kapat

16.10.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Ne içilirsin, ne geçilirsin...

Sultanım, başımın tacı, gözümün nuru, gönlümün süruru, bir tanecik canım efendim, Halk. Yoluna ömür koyduğum, yüreğimi göz göz oyduğum, uğrunda nefsimi hiçe saydığım, saadetini görmek için saadetlerden caydığım, kulu kölesi olduğum, bin ikbali bir takdirinde bulduğum, velinetim hünkârım, devletlõ serdarım büyük Halk.

Bazen bir kızıyorum ki sana.

Yıldızların Boğaz'a yağdığı bir bahar gecesini, baltayla keman kırar gibi, hırtça bir münakaşa ile berbat eden şoför, senden...

Hastane kapısına inleyerek dayanmış hamile kadına hakaret eden hademe, senden...

Senden, "Bana yahu dedin" diye insanı karakol karakol dolaştıran küçük polis...

Caddede lafla omuz atarak şehrin haysiyetini haraca bağlayan külhan senin çocuğun. Arkadaşını en hain şekilde gammazlayan memur, senin yetiştirmen.

Hesabı şişirerek küçücük kalemiyle cebindekini tırtıklayan garson, bir halk adamı değil mi?

Bir halk adamı değil mi, nişanlısının yanındaki kızı kaçıran şu jandarma?

Götürdüğün dilekçeye tükürür gibi bakan katip, Halk'tan. Gaddarlığının zevkini ayak seslerinde çınlatarak önce yatak odasına doğrulan icra memuru, Halk'tan.

Şu tarihi çeşmenin yalağına pisleyen kimdir? Kimdir üç bin yılın mermer kalıntılarından kireç yapan? Genç kadının göbeğine kısırlık muskası yazan elde, sen varsın. Çektiğin sıkıntıda sen varsın, çektiğin sefalette sen varsın.

Seni, başına yumruk vuranları alkışlarken gördüğümüz olmuştur. Ve bazen en senden olanlara en acı ihaneti sen taddırmışsındır.

Gizli hıncının hedefini seçememenin çapaçulluğu içindesin. Yıllar yılı uyutmuşlar, yıllar yılı horlamışlar seni. Bu ezikliğin kompleksiyle bir garip merdiven oynuna düşürmüşler seni... Kendini bir üst basamakta hissettiğin an, altındakini ezmekle; üstündekine ezilmenin acısını çıkartmaya mahkum etmişler seni. Böylece büyük dayanışmaların sağlamlığını, lime lime kokmuş bir et gibi, kendi kendine çürütmüşsün.

Yepyeni bir cevher aşılamak gerekir sana. Öyle bir cevher ki, kendinden olanı sevesin. Polis olduğun zaman sesinde şahsi çaresizliğin hırsı titremesin. İcra memuru olduğun zaman, adımlarında gaddarlık çınlamasın. Hademeyken, hastane kapılarındaki hamile kadınlara küfretme. Garson olunca, çalma senden olanın parasını. Şu tarihi çeşme senin. Her üzülen senin, her ıstırap çeken senin.

Dilekçesine tükürür gibi baktığın adam aslında sensin. Gammazladığın arkadaşın aslında sensin. Bunu kavrayamadığın müddetçe seni hırtlığının ve barbarlığının cenderesinde tepe tepe kullananlar çıkabilir. İnsanlığını isbat edemediğin müddetçe, kimse insan yerine koymaz seni. İnsanlığın isbatı ise, kendinden olana insanca davranmaktır.

Sultanım, başımın tacı, gözümün nuru, gönlümün süruru, bir tanecik canım efendim, Halk. Yoluna ömür koyduğum, yüreğimi göz göz oyduğum, uğrunda nefsimi hiçe saydığım, saadetini görmek için saadetlerden caydığım, kulu kölesi olduğum, bin ikbali bir takdirinde bulduğum, velinimetim hünkârım, devletlõ serdarım büyük Halk.

Bazen bir kızıyorum ki sana...

Not: 38 yıl önce yazılmış bir yazı... "Milliyet" koleksiyonundan...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır