Kıbrıs, bazı cesur adımların sonuçlarını görebilmesi için Türkiye'ye harika bir imkân sağlıyor. Laboratuvar gibi..
Kuzey Kıbrıs'ta batan 6 banka 65 bin tasarruf sahibinin hayatını ve bu küçük ülkenin ekonomisini alt üst etti.
Everest Bank'ın sahibi Elmas Güzelyurtlu önce Rum kesimine, oradan da Romanya'ya kaçtı. KKTC Başbakanı Eroğlu'nu siyasi intikam peşinde koşmakla suçluyor.
Bu arada Cumhurbaşkanı Denktaş'ın dünürü olan Kıbrıs Kredi Bankası'nın sahibi Salih Boyacı'nın tüm mal varlığına el kondu, pasaportu alınarak yurt dışına çıkışı yasaklandı.
Şimdi o da bunun "siyasi bir karar" olduğunu iddia ediyor.
Bu iddia tartışılabilir ama Boyacı'nın kızını Denktaş'ın oğlu olan DP lideri Serdar Denktaş ile evlendirdikten sonra servetini şaşırtıcı büyüklüğe ulaştırdığını kimse inkâr etmiyor.
Başbakan Derviş Eroğlu "45 trilyon lira buharlaştırılmış durumda. Ortada siyasi bir hesaplaşma yok. Biz kayıp paranın peşindeyiz" diyor.
Gerçekten de "dünür"ün 1 Aralık 1999 tarihi itibariyle bankasındaki 8,5 milyon doları kendi şirketlerine hortumladığı Türkiye'den giden müfettişlerce saptanmıştı.
Dünüre bankayı kurtarması için KKTC'den 4 trilyon, Türkiye'den gönderilen paradan da 7 trilyon liralık kaynak aktarıldı.
Ama bu paralar da buhar oldu.
Burada sorulması gereken asıl soru şudur:
Dünüre lâyık görülen muamele, bankalarını onun gibi soyan öteki kişiler için niçin aynen tatbik edilmedi?
Kamu düzenini sağlayan ve halkın haklarını koruyan yasaların uygulanması için mutlaka suçlunun siyasi iktidarla hasım olması mı gerekiyor?
Yazık ki gerçek bu kadar basit ve iğrenç..
Türkiye'nin de "yeğen sorunu" var.
Süleyman Demirel'in yeğeni Murat Demirel de "dünür" gibi bankasını soymaktan sanık.
Ama ona aynı şey yapılmıyor. Neden?.
Demirel ile Ecevit eski husumetleri unutup şimdi dost oldukları için mi?
Millet "Faturası bize çıkacak ise olmaz olsun böyle barış" demez mi?
1 milyon 600 bin ev kontrol edilmiş. Bunların 180 bininin kaçak yani "hırsızlama" olarak elektrik kullandığı belirlenmiş..
Oran yüzde 11'in üstünde..
Daha vahimi şu: Kaçak elektrik kullananların 300'ü TEDAŞ çalışanı!
Şimdi bu kişiler işten çıkarılıyormuş.
Adalet bile eşitlikten uzaksa vicdanlara azap veriyor. Çünkü bu insanları, daha beter soygunlar yapanlardan ayıran tek şey, yakalanmaları ve suçlarını ört bas edecek siyasi koruyuculardan yoksun olmaları..
Bankasını soyan insanlar bu ülkede..
"Benim memurum işini bilir" diye rüşvet yemeye özendirilen memurlar bu ülkede..
Suç üstü yakalandıkları halde "suçlu mübadelesi" anlayışı içinde siyasi kararlarla aklanıp yargıdan kurtarılan politikacılar bizde.
Merak ediyorum: Acaba 20-30 milyon liralık elektrik çalanları "hırsız" diye yakalamayı vicdanlarımıza kabul ettireceğimiz günleri görebilecek miyiz?