Prag gözlemleri
Önce özür dilemek istiyorum. Pazar günü dün için yazı söz vermiştim. Maalesef teknik sorunlar engelledi. Eskilerin deyimi ile "evdeki hesap çarşıya uymadı". Uçak rötar yaptı. Otel kentin epey dışında imiş. Neticede yazıyı yetiştiremedik.
Prag sokaklarında olup bitenleri dün gece sizler televizyonda izlediniz. Bugünkü gazetede resimlerini gördünüz. Benim bildiğim tek şey ise, polisin bizleri toplantının yapıldığı kongre merkezinin yakınına bile sokmadığı. Bir takım olayların halen sürdüğü dışında bilgimiz yok.
Peki, biz ne yapıyoruz? Çok sayıda Türk, Renaissance Oteli'nin lobisinde kahve içiyoruz. Birazdan Türkiye ekonomisi üstüne düzenlenen bir toplantı başlayacak. Onu dinleyeceğiz. Karşımda Ercan Kumcu benim gibi bilgisayarının başında yazısını yetiştirmeye çalışıyor. Mahfi Eğilmez tedbirli olduğu için yazısını daha önce yollamış, rahat rahat oturuyor.
Bu tip toplantılar aslında fuarlara benziyor. IMF-Dünya Bankası guvernörler toplantısı fuarın bahanesi. Böylece dünya bankacılık ve finans kesimi bir araya geliyor. Esas ilginç olaylar dışarıda, bankalar ve bankacılar arasında geçiyor.
İlişkiler tazeleniyor. Yenileri kuruluyor. Kurumlar ve ülkeler kendilerini tanıtıyorlar. Fuarın amacı da odur. Aynı meslek dalında insanları küçük bir mekanda bir araya toplanırlar. Kendi piyasalarında olup bitenleri öğrenirler. Rakiplerini, müşterilerini izlerler.
Euro, dolar ve petrol
İstanbul'dan öngördüğümüz gibi, toplantıya hakim olan konu, dünya ekonomisinde son dönemde yaşanan istikrarsızlığın kaynağı olduğu düşünülen iki gelişme. Euronun dolar karşısında bir türlü denetim altına alınamayan düşüşü ve petrol fiyatındaki artışlar.
Euro ve petrol, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri etkiliyor. Türkiye'nin tam enflasyonla ciddi şekilde mücadeleye başladığı anda bir yanda petrol fiyatının yükselmesi, diğer yanda euronun değer kaybı büyük bir şanssızlıktı. Dolayısıyla, euronun ve petrol fiyatının geleceği bizi diğer ülkelerden daha fazla ilgilendiriyor.
Ortada çok sayıda hipotez dolanıyor. Merkez Bankası Başkanı Erçel'in geçen gün yaptığı açıklamaya dikkatinizi çekerim. ABD'nin seçim yılında doların değer kaybını istemeyeceğini, ama Kasım'da başkanlık seçimleri yapıldıktan sonra doların düşmeye başlayacağını söyledi.
Dün gece yemekte bu konuyu tartıştık. Birleşmiş Milletler İktisadi Kalkınma Teşkilatı (UNCTAD) baş iktisatçısı, Siyasal Bilgiler (Mülkiye) eski öğretim üyesi Yılmaz Akyüz ve Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş'le beraberdik.
Kemal, benim gibi, uzun süredir euronun değer kazanacağını savunuyordu. Yılmaz'ın da aynı kanıda olduğu ortaya çıktı. UNCTAD'ın son raporunda bunu açıkladığını söyledi. Bir yıl sonrası için euro=1.20 dolar paritesinin bile kendisini şaşırtmayacağını ifade etti.
İki soru var. Bir; üç büyüklerin euro lehine müdahalesi bir işe yarar mı? Rivayetler muhtelif. Piyasaların tepkisini kimse kestiremiyor. Kısa dönemde etkili olmama ihtimali kabul ediliyor. Uzun dönemde beklentileri değiştirmesi bekleniyor.
İki; petrol ne olur? İktisatçılar gene bölünmüş. Bir bölümü yüksek fiyatın daha bir-iki yıl süreceği kanısında. Diğerleri ortalama fiyatın 30 doların altında kalacağını öngörüyor.
Küreselleşme tartışmaları
Toplantının diğer konusu küreselleşme ve ona karşı oluşan tepkiler. Sokaktaki protestolar medya gündeminde çok etkili. Onlara bakınca, küreselleşme sürecinin her an toplumun tepkisi sonucu duracağı, hatta geriye döneceği beklenebilir.
Doğallıkla gerçek çok daha karmaşık. Aynı anda iktisat politikası ve kurumları düzeyinde küreselleşme devam ediyor. Özellikle Dünya Bankası, küreselleşmenin bazı toplumsal kesimlerde ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaratabileceği gelir dağılımı ve benzeri sorunları hafifletmek için büyük çaba gösteriyor.
Toplantı başlamak üzere. Yazıyı burada keselim. Küreselleşme konusu daha çok tartışma kaldırır. Ayrıntılarını bir başka yazıya bırakalım.