Yargıtay Başkanı Doç. Dr. Sami Selçuk, Akdeniz Üniversitesi Alanya Hukuk Fakültesi'nde I. öğretim yılının ilk dersini verirken, tartışma ve eleştiri kültüründen yoksun olan Türk toplumunun "öcüler toplumu" olduğunu söylemiş...
Yargıtay Başkanı Selçuk, bunun nedenlerini açıklarken; şöyle bir saptama da yapıyor:
- Yazı toplumu olmadığımızdan, kulaktan kulağa duyulanlar, günün birinde "Mitos"a dönüşüyor. Oysa yazı toplumunda bunu göremezsiniz. Duygu yoğun bir mitos toplumu olmaktan, akıl yoğun bir "Logos" toplumu olmanın yolunu bulmalıyız.
Dışişleri Bakanı İsmail Cem de, Erciyes Üniversitesi'nin yeni eğitim-öğretim dönemi açılış töreninde yaptığı konuşmada, "Türkiye'nin eşitsizliği en ağır şekilde yaşamaya devam eden bir toplum olduğunu" gümgümleterek şöyle demiş:
- Türkiye nüfusunun yarıya yakını, işçi ve köylülerden oluşur. Ama üniversite mezunları içinde işçi-köylü ailesinin çocuğu, yüzde 2-3 bile olamıyor. Bu, dünya ölçeğinde örnek olacak bir eşitsizliktir.
Dünya Bankası da, yayınladığı raporda; Türkiye nüfusunun en zengin kesimini oluşturan yüzde 10'luk bölümle, en yoksul kesimi oluşturan yüzde 10'luk bölüm arasındaki gelir farkının; yüzde 1400, yani zengin kesim çıkarına 14 kat daha fazla olduğunu açıklamış.
Türkiye, adaletsiz gelir dağılımı kıyaslamasında; Bangladeş'le, Tanzaniya'nın bile gerisindeymiş.
Dünkü Cumhuriyet gazetesinin verdiği bir haberden öğrendiğimize göre de, Turizm sektöründe kullanılan 7 milyar dolarlık kredinin, Temmuz ayındaki duruma göre, yüzde 15'i geri bile dönememiş ve batmış.
Dünkü Sabah'ın manşeti de şöyleydi:
"Hortum dünür-Denktaş'ın dünürü Salih Boyacı, Türkiye'nin Kıbrıs'a yardım olarak gönderdiği 7 trilyon lirayı da batırdı."
Yavaş yavaş su yüzüne vurmaya başlayan bütün bu dermeçatmalık; "yaşam kalitesi" açısından Yunanistan'ın bile 65 basamak altında kalarak, 20. Yüzyıl'ı da tam bir fiyaskoyla köküne kadar ıskalamışlığın sonuçları...
"Önce vatan...", "Vatan ve milletin bölünmez birlik ve bütünlüğü..." "Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda..." türünden hamasi sloganların arkasındaki talan ve hapazlamacılık; sonunda Türkiye'yi, "adam başına düşen ulusal gelir birimi" açısından, evrensel sıralamada 93. sıraya, nerdeyse Afrika ülkeleri düzeyine düşürdü...
Güney Kıbrıs Rum Devleti'nde bile adam başına düşen ulusal gelir 15 bin dolarken, bizde 3 bin dolar bile değil. Ne mutlu Türküm diyene...
Hemen şunu söyleyelim ki, 20. Yüzyıl'ı da tam bir fiyaskoyla, köküne kadar ıskalamış olmanın faturaları; daha en az 15-20 yıl sürdürecektir yıldırımlı gündemler yaratmasını...
Mesleksiz yığınlara sürekli ırkçılık megalomanyasının pompalanmasıyla, "Türk'e Türk propagandası" yapıp durmanın sonuçlarıdır bunlar. İttihatçılar'ın süngüsü güçlü köylü taburları oluşturmak için, daha çocukken okullarda böylesi bir koşullanma içine aldıkları genç kuşaklar; Cumhuriyet döneminde de, aynı koşullanmaların sloganları gerisinde korkunç bir hapazlanmacılıkla ekonomik dengesizlikler yarattılar... Bunları dile getirmeye kalkan sanatçı, düşünür, yazı, çizi adamlarını da; ezdiler, süründürdüler, yok ettiler... Hem de "Türk'e Türk'den başka dost yok" demagojileriyle...
Şimdi bu politik safsataların bedelleri; gerek enerji sıkıntılarıyla, gerek okula gidemeyen çocukları ve açlık çizgisinin altında yaşayan milyonlarıyla hepimizin üstüne yığılmakta.. Sert bir İstanbul depreminin sonuçlarıyla da büsbütün yığılacak daha...
Bütün bunlar, "Yeni Dünya Düzeni" içinde, "ulus-devlet" modelleri aşıldıkça; ülkeler arası çatışmalar, uzlaşmalara; hatta fedaratif yeni bütünleşmelere dönüştükçe ve saydam bir global sermayeyle özdeşleşmenin boyutları genişleyerek, savunma harcamaları da azaldıkça; eriyip gidecektir...
Önümüzdeki yarım yüzyıl sonunda Bitlis'de yaşamakla; Tokyo, yahut Londra'da yaşamak arasında hiç bir fark kalmayacaktır...
O dönemleri Tevfik Fikret, nerdeyse 100 yıl önce görmüş ve oğlu Haluk için yazdığı ünlü "Haluk'un Amentüsü" şiirinde şöyle demişti:
"Toprak (yeryüzü) vatanım, nev-i beşer (her çeşit insan) milletim; insan,
İnsan olur ancak, bunu izanla, inandım..."
Artık teknolojide iyice hızlanan değişimler sonucu, o dönem de mutlaka gelecek... Evrenselleşmeye hazırlıklı olun ve enseyi karartmayın...