kapat

27.09.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
pandora
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Sezer bu kez doğru yapmadı

Cumhurbaşkanı Ahmet Sezer'in hukuka ve yasalara bağlılığı nedeniyle kimi eski siyasilere çok ters gelen davranışlarına bu köşeden büyük destek vermiştim biliyorsunuz.

Cumhurbaşkanı Ahmet Sezer dün üç kamu bankasının özelleştirilmesine olanak sağlayacak bir düzenlemeyi içeren Kanun Hükmündeki Kararname'yi iade etti.

Sezer'in iade gerekçesi tamamen hukuksal nitelik taşıyor. Çünkü Anayasa gereği "Vergiye ilişkin düzenlemeler ancak yasayla yapılabiliyor." Bunun tercümesi şu; her ne şart altında olursa olsun eğer konu vergiyi ilgilendiriyorsa bunun için Meclis'in toplanıp yasa çıkarması gerek. Kanun hükmünde olsa bile kararname ile vergi konusunda düzenleme yapılamıyor. Bu konu tabii ki yoruma açık. Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi de yasalarla alındığına göre, Kanun hükmündeki bir kararnamede vergiyle ilgili düzenleme yapılabilir. Bu bir yorum tabii.

Bu nedenle Sezer'in üç kamu bankasının özelleştirilmesine imkan tanıyacak Kanun Hükmündeki Kararname'yi hukuk açısından geri çevirmesi bana şaşırtıcı gelmedi. Üç bankanın hızla özelleştirilmesine kesinlikle inanıyor ve destekliyorum, ama herşeyin de hukuk ve yasalar çerçevesinde yapılması gerek.

Ancak, kısa bir süre sonra Sezer'in henüz bir gün önce imzaladığı bir başka kararnameyi öğrenince açıkçası hayal kırıklığı yaşadım. Çünkü Sezer'in daha önce imzaladığı Emniyet Teşkilatı Kanunu'nda değişiklik yapan Kanun Hükmündeki Kararname dün Resmi Gazete'de yayınlandı. Bu kararnameye göre emniyet mensuplarına yapılacak zorunlu emeklilik ön ödemelerinin damga vergisi hariç hiçbir kesintiye tabii tutulmaması öngörülüyor. Yani bu kararnamede açık açık vergiyle ilgili düzenleme var. Sezer buna rağmen kararnameyi imzalıyor ve Resmi Gazete'ye gönderiyor.

Bu durum şaşırtıcı. O zaman Sezer'in bazı konulara yasaların emrettiği gibi değil de kendi dünya görüşü açısından baktığı izlenimine kapılıyorum. O zaman da Sezer'in gönlümdeki bütün kredisi tükeniveriyor, çünkü bir cumhurbaşkanı, hele her saniye hukuk ve yasalar diyorsa ve bunları bir kenara bırakıp kendi kişisel görüşlerini ön plana çıkararak ülke ekonomisini tıkıyorsa yanlış yapıyor demektir.

Çay bahçesine hız tümseği
Baltalimanı'nda Oba adında bir lokanta var. Burayı öyle zannediyorum ki Fazilet Partisi'ne yakın kişiler almışlar. Çünkü içki yok. Boğaz kıyısında Belediye tesisleri hariç içki satılmayan tek yer burası. Satmaz satmaz, karışmam, ama aynı Oba, Rumelihisarı'na doğru giden yolda sahile 150 metre cephesi olan bir parkı da işgal etmiş. Belli ki Büyükşehir Belediye'si Oba'nın sahiplerine müthiş bir avantaj sağlamış. Geçen gün gidip bir çay içtim. Şaşırdım, sahili böylesine kapatmak inanılır gibi değil. Oba'cılar bununla da yetinmemişler, gelip geçenler burada çay bahçesi açıldığını görsün diye caddeye bugüne kadar rastladığım en büyük hız tümseğini yaptırmışlar. Beş metre aralıkla yapılan hız tümseklerine çıkıp da sahildeki çay bahçesini görmemek mümkün değil. Kahyalar zaten hazır bekliyor, hemen kaldırıma da parkediyorlar. Ayıptır bu.

Ara seçimde herkes çok şaşırabilir
Fazilet Partisi kapatılırsa ve milletvekillerinin parlamento üyeliği düşerse ara seçim yapılacak biliyorsunuz. Bu nedenle partiler "Parti kapatmak olmaz" diyerek demokrasi mesajları verirken diğer yandan da seçime hazırlanıyor. Ara seçimde her partinin sayısı yükselebilir. Ancak çok büyük bir sürpriz de olabilir, örneğin partilerden biri, her ilde en çok oyu alarak tüm milletvekilliklerini alabilir. Bu hiç de zor değil, çünkü hepsini kazanmak için yüzde 18-20 oy almak yeterli. Bir ara seçim en büyük kamuoyu araştırması olacaktır. Buna göre erken seçim de gündeme gelebilir.

Dündar ve Kıyat'tan tepki; ikisi de beni halka şikayet edecek
Fenerbahçeli yöneticilere dün bu köşeden yaptığım iyiniyetli eleştiri iki Fenerbahçe Yönetim Kurulu üyesinin inanılmaz tepkisine neden oldu. Dünkü yazıda yöneticilerin özellikle kazanılmış maçlardan sonra takımı iyi bulmadıklarını, ancak düzeleceğine inandıklarını söylemelerinin futbolcular ve teknik heyet üzerinde ters etki yarattığını belirtmiştim. Bu arada Fatih Terim'le ilgili bir anımı aktarmıştım.

Dün önce Uğur Dündar aradı. Bana çok kırıldığını ve üzüldüğünü söyledi. Dündar'a bunun basit bir uyarı olduğunu söyledim, meğer onun asıl üzerinde durduğu Fatih Terim'le ilgili bölümmüş. Uğur Dündar "Ben çok şerefli bir insanım, bana insanları küfrettiremezsin" dedi. Anladığım kadarıyla Fatih Terim'in bir yöneticiye küfür etmesini, Uğur Dündar benim de ona küfür ettirmek istediğim biçiminde düşünmüş. Dündar ısrarla "Kimse bana küfredemez, kimseye de küffettirmem" dedi. Böyle bir şey olmadığını herhalde tüm okurlar ve Fenerbahçeliler anlamışlardır.

Uğur Dündar'a ne söylediysem ikna edemedim, yine sanıyorum olayı kişisel bir sorun gibi görüyor ve benim özellikle kötülük yapmak istediğimi düşünüyor. İşte bunları yazarak bunun böyle olmadığını söylüyorum. Bu arada Uğur Dündar, raitingi en yüksek olan bir saatte televizyona çıkıp bana cevap vereceğini söyledi. Bunu bir tehdit değil hak olarak kabul ediyorum, elbette cevap verecektir..

Uğur Dündar'dan sonra Atilla Kıyat da aradı ve üzüldüğünü söyledi. Kendisine yazıda adının geçmesinin basın sözcüsü olmasından kaynaklandığını anlattım. Ancak öyle sanıyorum ki Atilla Kıyat da olayı kişisel düşünmüş, kendisine yönelik bir kampanya olarak algılamış. O da bütün basın önünde bana cevap vereceğini söyledi. Bütün bunlara elbette saygım sonsuz, her iki isim de Fenerbahçe'nin en son kazançlarıdır, onları yıpratmaya çalışmak bir Fenerbahçeli olarak aklıma bile gelmez.

Çözemediğim bir şey var; basında günlerdir Fenerbahçe ve teknik adamları ile yöneticilerine yönelik ağır ve bana göre haksız eleştiriler var. Acaba bu iki yönetici bu eleştirilerden hangisine böyle bir tepki gösterdiler?

* Enerji sıkıntısı nedeniyle elektrik kesintileri ne zaman başlayacak?

* Bu kesintiler iki saati aşacak mı?

* Enerji bulamamanın bedelini tüm Türk halkına ödetmek ayıp değil mi?

* İki saat her yerde elektriği kesmek yerine verimli olmayan kamu işletmelerini kapatmak daha doğru değil mi?

* Burada çalışan herkese maaşını ödemeye devam etmek ancak tesisleri hiç çalıştırmamak daha ekonomik olmaz mı?

* İskenderun Demir Çelik Fabrikası'nın bir günde harcadığı elektrikle Ankara ne kadar aydınlatılabilir?

* Bazı tesislerin tamamen kapatılmasına oy kaybetme korkusu yüzünden bazı politikacıların karşı çıktığı doğru mu?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır