|
Şarap her kapıyı açar
"Zengin koca nasıl avlanır?" konulu bir kurs açan İngiliz zengin dul bile kadınlara "Şaraptan anlayın" tavsiyesinde bulunuyor... Şarap kültürü, günümüzde çok önemli
Eskiler, "Erkeğin kalbine giden yol, mideden geçer" derlerdi. Ve kocasını eve bağlamak isteyen kadının başarılı bir "dolma ve börek üreticisi" olmasını şart koşarlardı. Bundan bir adım ötesi ise kadının meyhanelere rakip olacak kadar leziz mezeler hazırlamasıydı. Erkek böylece her akşam meyhaneye takılmayacak, haftada en fazla bir-iki geceyi dışarda geçirecekti.
Tabii bunlar halk arasında olan şeyler. Daha zengin zümrelerde ise başka marifetler aranıyor. Kadının "dışarıda" erkeği iyi temsil etmesi, zengin ve başarılı işadamı eşinin fazla da gerisine düşmemesi, lüks yerlerde oturup kalkma adabını iyi bilmesi isteniyor. Nitekim sokak kızı Julia Roberts da "Özel Bir Kadın" filminde parlak finansçı Richard Geere'i otel müdüründen aldığı kibarlık derslerinin desteğiyle tavlamamış mıydı?
İşte bu gerçeklerden hareket eden zengin bir İngiliz dul, geçtiğimiz günlerde bu konuda sosyal bir hizmete girişmiş... Aktüel dergisindeki haberde, fakir bir aileden yetişip İngiltere'nin en zengin ve soylu üç erkeğiyle evlilikler yaşayan genç dulun, bu işin meraklılarına "Zengin Erkek Kafesleme Kursu" açtığı belirtiliyor. Kendisiyle de bir söyleşi yapılan güzel hanımefendi, kursunda anlattıklarından birkaç tüyoyu da veriyor:
"Kadınlara öncelikle şaraptan iyi anlamalarını öneririm. Bu, bir erkeğin gururunu okşar, onu onore eder. Ayrıca lüks restoranların atmosferlerindeki davranışlarınız da çok önemlidir. Buralarda sakın ıstakoz ve havyar ısmarlamayın. Bu, sizin onları evinizde yeterince yiyemediğiniz anlamına gelir..."
ERKEĞE DE LAZIM
Bu örnek belki biraz abartılı... Ama şaraptan biraz da olsa anlamak, artık gerçekten kadınlı-erkekli bir sosyal zorunluluk. Mesela işadamları, dünyanın her yerinde iş yemeklerinde birbirlerini kıymetli şaraplarla ağırlıyorlar. Şayet masada oturanlardan o şarapla ilgili iki kelime bile edememeyen varsa, hafiften yadırganıyor. Keza Türkiye'ye gelen önemli bir yabancı konuk, bizim en özgün şarabımızı tatmak, onun öyküsünü dinlemek istiyor. Türkleri kendi ülkesinde ağırladığında da, sunduğu iyi bir şarabın takdir edilmesini bekliyor.
Gerçi Türkiye'de de bu konuda kımıltılar yok değil. Nitekim geçtiğimiz yıl Unilever'in hatırı sayılır miktarda üst düzey yöneticisine viski ve şarap tadımları yaptırarak bu içkiler konusunda bildiklerimi onlarla paylaştım. Bazı şirketler, içki kültürünün, özellikle de şarap kültürünün personel eğitiminin bir parçası olabileceğini düşünmeye başladılar. Tıbbi kongrelere sponsorluk yapan Astra Zeneca, Janssen-Cilag ve Pfizer gibi ilaç şirketleri, buralara katılan hekimlere içki tadımları düzenliyor, onlara özel içkiler ve içki hakkında kitaplar armağan ediyor.
İyi de ediyorlar bence. Zira şarap, -para gibi her kapıyı açamasa da- birçok kapıyı açar. İnsandan insana dostluk, muhabbet ve keyif köprüleri oluşturur. Bir şişe güzel şarabın açıldığı ortamda insan yüzlerinde hemen bir gülümseme belirir. Şarabın mantarının şişeyi terkettiği an çıkan o tok ses ve kadehlere dökülürken duyulan şırıltısı, gecenin güzel geçeceğinin bir işaretidir...
|
Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|