kapat

26.09.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
pandora
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )


İnsanlar boşanıyor şirketler evleniyor

Şirketlerin tek başına çalıştığı, insanların ise çift olarak yaşadığı günlere alışık olanlar için dünya garip bir dönemece girdi:

Şirketler evleniyor, insanlar boşanıyor.

Boşanmaktan da öte insanlar arasında evlilikler azalıyor; bu konudaki istatistikler büyük sayısal düşüşleri ortaya koyuyor.

Dünyanın gelişmiş bölgelerine gidildikçe, şirketlerin evlenmesi ve insanların boşanması ya da hiç evlenmemesi fenomeni artıyor.

Evlilik, geleneksel değerlerin hüküm sürdüğü bölgelere hapsediliyor yavaş yavaş.

Geçenlerde bu konuyu işleyen Newsweek dergisi, birçok gelişmiş Batı ülkesindeki çarpıcı istatistikleri yayınladı. Boşanmalarda artış, evliliklerde düşüş yaşanıyor.

Amerika'dan İsveç'e kadar her yerde durum böyle.

Evlenmeyen gençlerin bir kısmı anneleriyle oturmayı tercih ediyor. İtalya'da 35-40 yaşına geldiği halde annesinin dizinin dibinden ayrılmayan, onun pişirdiği yemekleri yiyen ve "mamma"sının şefkatli kollarından ayrılmayan büyük bir kitle varmış.

Bunlara "Mammassimo" adı veriliyor.

New York'ta insanlar annelerinin kucağında yaşamıyor ama yalnız kalmayı tercih ediyorlar.

Dolayısıyla Amerika'da evli şirket sayısı artarken, bekar insan çoğalıyor.

Buna bir de sayıları hiç azımsanmayacak hale gelen eşcinsel nüfusu eklersek, kiliselerin önündeki beyaz duvakların neden azaldığını anlamış oluruz.

***

Evlilik bir insan icadı.Doğada evlilik yok. Sadece biyolojik olarak türün devamı, yani üreme var.

Bütün biyolojik fonksiyonları insanlara benzeyen gelişmiş hayvanlar çiftleşiyor, yavruluyor ve sonra doğar doğmaz yürüyen yavruyu bir süre hayata hazırladıktan sonra serbest bırakıyor.

Belki bütün hayvanlar tam olarak böyle davranmıyor, istisnalar görülebiliyor ama çoğunun yaşama biçimi bu.

İnsan yavrusu ise hayata çok aciz geliyor. Bütün hayvanların yavruları doğar doğmaz yürürken, insan bebeğinin yürümesi bir yıl alıyor. Çevreyi kavraması, iyiyi kötüyü, tehlikeyi, zararlıyı yararlıyı ayırt etmesi ise uzun yıllar istiyor.

Yani insanoğlu, yavrusuna hayvanlar gibi birkaç ay ya da bir yıl değil, yıllar boyunca bakmak, gözetmek, korumak zorunda.

Bir kadının bunu tek başına yapması çok zor. Onbeş-yirmi yıl, hem para kazan, hem çocuğu yetiştir, bütün ihtiyaçlarını karşıla; olacak şey değil.

Bu yüzden insanlar evlilik kurumunu ortaya çıkarmışlar. Türün devamına, yani doğanın yasalarına en uygun yol olarak bunu bulmuşlar.

Ve insanların birbirine verdiği evlilik sözünü, basit bir imzadan öteye taşıyıp, büyük törenlere, şölenlere çevirmişler ki verilen sözü bozmak o kadar da kolay olmasın. Evlilik kurumunu koruyan bir toplum baskısı oluşsun.

***

Anlaşılan bu kurumun sonuna doğru yaklaşıyoruz.

Daha ileri olan toplumların her alışkanlığı gibi bu da bütün dünyaya dalga dalga yayılacak.

Belki de yeni evlilik biçimleri icat edilecek.

"Kadının ekonomik gücünün artması, bağımsızlaşması ve kendi ayakları üzerinde durması" klişelerine hiç değinmiyorum. Çünkü biliyorum ki bu mesele sadece ekonomik boyutla açıklanamayacak kadar karmaşık.

Ne kadar zengin ve kariyer sahibi olursa olsun; kadınların bağlanma ihtiyacı, erkek türüyle ölçülemeyecek kadar büyük; neredeyse bir genetik program halini almış.

Ve kadınların bundan kurtulması binyıllar alacak.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır