kapat

04.10.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
pandora
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
YeniBinyil
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Koruma hizmetli değildir

İster devletin verdiği olsun ister özel güvenlik şirketinden biri olsun, koruma görevi yapanların uymaları gereken bazı kurallar vardır. Koruma görevlisi, koruduğu kişinin yanında dolaşıp onun çeşitli hizmetlerini yerine getirmez. Koruma görevlisi, koruduğu kişinin yanında durarak gelebilecek bir tehlikeyi bertaraf eder.

Oysa bu kadar bir kural ülkemizde ne yazık ki hep kötüye kullanılmakta.

Koruma altında olan ünlü kişiler, korumalarını sadece kendilerini korumak için değil, işlerini halletmeleri için de kullanıyorlar.

Oysa koruma görevlisi, örneğin koruduğu kişinin yolunu açmak için elinde silahla araçtan inmez, insanları kaba bir şekilde oraya buraya itip koruduğu kişiye yer açmaz. Çanta taşımaz, telefonlara cevap vermez. Bunlar normalde olmaz da, bizde çok oluyor tabii..

İşte son örnek Semra Özal'ın korumalığını yapan Asım Enşenol. Bu kişi Semra Özal'ı koruduğunu unutup aynı zamanda onun fedailiğine de soyunuyor. Gazetecilerin fotoğraf çekmesine engel olmaya çalışıyor, görevini yapan muhabirlerin üzerine yürüyüp tartaklamaya kalkıyor. Yine fotoğraf çeken bir muhabirin makinasını kırıyor.

Bütün bunları başka güvenlik görevlilerinin gözü önünde ve daha da önemlisi Semra Özal'ın hemen yanında yapıyor. Ne yazık ki Semra Özal "Dur evladım ne yapıyorsun, onlar da görevlerini yapıyorlar" demiyor. Üstelik bir Cumhurbaşkanı eşi olduğunu unutarak. Çünkü yanlış bir davranışta bulunduğunu biliyor ve gazetecilerin fotoğraf çekmesine sinirleniyor. Öyle olunca da "koruma" adı altındaki kaba saba adama saldırmak düşüyor.

Gazeteci arkadaşlarımızın yaptığı son derece normal. Sahne sanatçısı Fatih Ürek'i VİP salonundan geçiren Semra Özal'ın bu davranışı gazetelere yansıyınca tepki toplamıştı. Aynı geziden dönen Semra Özal doğal olarak gazeteciler tarafından karşılandı. Ancak bu kez Fatih Ürek yanında yoktu. Birkaç gün önceden öfkeli olan Semra Hanım'ın fotoğrafları çekilince devreye koruması girdi.

Bütün basın mensupları adına İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'a seslenmek istiyorum. Cumhurbaşkanı da olsa korumalar sadece normal görevlerini yapsınlar. Önemli statüsündeki kişilerin korumaları aynı zamanda fedailiğe de soyunmasın. Bunu yapanlar hakkında lütfen gereği yerine getirilsin.

Demirel haklı değil
Süleyman Demirel, yeğeni Murat Demirel için Aliyev'e yazdığı mektubu savundu dün. Dürüst bir tavır bu. Ancak Demirel'in sözleri çok haklı değil. Çünkü Demirel "Sadece Murat Demirel için değil, pekçok kişi için böyle mektuplar yazdım. Yurtdışında iş yapan işadamları için bu tür yardımlar yapılır" diyor. Demirel bu açıdan haklı, ama bir Cumhurbaşkanı da yabancı devlet başkanlarına mektup yazarken kelimeleri özenle seçmeli. Ya da başka ülkelere referans verirken iyi bilgi almalı. Murat Demirel tutuklanınca hakkında yazılan mektup da olay oldu. Acaba Demirel başka kimlerle ilgili mektuplar yazdı, yarın öbürgün onların da bazı suçları ortaya çıkarsa Türkiye'nin itibarı sarsılmış olmayacak mı? Zamanında Turgut Özal da işadamları için olur olmadık destekler verirdi. Bir keresinde Singapurlu bir heyet Özal'ı uçakta sıkıştırıp bir Türk işadamı tarafından nasıl dolandırıldıklarını anlatmışlardı. Ortaya çıkan diplomatik skandal güçlükle örtbas edilmişti.

Milletvekili anlamıyorsa artık biz ne yapalım?
Ne ilginçtir, gazeteler Cumhurbaşkanı Ahmet Sezer'in Meclis konuşmasındaki kelimelere takılmışlar. Süleyman Demirel eski kelimeleri kullanırmış, Sezer daha yeni kelimeler kullanmış. Bana biraz abartılı davranış gibi geldi. Çünkü haberleri okuduğunuzda bunun iyi mi kötü mü olduğunu çıkarmanız biraz güç. Ama sanki inceden inceye Cumhurbaşkanı eleştiriliyor. Çünkü şimdi hatırlamıyorum, bir gazetede "Milletvekilleri Sezer'in konuşmasını anlamadı" başlığını atmış. Altına da milletvekillerinin anlamadığı kelimeleri sıralamış. Bakın bu kelimeler arasında neler var: İçten, ulusal, saygınlık, savaşım, birey, uygar, özgürlük, sorun, duyarlılık, ilke, doğal, olanak, güçler ayrılığı, olanaklı, gereksinme, savaşım, yaşamsal, tanı, iletişim, önlem, etiksel çöküntü, düzenek, ayırdına varma, ölçüt, yönelimli, olağanlaştırmak.

İşte Sezer'in kullandığı kelimelerden gazetelerde yer alan ve "anlaşılmadı" diye tanımlananlar böyle. Şimdi sizin de içinizin kabardığını ve "Be adamlar eğer bunları da anlamıyorsanız orada ne işiniz var, bari Türkçe konuşmayı becerin" dediğinizi hissediyorum.

Rektöre yakışmadı
İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu benim ölçülerime göre rektörlük koltuğuna hiç yakışmıyor. Hiçbir bilim adamı bu kadar tek yönlü, bu kadar katı, bu kadar sekter olmamalı. Hiçbir bilim adamı Atatürk'ü ve laikliği böylesine sömürmemeli. Hele hele üniversite kürsülerinden darbe şakşakçılığını andıran sözler söylemek bir rektöre yakışmaz. Aldığı eleştiri üzerine muhatabının yaşını söylemek ve bundan pay çıkarmaya çalışmak da ancak eskimiş kafaların ürünü olabilir. Türkiye'nin en eski üniversitesi böyle bir kişiye bırakılmamalı.

Sadettin Tantan'dan doğduğu Sapanca'ya kültür hizmeti
İçişleri Bakanı Sadettin Tantan Sapancalıdır. Sapanca'da evi vardır, ailesinin büyük kısmı da burada oturur. Sadettin Tantan fırsat buldukça da zamanını Sapanca'da geçirmeye çalışır.

Dün Sapanca Kayma-kamlığı'ndan bir zarf geldi. Sapanca Kaymakamı Burhan Terzioğlu'nun girişimiyle hazırlanan Sapanca-2000 kitabı çıktı içinden. Kuşe kağıda basılı 106 büyük boy sayfalı kitapta Sapanca'nın tarihinden ekonomisine, beldelerinden köylerine, ünlülerinden yaşanmış tatlı olaylarına kadar pekçok konu ele alınmış. Aslına bakarsanız hayli pahalıya mal olmuş bir kitap. Maddi kaynağı Köylere Hizmet Götürme Birliği'nden sağlanmış. Ama İçişleri Bakanı Sapancalı olunca kendi ilçesine böyle bir hizmet vermiş olması fazla görülmemeli.

Yalnız Sadettin Tantan'a biraz takılmak istiyorum. Kitapta Atatürk resmi var, ardından Cumhurbaşkanı Sezer'in bir fotoğrafı geliyor. Üçüncü sırada Başbakan Bülent Ecevit var. Ecevit'in ardından Sadettin Tantan'ın fotoğrafı basılmış. Arada Tantan'ın Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın fotoğrafı yok. Bilinmez belki de yağcılık kokmasın diye Yılmaz fotoğrafı konmamıştır.

Bu arada eş tarafından Sapancalı sayılırım. Kitap biraz zayıf, bunu da söylemeliyim, eğer o kadar para harcanıp Sapanca için bir kaynak kitap hazırlanıyorsa içinde daha iyi bilgiler ve rakamlar olmalıydı.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır