kapat

07.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
Kabadayılıktan mafyaya
Karagümrük Çetesi'nin 'Nuriş' lakaplı lideri Nuri Ergin'in hayatı filmlerdeki kötü adamlara benziyor: Kumarhaneci baba, deli dolu bir gençlik, ilk kanın akması, çığ gibi artan suç listesi, kurşunlar, bombalar, firarlar, santaj, tehdit... İşte dünden bugüne Nuriş'in hayatı

Erzurum'dan 1950'li yılların başında İstanbul'a gelip Karagümrük'e yerleşir Nurettin Ergin. Burada "Orhan Baba" diye bilinen "kabadayı"nın kızı Sevil'e vurulur. O tarihe kadar, "Eli Kısa Nuri" diye tanınan, hırsızlık ve at kasaplığı yaparak geçimini sağladığı iddia edilen Nurettin Ergin, izdivacın ardından yükselişe geçer. Amsterdam'da, Rotterdam'da kumarhane işletmeye başlar. Ve o da "kabadayı" diye bilinen bir adam haline gelir. Hani şu zenginden alıp fakire veren, iyiyürekli ama bir o kadar da dediği dedik cinsten... Fakat, seveni olduğu kadar düşmanı da vardır elbette.

BABASI ÖLDÜRÜLDÜ
Düşmanlardan, oldukça yakında olan biri, "kayınbiraderi" Orhan Üşenmez, 1976 yılında öldürüverir Nurettin Ergin'i. Çocukları Nejat, Nuri, Nurhayat, Zeynel, Neslihan, Vedat ve Soner yetim kalır... O tarihte Nuri Ergin 12, Vedat da 3 yaşındadır. Anneleri Sevil, bütün çocuklarına yaptığı gibi onlara da kol kanat gerer, "alemden" uzak tutmaya çalışır. Yardımcısı, desteği, eli, ayağı; babasının kumarhanelerine gidip gelmeye başlayan Nuri'deki tehlikeyi sezmekte gecikmeyen büyük oğlu Nejat'tır. Böylece hem annesinin, hem ağabeyinin gözetimi altında, eğitimini sürdürdür Nuri Ergin.

TEKVANDOCU NURİ
Hattat Rakın İlkokulu'nu, Karagümrük Ortaokulu'nu bitirir. Ağabeyinin söylediğine göre Vatan Lisesi'nden de mezun olmuştur ama bu resmi kayıtlara yansımamıştır, bir şekilde... Nuri bir yandan okurken, bir yandan da, enerjisini mümkün olduğunca spora aktarır. Galatasaray Futbol Takımı'nın altyapısında top koşturan Nuri Ergin, sonraları tercihini daha "aksiyonel" bir spordan yana kullanır: Tekvando! Ne de olsa Karagümrük gibi bir yerde kendini iyi savunmaya ihtiyacı vardır...

'EVLENİRSE USLANIR'
O aralar, sağda solda çaycılık yapan Nuri'yi "zaptetmekte" kararlı olan ağabey Nejat, bakar ki spor da hızını kesmeye yetmeyecek, "Bu çocuğu evlendirelim" der. Karagümrük'ün en güzel kızlarından Alev seçilir gelin adayı olarak. Allah'ın emriyle istenir ve meşhur Ergin Ailesi'ne "hayır" denmeyeceği için kısa sürede işlemlere başlanır. Nikah defterine 1982 yılında attığı bir imzayla, dünyaevine girer Nuri Ergin. Bu birliktelikten 3 çocuğu olacaktır: Şimdilerde kendi gençliğine benzetilen Nurettin, Anıl ve Gözde.

PSİKOPATİK RAPORU
Bu sırada, askerlik çağı da gelir çatan delikanlı Nuri'nin. Fakat, o, davullarla zurnalarla uğurlandığı askerliği tamamlamadan döner. Bir de rapor vardır cebinde: "Antisosyal kişilik bozukluğu nedeniyle askerliğini tamamlayamaz." Erzurum Mareşal Çakmak Asker Hastanesi'nin 8 Mayıs 1987 tarihli, 1299 sayılı bu raporuna imza atan 7 uzman aynı görüşte birleşmiştir ayrıca: "Sosyopatik ve psikopatik, ayrıca antisosyal kişilik bozukluğu kronik nitelik kazanmış."

BİRAHANE AÇTILAR
Nuri'nin giderek babasına benzediğini içten içe farketmekte olan Nejat Ergin, raporu da görünce karar verir kardeşine bir uğraş bulmaya. İster ki, helal para kazanabileceği bir işi olsun, onu hırgürden uzak tutsun...

Taksim'deki ünlü Bacanak Birahanesi'nden esinlenen Nejat, Karagümrük'teki iki binalarını hemen hazırlatır. Böylece Nuri Ergin'in birahaneleri açılır: "Küçüğün Yeri" ve "Köşem." Küçük kardeş Vedat da, hayatının ileriki dönemlerinde de yapacağı gibi Nuri'nin ayakizlerini takip etmektedir bu sıralarda ve ağabeyinin gittiği okulları bitirmektedir...

YARDIMSEVER...MİŞ!
Bir süre sonra kardeşi Vedat'ı da yanına alan Nuri, canla başla çalışmaya başlar işyerlerinde. Karagümrük'te tanındıkları için tutunmaları zor olmaz. Herkesin uğrak yeri haline geliverir birahaneler ve çok para kazanırlar.

Nuri ve Vedat kısa zamanda, altlarında son model arabaları, şişkin cüzdanları ve kabadayı tavırları ile nam salarlar dört bir yana. Ama babasının tüm genetik özelliklerini kopyalayan Nuri Ergin, hem 'fakir babası' hem de kumar tutkunu olmaktan uzak duramaz. Anlatıldığına göre, aldığı yeni ayakkabıyı eve kadar getiremez, yolda gördüğü bir garibana verir, yine eskileri çeker ayağına..

İLK KAN AKIYOR
Eminönü Küçükpazar'da, 4 Aralık 1995'te, adamları Sami Tokur ve Bayram Özcan'a, rakiplerine destek sağladığı için öldürttükleri Fatih Ülkü Ocakları eski Başkanı Sadık Çelikcan, silahlarının kabzasındaki ilk çentiktir. Aynı zamanda, daha sonra "yüzyıllarla" ifade edilecek hüküm yaftalarındaki 25 yıllık ilk cezaya yol açacak olay...

Karagümrük'te, 1 Mart 1996'da, Kardeşler Nalburiye Dükkanı'nda Mehmet Kucur ve Savaş Başerli'nin öldürülmesi, Ali Dinçer Çolak'ın yaralanması; 7 Nisan 1996'da Hasan Kaplan ve Fehmi Arkovan'ın yaralanması, 12 Mayıs 1996'da Ali Mahmut Benligölge'nin vurulması, suç dosyalarını kabarttıkça kabartır.

BOMBAYI SEVDİLER
En sevdikleri eylem türü bombalamadır; belki de ilk darbeyi, birahaneleri bombalanınca aldıkları içindir bu seçimleri... Fakat bu eylem türü hedef saptırmalarına da yarar. Çünkü polis ilk zamanlarda Karagümrük'teki birahaneleri, radikal İslamcı örgütlerin bombaladığını düşünür. Ne de olsa Karagümrük Çetesi'nin varlığı bilinmemektedir henüz. Ergin Kardeşler bu yanılgının yarattığı zamanı kendilerince iyi değerlendirir; ilk yakalanışlarına dek yeraltı dünyasındaki yerlerini sağlamlaştırır.

GECİKEN İNTİKAM
Karagümrük'te, 29 Mayıs 1996'da, en büyük rakipleri Haluk İlgün'e ait Ganyan Birahanesi'ni bombalayan ve Temmuz'da İlgün'ü öldüren Nuri ve Vedat, aynı yıl Ali Cemal Turgut ve Ali Rıza Çelikcan adlı hasımlarını yaralarlar. Zeytinburnu'nda da Ömer Lütfü Topal'ın muhasebecisi Zihni Şen'i öldüren 2 kardeş, en sonunda, dayıları Orhan Üşenmez'den de intikam alma vaktinin gelip çattığını düşünür. 27 Nisan 1997'de infaz ederler babalarının katili olan Orhan Üşenmez'i. Tam 21 yıl sonra gelen intikam sayısız kurşun şeklindedir...

UZI ILE YAKALANDI
Bu kadar suçu işledikten sonra doğal olarak yakalanır Nuri Ergin, hem de, 12 Eylül öncesinde 8 ayrı cinayette kullanılmış bir Uzi'yle. Ama o, cezaevinde kalmamaya niyetlidir, zaten küçük oğlu Anıl'a "yine geleceğim" diye söz vermiştir...

Duruşmaya getirildiği Fatih Adliyesi'nde, 4. kattaki tuvelet penceresinden kaçmayı başarır.

Polisler aynı gün Kadıköy'de bir evde kıstırır Nuri Ergin'i. Bu kez de 4'üncü kattan atlayan Ergin, aynı başarıyı tekrarlayamaz ve "Avcı" lakaplı Başkomiser Şentürk Demiral'a yakalanır.

MERDİVENLE KAÇTI
Yaralı olduğu için Bahçelievler'de bir hastaneye kaldırılır. İkinci kaçışı da bu hastaneden olur haliyle. Özel Yaşam Hastanesi'ndeki odasının önünde 24 saat nöbet tutan polislerin uyuduğunu sandığı bir anda, penceresine dayanan bir merdivenden inip sır olur. Bir süre Ayvalık'ta, kendini sivil polis olarak tanıtıp saklanan Nuri Ergin, yine Başkomiser Şentürk Demiral tarafından enselenir.

Bu kez de Çanakkale Cezaevi'ne gönderilen Nuri Ergin sabırla bekler, davalarından birinin duruşmasını. En sonunda aradığı fırsat doğar. İstanbul'a, Eyüp Adliyesi'ne getirildiği sırada, bahçede duran cezaevi aracının içinde "bir varmış, bir yokmuş" olur Nuri Ergin. Yıllar sonra, bu firarıyla ilgili vereceği ifadesi de ilginç olacaktır ünlü çetebaşının: "Onların suçu yok. Ben hep kaçarım. Fırsatını bulursam yine kaçarım."

'DELİKANLILIK' LAFTA, BUNLAR HARAÇ ÇETESİ
Delikanlılık ya da "zor durumdaki kadını koruma" gibi değerlerin ardına sığınan bu çete, dizide görüleceği gibi apaçık bir biçimde "paraya ve güce" odaklanmış. Bakın Karagümrük'te yaşayan ve Nuri Ergin'in adamları tarafından vurulduğu için sakat kalan bir kişi, isminin açıklanmaması kaydıyla nasıl anlatıyor Karagümrük Çetesi'ni: "Karagümrük'te insanlar, bunların korkusundan yüreklerini tava yapıp yedi. Burada yaşayan 120 bin kişiden 80 bini bunlara haraç verir. Çünkü onların dinleri imanları para. Dayılarını da haraç yüzünden öldürdüler. Bunlar ne oturdukları eve kira, ne yediklerine, giydiklerine para verirler. Hepsi haraçtır. Onların yüzünden, kaç kişi kalp krizi geçirip hastanelik oldu, sayamadık. Ama bunlara Karagümrük Çetesi dememeli. Bunlar Sulukule Çetesi..."

DEVLET KIZDI
Ergin kardeşler eylemlerini yaparken ve özellikle de Alaattin Çakıcı ile kapışırken devleti karşılarına almamaya özen gösterdiler. Çünkü böyle bir tavrın onları yok edeceğini biliyorlardı. Taa ki son cezaevi isyanına kadar... Bu bardağı taşıran damlaydı. Bunun farkında olduğu için, cezaevi aracı ile uzaklaşırken Nuri Ergin, "En büyük devlet" diye bağırmayı ihmal etmedi.

ANNESİ ADINA HAVAYA UÇURDU
En büyük ağabey Nejat, Vefaspor Kulübü'nün başkanlığını yapmaktadır. Kulübün 1990 yılındaki sezon açılışına İbrahim Tatlıses'i de getirterek şöhretlerine şöhret katar Ergin Kardeşler. Ama, her yerde onlardan bahsedilmesi, "alemdeki" birilerini sinirlendirir. Sonuçta da Nuri ve Vedat Ergin'i "Karagümrük Çetesi"ni kurmaya yöneltecek ilk olay patlak verir; birahaneleri bombalanır. Bunu ağabeyinin telkinleriyle sineye çekmeyi başarır Nuri Ergin, ama ikinci olay dokunur kanına.

ANNESİ DÖVÜLDÜ
Anneleri Sevil Ergin'in, rakip birahane sahipleri tarafından evlerinin önünde sopalarla öldüresiye dövülmesidir fitili ateşleyen. Öfkeden deliye döner Nuri. Ne olsa onun kitabında, kadına, hele hele anaya saldırmak yazmaz, bunu yapan da cezasız kalmaz... Türk filmlerindeki gibi "Yemini bozduuum" diye bağırdı mı, bağırmadı mı bilinmez, ama Nuri Ergin hayatındaki tüm intikamları almak için harekete geçer. Onu artık, ne annesi ne de ağabeyi tutabilecektir...

Yarın
Hangi Batı ajansı onları "Yatak Odası Çetesi" diye tanımladı?

Sibel Can ile ilişkileri neydi?


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır