Son Cannes Film Festivali'nde Lars Von Trier filmi 'Dancer in the Dark'ta sergilediği oyunla Altın Palmiye ödülünü alan İzlandalı "unique" şarkıcı Björk, filmin kendi yaptığı müzikleri "Selmasongs"la, Mart 2001'de çıkaracağı taptaze albümü öncesinde, karşımızda. "Selma'nın Şarkıları" arasında, Radiohead'in Thom Yorke'uyla yaptığı düet 'I've Seen It All' da var.
"Breaking the Waves-Dalgaları Aşmak", "Europa" gibi unutulmaz filmlerin Danimarkalı yönetmeni Von Trier, Björk'un kapısına önce "Yeni filmimin müziklerini yapar mısın" diye gitmiş aslında. Fakat sonra bir punduna getirip, bizim minik "homojen" şarkıcı kızı, Cannes'da yarışa sokacağı iddialı filminde başrolde oynamaya ikna edivermiş. Bahanesi de, "Olmaz! Bu şarkıları yapan kişiyle filmde oynayan kişinin aynı olması lazım" olmuş. Sonuçta Björk kendini Selma olarak bulurken, 1990'ların başında müzik piyasasına "Debut" albümüyle getirdiği yepyeni solukla, ele avuca sığmaz kıvrak bedeni ve sesiyle yaptığı gibi; oyunculuk gücüyle de kendini kanıtlamış oldu. Eh, Catherine Deneuve'le aynı filmde de oynamış oldu tabii... (Hatta aynı filmde oynamakla kalmadılar, iyi arkadaş da oldular. Deneuve, İzlandalar'a kadar gitti, Björk'un ailesiyle tanıştı, ata bindi, doğayla haşır neşir oldu ve saire.)
Filmin hikayesi şöyle: Selma Amerika'da fabrika işçisi bir Çek göçmendir. Kişisel kurtuluşunu müzikte bulmuş, özellikle de Hollywood müzikallerinin klasiklerinde dans etmeden edemez olmuştur. Ama Selma görme kabiliyetini yitirmektedir. Üstelik 10 yaşındaki oğlunun kaderi de, eğer ameliyat parasını bulamazsa, aynıdır. İşte Selma'nın dramı, komşusu onu hırsızlıkla suçladığında başlar...
Björk ünlü olalı epey oluyor. Gazetecilere olur olmaz saldırdığı haberleri tabloid'ların kapağını süslediğinden beri de, Londra'da değil, evinde, Reykjavik'te yaşıyor. Şimdi 34 yaşında. Ve bu albüm, hiç de öyle "It's oh so quiet!" gibi filan değil. Björk da öyle diyor: "Bu benim en değerli çalışmam oldu diyebilirim. Tüm müzik geçmişim, deneyimim; hepsi burada. En iyi, en gurur duyduğum albümüm."