kapat

16.10.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
CAN DÜNDAR(cdundar@sabah.com.tr )


"Ez gelek heşte dıkım"

Van uçağında, bir solukta yeniden okudum Hakkarili bir dost yazarın, Muhsin Kızılkaya'nın "Bende Mahfuz Fotoğraflar"ını...

Çocukken havada bir uçak gördüler mi, "Allah'ın eşeği" diye tekerleme söylerlermiş. O eşeğe binip "Van denizi"ne huzme huzme yağan bir güneş altında indik Güneydoğu'ya...

Tirişim yaylasını sağımıza aldık, Hakkari'ye doğru yola çıktık. Teypte "Dağlarıma bahar gelsin, dur ben öleyim" diyen Ferhat Tunç'un sesi jandarma kontrolleriyle kesildi ikide bir... Yaşar Seyman, Diyarbakır türküleri söylerken Hakkari dağlarından başımızı eğerek geçtik, bulutlara değmemek için...

"Sürgüne" gidiyoruz.

Paris Kültür Ataşeliği'nden Hakkari Kültür Müdürlüğü'ne "tayin olan" Vecdi Sayar'ın Zap suyu üzerine kurduğu dostluk köprüsünden geçip; dolandırıcılık ve riya haberlerinin başkentinden, yoksulluğun ve insan sıcaklığının başkentine, Hakkari'ye gidiyoruz.

***

O Hakkari ki en yoksulu 72 şehrin...

Kimbilir kaç vakittir bağırmış dinletememiş, oy vermiş seçtirememiş, isyan etmiş ezilmiş.

Sümbül dağı şahit; türküsünü dahi söyletmemişler kendi dilinde...

Ne okulunda öğretmen, ne hastanesinde doktor, ne kavşağında trafik lambası... "Hizmet" diye gördüğü, Berçelan yaylasına döşenmiş mayınlarla süngüsü, kurşunu, tüfeği, tankı devletin...

Hani Yılmaz Erdoğan "Dostluk, senin parmağın kesildiğinde benimkinin kanamasıdır" der ya, buralarda kesilmiş parmaktandı, uzaklarda kanamamızın hiç durmaması...

Ağır bir hastalıktan yeni kurtulmuş, hastalar gibiydi Hakkari... Kanaması durunca, kan yürümüş yüzüne; yorgun bedeni dirilmiş, solgun benzine al, ürkek gözlerine umudun tebessümü vurmuş.

Çektiği onca çilenin ardından şimdi böyle dimdik kalkıp yürüdüğüne, oynayıp güldüğüne inanamaz gibi kıpır kıpır, coşkulu...

Kimi yerel yöneticilerin de katkısıyla bölgede tansiyon bir hayli düşmüş.

2 yıl öncesine kadar geceleri kurşunların uçuştuğu, akşam 7'den sonra gezinmenin hayal olduğu Bulvar Caddesi'nde gece yarılarına kadar kadınlı erkekli gruplar dolaşıyor bugün...

1960'larda Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Zap suyu üzerine kurduğu köprüyü yıkmışlar. Şimdi yeni kurulan "kültür köprüsü"nden ilk geçenler, sayıları 100'ü bulan sinemacı, tiyatrocu, siyasetçi, ressam, şair, türkücü, yazar oldu.

Büyük şehirden marifet sergilemeye gelmiş ya da müjdeli barış haberleri getirmiş heyecanlı çocuklardan koca bir kumpanya gibiydik.

Yıllar yılı sadece silah taşıyan konvoyların ardından, ilk kez kendisine şiir, türkü, yazı, getiren bir konvoy görünce bağrına bastı Hakkari, çiçek açtı.

Tarife gelmez, göz yaşartıcı bir karşılamada yüzlerce çift kocaman göz sımsıcak güldü, yüzlerce çift dost eli uzandı gelenlere doğru... rengarenk yerel giysiler içinde kızlar zılgıt çektiler ve "heyran" olduk birbirimize... Çoğunuz "I love you"yu bilir, şarkısını söylersiniz de, şurada kaç nesildir birlikte yaşadığınız Kürtlerin dilinde "Seni çok seviyorum"un nasıl denildiğini merak bile etmemişsinizdir.

Nihayet bu gezide ben, her dilde kulağa en güzel gelen sözcüklerin Kürtçe'sini bu güzel insanlardan duydum ve yazının başlığına koydum.

***

İlk gece, kapalı spor salonunda başlayan şölende her 3 Hakkarili'den birinin oyunu almış HADEP'li Belediye Başkanı Hüseyin Ümit, inanmaz gözlerle "İlk kez oluyor Hakkari'de böyle bir şey" diye gülümsüyordu.

Salondaki coşkuyu görünce "Niye onca kan dökülmeden kuramadık ki bu köprüyü" diye sızladı içim... Hem niye şehrin Valisi, Emniyet Müdürü, Alay Komutanı gelip katılmamışlardı ki bu şölene..? Bölgede hayatın normalleşmesi kime ne zarar verirdi ki? Ankara'nın "Kapıları açın" emrine hala kim, niye ayak diriyordu? Niyeydi, herkesin hasretle beklediği Ferhat Tunç'u şehre sokmamak için bunca telaş?

Sonunda Melike Demirağ çıkıp da "Arkadaş"a başlayınca, bütün o kanlı mazi, doktor için İran'a gitmeler, sınır ticaretine konan yasak, MHP'li idareciler geride kaldı. Hakkarili gençler, Bulutsuzluk Özlemi ve Moğollar'ın müziği eşliğinde bütün oynayamadıkları yılların acısını çıkarırcasına, doludizgin oynayıp zıpladılar.

3 yıl önce olsa salonu yerle bir edecek "isyankar" dizelere kulak asılmadı pek... Gecenin en çok alkışlanan sözcüğü "Barış" oldu. Ve salon, asıl duymak istediği mesajı, Bulutsuzluk Özlemi'nin bir şarkısında buldu:

"Ne olursa olsun... yaşamaya mecbursun..!"

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır