Arka sokak (1)
YILLIK iznimin son bölümünün neredeyse yarısını "vatman izni" dedikleri tarzda, İstanbul'da geçirdim. O günlerin birinde İstiklal Caddesi'nde aylak aylak dolaşırken yıllardır göremediğim, ama sıcacık dostluğu hep yüreğimin bir köşesinde saklı duran ressam arkadaşım Ekrem Kahraman'la karşılaştık. İçine sevinç gözyaşlarının da karışmasına ramak kalan bir coşkuyla sarmaş dolaş olduk.
EKREM katıksız bir Anadolu çocuğu; 70'li yılların başlarında tanıştığımızda, Bandırma Şehit Mehmet Gönenç Lisesi'nde resim öğretmeniydi. Sonraki yıllarda büyük sanatsal yetkinliğini, öyle medyatik hokkabazlıklarla değil, bileğinin gücüyle kanıtlayıp çağdaş Türk resminin doruk isimleri, evrensel yüz akları arasında ayrıcalıklı bir yere oturdu. Bunca şan şöhrete rağmen böbürlenmelerden uzak, yalın Anadolu çocuğu kişiliği, Ekrem'in üzerinde bir onur madalyası gibi duruyor.
"GEL sana Beyoğlu'nun dikkatlerden kaçmış bir güzelliğini göstereyim"dedi Ekrem; ve birlikte, Asmalımescit'ten girip, ara sokaklara daldık. Ekrem o daracık sokaklarda, koltuklarının altında tuvallerle hızlı hızlı gelip geçen kızlı-erkekli gençleri gösterdi. "Sen,"dedi, "Hiç bu gençlere dikkat etmiş miydin? Bunlar sanatın yürekli, özverili, çilekeş, yürekleri sevgi ve inanç dolu fidan gibi emekçileri. Beyoğlu'nun arka sokakları sadece berduşlara, kadın simsarlarına, uyuşturucu tacirlerine, karanlık işler çevirenlere, mafyaya ait değil. Çağdaş Türk resminin, genel anlamda çağdaş Türk sanatının ana rahmi de, işte bu sokaklar."
YARIN devam edeceğiz.
|