ödüyor, ya da ödemiyor bilmem.. Polisin yanından ayrılıp 50 metre ötede gene güvenlik şeridine giriyor.. Öyle pervasız.. İnsanlık deseniz zaten yok..

Can Ataklı dün görevini yapmayan görevliler yüzünden mal ve can kaybına uğrayanları mahkemelere başvurmaya davet ediyordu..

İstanbul Emniyet Müdürü'nü, (somut olarak bugünkünden bahsetmiyorum, çünkü gelenlerin ve de gelecek olanların hepsi ayni), emrindeki trafik polislerine görev yaptıramayan ve emniyet şeritlerini emniyet altına aldıramayan İstanbul Emniyet Müdürü'nü kim mahkemeye verecek, söyler misiniz?..

Galatasaraylı olma lüksü..
Pahalı bir lüks bu ülkede Galatasaraylı olmak.. Milan maçı sonrası otelde bir Galatasaraylı dostum söyleniyordu, "Nerden Galatasaraylı olduk, birader" diye..

"Fenerli olsak, bugün bankada binlerce dolarımız olurdu.. Şu başımıza gelene bak.. İkinci tura kaldılar, üç Avrupa seyahati daha.. Bu maç gösterdi ki, çeyrek final de var.. Buna para mı dayanır?.."

Yaptığı şakaydı belki ama, ciddiyet payı da büyüktü hani..

Ondan evvelkileri geç.. Sadece son dört senedir, yılda ortalama 6 Avrupa deplasman maçı.. Her biri ortalama 2500 dolar deseniz, yılda 15 bin, dört yılda 60 bin dolar eder. Hele bunların bir kaçına eşiniz, ya da çocuğunuzla gidiyorsanız, işte 100 bin dolar..

Bu İstanbul'da gayet iyi bir ev, ya da bankada, size ayda enaz bin dolar, yani 700 milyon lira faiz getirecek bir birikim demek..

Yılda 15 bin dolar deplasman parası, ayda 1250 dolar demek.. O da nerden hesaplasanız 1 milyar lira eder.. Bir milyarı ayda, bu ülkede ne Cumhurbaşkanı kazanıyor, ne başbakan, ne de Genelkurmay Başkanı..

Fark edebiliyor musunuz, Galatasaray tur geçtikçe, bazı aile bütçelerinde olanları..

Ertekin'in çay kahve fiyatlarını pahalı bulanlar, sorumluluğu kulübünde arasınlar. Ertekin Fenerli olsa, çayı bedava bile verebilirdi.. Galatasaray'a para yetiştiremiyor, biçare Şapka..

Ey turizm şirketleri.. Galatasaray'ın kıymetini bilin.. Bir yanda Ortadoğu savaşı, ardından deprem batmak üzereydiniz, sizi Galatasaray ayakta tuttu.

Ey Fenerliler.. Siz de takımınızın kıymetini bilin.. Kaç yıldır kaç para kazandırdılar sizlere bakın işte..

Ortaköy'deki M harfi..
Los Angelesli Kazım İstanbul'daydı ya bu yaz.. O da benim gibi Ortaköy delisi.. Vaktinin çoğunu Ertekin'de geçiriyordu..

Bir gün yanlarındaki masaya bir yaşlı Amerikalı çift gelmiş.. Kazım kulak misafiri olmuş..

"Böyle birşeye nasıl izin verirler, kimse bakmaz mı, kimse görmez mi.. Bizde böyle birşey mümkün mü" diye konuşuyorlar..

Kazım meraklanıp, özür dileyerek lafa karışmış.. Ortaköy'de neye takıldıklarını sormuş..

"Gelin" demiş, Amerikalılar.. Ayağa kalkıp dükkanın önüne çıkmışlar..

"Kafanızı kaldırın ve camiye doğru bakın" demiş Amerikalı..

Bir bakmış Kazım.. O Balyan Usta'nın dünya güzeli camisinin, o narin minaresinin önünde koca bir M harfi.. McDonald's'ın M'si bu..

"İşte o zaman utandım" diyor.. "Ben kaç bin kez geçtim burdan.. Üstelik 30 yıldır Amerika'da yaşıyorum, ama ihaneti buraya ilk gelen Amerikalı fark ediyor.."

"Dert etme" dedim Kazım'a.. "Geçen gün tesadüfen bu konuyu yazdım.. Biz Türkler kafamızı kaldırıp yukarı bakmaya pek meraklı değiliz.. Birisi dürtmezse, oralardaki güzellikleri de, çirkinlikleri de fark etmemiz mümkün değil.."

Kazım, bu M harfini kendine dert edinmiş gene de.. Beşiktaş Belediyesi'ni aramış hemen.. Telefona çıkan kıza, uzun uzun anlatmış.. "Camiyi perdeleyen bu harf burdan inmeli" demiş..

Dediği ile kalmış.. Çünkü M harfi hala orda..

Geçen gün Kazım telefon etti Los Angeles'tan.. "M ne oldu" diye..

Tesadüf ayni gün, Yusuf Namoğlu'na, Beşiktaş'ın yeni Belediye Başkanı sevgili dostuma rastlamam mı, Ortaköy'de..

Hemen, Balyan Usta'nın o harika camisini kapayan McDonald's M'sini gösterdim başkana.. "Bu rezillik nedir" diye..

Tümden bir temizleme düşünüyormuş.. Bu reklam ve tabela kirlenmesinin sonunu almaya kesin kararlıymış..

İnşallah dediğini yapar..

Bu Ortaköy camisi muhteşem bir mimari eseri aslında.. Ama dışardan görmek mümkün değil.. Önünde, bana kalsa gözümü kırpmadan yıktıracağım bir iki bina var.. Deniz tarafı ise duvarla kesilmiş. Geçip o yandan da bakamıyorsunuz.. Oysa dört bir yanını dolaşıp o işlemelere bakmak için içi gidiyor insanın..

Deniz tarafından eskiden var olan yaya yolu yeniden açılmalı.. Bu camiyi, yerli yabancı turistlerin rahatça görebilmesi sağlanmalı..

Ama her şeyden önce o rezil M harfi derhal aşağı inmeli..

***

Dün bizim İstanbul ilavesinde okudum.. Ortaköy meydanına kırmızı taş döşenecekmiş.. Bizim Mimar Erhan yıllar önce bu meydanı gezdirirken, döşeme taşlarının tarihteki asıllarına uygun olarak seçildiğini ve taa bilmem nerelerden getirildiğini anlatmıştı.. Erhan ile Namoğlu'nun arası çok iyi..

Bu kırmızı taş meselesinden Ortaköy Mimarının haberi var mı?..

İçimizdeki..
"Dinsel cemaatlere dayalı bir düzenden, etnik temelli bir cumhuriyete geçiş, aynı zamanda çözülmemiş etnik meseleler kümesi yaratmış durumda.. Söz konusu geçiş döneminde bu etnik meselelerden ikisi insan unsurunun radikal bir biçimde azaltılmasıyla halledilmiş."

Yazar, makalesi boyunca birinci çoğul zamiri, yani "Biz" sıfatını kullanıyor. yani bizden içimizden biri..

Resmen diyor ki..

"Türkiye'deki iki insan unsuru, yani Rumlar ve Ermeniler radikal bir biçimde azaltılmıştır.."

Lafı geveleme Etyen Mahçupyan.. Açık açık söyle bakalım, neymiş, bu ülkede Ermeni nüfusunu azaltan radikal biçim.. Ve de Lozan anlaşmasındaki mübadele dışında, Cumhuriyet hangi radikal yöntemle, Rumları azaltmış ha..

Bu ülkede Rumlar da, Ermeniler de can dostlarımdır.. Hem de nasıl dostlarımdır, bilsen, görsen şaşarsın..

Bu ülke insanı arasına, Rumdur, Ermenidir, Yahudidir, Kürttür, şudur, budur diye ayrılıkçı tohumlar ekenler yarın düşmanlık, nifak ve bölünme biçecekler.. Belki istedikleri de o zaten..

TEBESSÜM
Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Shakespeare'e gönderdiğinde ünlü yazarın cevabı

şu olur:

-Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın..

SEVDİĞİM LAFLAR
Hayatlarında hiç yara almayanlar inandıkları hiçbir şey için savaşmamış kimselerdir.

Anonim (Teşekkürler Serkan)

Forza Milan!..
Çarşamba sabahı, İtalyan medyası nerdeyse bayram yapıyordu, Galatasaray'dan beraberliği kurtardıkları için..

Gazetelerden birinin manşeti "Forza Milan"dı..

"Ne Forzası bu yahu" diye söylendi, manşete bakan bir Türk..

"Tabii Forza" diye cevabı yapıştırdı bizim Daily News Özcan.. "Adamlar Avrupa Şampiyonu ile berabere kalmanın keyfini çıkarıyorlar.."

BİZİM DUVAR
Fatih Terim'le Hakün Şükür yüzünden kulağımız İtalya'da.. Fiorentina-İnter maçında ne yapıcaz peki?

Hakan&Utku

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır