Hükümetin son zamanlarda gerçekleştirdiği veya gerçekleştirmeyi denediği ekonomiyle ilgili bazı düzenlemeler var ki, bu konuları yakından takip edenleri ciddi tereddütlere düşürüyor. Bunların bazılarında takip edilen yöntemde, bazılarında ise özde bazı yanlışlıklar olduğu görülüyor. Örnekler verelim:
Telekom hisse satışı: Türk Telekom'un yalnızca yüzde 20 hissesinin yönetimde söz hakkı olmaksızın cazip olmayacağı baştan belli idi. Ona rağmen inatla bu yöntem denendi ve olmadığı görüldü. Daha sonra koalisyon partilerinin liderleri bir toplantı yaptılar ve gelecek sefere yüzde 34'lük bir hisse satışının planlandığını söylediler. Bu konuda son bir açıklama ise bu hafta başında Bakan Recep Önal'dan geldi. Bakan, yüzde 29'luk bir hisseyi satmayı düşündüklerini çünkü daha fazlasını satabilmek için yasal değişiklik gerektiğini söyledi. Tabii sorulacak epeyce soru var: Liderler yüzde 34'ü telaffuz ederken bunun yasal bir değişiklik gerektirdiği kendilerine söylenmemiş miydi? Ya da bu yönde bir yasal değişikliği yapmayı hükümetin gözü kesmediği için bu defa yüzde 29'un satışı mı denenecek? Burada amaç, işin doğrusunu yapmak olmalı. Eğer işin doğrusu yeni bir yasal düzenleme yapılmasını gerektiriyorsa bu yapılmalı. Yoksa "gelinlik kız" evde kalacak.
Kamu bankalarına ilişkin KHK: Dün kamu bankalarının özelleştirilmesine yönelik kanun hükmünde kararnamenin Cumhurbaşkanı tarafından iade edildiği açıklandı. Bu kadar önemli bir konunun neden KHK ile gerçekleştirilmeye çalışıldığı da yine bir soru işareti. Cumhurbaşkanı tarafından itiraz konusu olan hususlar değiştirilse bile bu tür önemli konuların Meclis'ten yasa geçirilerek yapılmasında yarar var.
İşsizlik sigortası: Bu konudaki yasal değişiklik yapıldı ve uygulama başladı bile. Ancak, yangından mal kaçırırcasına aceleye getirildi ve kamuoyunda tartışılmadı. Oluşturulan işsizlik sigortası sisteminin işverenler ve çalışanlar üzerine getirdiği yükler var ama faydası çok meçhul. Ayrıca, belirli bir düzeyin üzerinde prim ödemek durumunda olan insanlar bir gün işsiz kalsalar ve kendilerine maaş bağlansa bile alacakları para geçmişte ödedikleri primden bile az olacak. Bu gruptaki insanlar için sigorta değil gizli bir istihdam vergisi söz konusu. İstihdam vergisi istihdamı artırır mı azaltır mı bir defa daha düşünülse iyi olur.
İş güvenliği yasa tasarısı: Bu konudaki bir tasarı bildiğimiz kadarı ile Meclis'e gönderildi. Yine bildiğimiz kadarı ile işten çıkarılmalarda çıkarmanın haklı bir nedene dayandığının ispatı işverene bırakılıyor. Diğer bir deyişle, işten eleman çıkarmak daha zor hale getiriliyor. Bu tür bir düzenleme, bu satırların yazarı da dahil olmak üzere, bordrolu çalışanların hoşuna gidecek bir düzenleme gibi duruyor. Ancak sonuçta bu tür bir düzenlemenin Türkiye'deki emek piyasasının esnekliğini önemli ölçüde yok edeceği hatırda tutulmalı. Unutmayalım: ABD ile Avrupa ülkeleri arasında yapılan kıyaslamalarda ABD'nin en önemli rekabet avantajlarından birisi olarak emek piyasalarının son derece esnek olması gösteriliyor. ABD'nin bu tür rekabet avantajlarının varlığı da euronun ABD Doları karşısında sürünmesinin nedeni. Dolayısıyla, eğer Türkiye ekonomisinin daha iyi rekabet edebilir hale gelmesi isteniyorsa, bunun gereği emek piyasasının veya diğer piyasaların esnekliğinin ortadan kaldırılması değil.
Aslında yukarıdaki listeyi daha fazla uzatmak mümkün ama çıkarılacak ders hep aynı: Hükümetin yapacağı düzenlemelerin yöntemi ve içeriği konusunda daha özenli ve tutarlı olması gerekiyor. Aksi halde yanlışlıkların faturası piyasalar yoluyla kısa sürede yüzeye vuruyor. İçinde bulunduğumuz dönemin 1970'li yıllara göre en önemli farklarından birisi de galiba tepki süresinin çok kısalmış olması.