Futbolu unutmak mı?
Boks maçlarını izlerken rastladığım Şenes Erzik, "Seni futbolda göremiyorum" dedi.. "Futbolsuz bir 15 gün geçirmek için çırpınıyorum" dedim.. "Son yıllarda futbolu o kadar yoğun yaşadık ki, boğuldum nerdeyse.. Biraz ara.. Hem burada futbolun kalitesi de pek yok.."
"Var.. Var" dedi.. "Sen gel.."
"Belki finale gelirim" dedim.. "Kim oynar finali sence?"
"Brezilya ile İtalya" dedi, Başkan.. Ve dedikten altı saat sonra, ikisi de daha çeyrek finalde elendiler.. Anlayın Olimpiyatta futbolu işte..
FIFA Başkanı Sepp Blatter, "Dünya Kupası'nı iki yılda bir yapalım" diyor.. Boş ver iki yılda bir Dünya Kupası'nı.. Olimpiyatta kısıtlamaları kaldır, işte sana 2 yılda bir Dünya Kupası.. Ama olmaz.. Olursa, parsayı Uluslararası Olimpiyat Komitesi ve onun patronları toplar, FIFA avcunu yalar..
Pasta deyip geçmeyin.. Milyonlarca dolar, katrilyonlarca Türk lirası.. Balı tutacaksın ki parmağını yalayasın.
Burada, Dünya Kupası maçlarında oynamamışlar, yaşı 23'ü geçmemişler diye kısıtlamalar var.. İki kişiye de tolerans.. Bizim emektar G.Saraylı 30 yaşındaki Friedel, bu sayede ABD kalesini koruyor. Tek tanıdık o..
Aman futbol eksik kalsın diyorum da, Olimpiyat da eksik kalıyor aslında..
Benim için Olimpiyat atletizm.. En sevdiğim spor dalı.. Atletizm hasretimi Dünya Şampiyonaları ve Olimpiyatlarda gideriyorum.. Güya..
Olimpiyatların en star günüydü, cumartesi gecesi.. Tüm biletler satılmış, talep çokluğundan gazetecilere bile "Sınırlama var, bilet alın" uyarısı yapılmıştı..
Hasan Yılmaer'den aldık biletlerimizi.. Burada bir parantez açıp, Hasan'ın nasıl insanüstü bir fizik ve ruhsal çaba ile çalıştığının hakkını verelim. Hilal-i ahmere koşuyor, çırpınıyor, başı dertte olan ona gidiyor. Gene de kimselere yarandığı yok.. Açılışta bilimsel (!) ünvanlı terbiye yoksununun çıkardığı olaya rağmen neşesini kaybetmeden görev yapıyor.. Biri sabah onda istiyor biletini.. Öteki öğleden sonra 4.5'ta.. Hasan buraya Olimpiyat seyretmeye mi geldi, milletin keyfine göre dünyanın öbür ucundaki basın merkezinde bekleyip bilet dağıtmaya mı?..
Neyse.. O cumartesi gecesi, 100 metreler koşuluyordu.. Bizim Cüneyt için (Koryürek) Olimpiyat Atletizm ile başlar, atletizm ile biter.. Atletizm de 100 metre ile başlar, 100 metre ile biter.. "Kazanacak belli.. İkinci olacak belli.. Geri kalan dünya bronz madalya için yarışıyor. Bu nasıl Olimpiyat?" dedi, şikayetler içinde..
Yarışa belki biraz heyecan katacak Bailey de önce hastalanıp sonra sakatlanınca Greene öyle yalnız kalmıştı ki.. Tek başına koştu.. Kadınlarda Marion Jones da öyle.. İkinciye nerdeyse 5 metre fark attı.. En açık ara ile biten Olimpiyat 100 metrelerinden biri..
Bu açık farka rağmen Flo-Joe'nun 1988'de kırdığı Dünya ve Olimpiyat rekorlarının yanına yaklaşamadı.. Yaklaşamaz da.. Florance Griffith Joyner'in 1988'de nasıl bir doping depoladığını herkes biliyor, ama nasıl gizlediğini kimse bilmiyor.. İki yıl önceki esrarengiz ölümünün doping yüzünden iflas eden karaciğerinden kaynaklandığını tahmin eden çok.. 10.49 başka nasıl koşulur ki?.. Zavallı Marion rakiplerini ezerek geçiyor, ancak 10.75!..
400 metrede Doğu Alman Koch ve 800 metrede Çek Krotochvilova'nın dünya rekorları da, dopingin nerdeyse serbest kaldığı dönemlerden kalma, nerdeyse erkek dereceleri.. Bu yüzden kimse heveslenmesin..
GÜNÜN LAFI
"Sanki içinde bir Volkswagen motoru olan Ferrari sürüyor gibiydim.."
Matt Shirvington
(Avustralya'nın tarihinde 100 metrede final koşan ikinci atleti olmaya çok niyetli iken, yarı finalde 10.46 gibi berbat bir derece ile elenen süper atleti..)
Citius.. Fortius.. Altius..
Ve gene de Sexius!..
Sen çatla Anna Kournikova.. Olimpiyata gelmeye cesaret edemedin.. Sandık ki, buradaki tenisçilerden korkuyordun.. Meğer korkuyormuşsun ama, daha iyi tenisçilerden değil.. Buradaki güzellerin senin dünyalara sığmayan ününü gölgeleyeceğini hesaplamış olmalısın.. Hesapların doğru çıktı.. Hem sen teniste sadece güzelliğinle ün yapıp, daha bir tek kupayı havaya kaldırmayı, hatta final oynamayı başaramamışken burakiler hem sporculukları, hem dişilikleri ile tahta çıktılar..
Kraliçe mi?..
Hiç şüpheniz olmasın, bir film yıldızı kadar güzel İtalyan voleybolcu Maurizia Cacciatori.. Takım kaptanı.. Şu anda oyunların en iyi pasörü ünvanını kazandı bile.. Ama sadece smaçör arkadaşları değil, çok çok başkaları da onun paslarını bekliyorlar.
Filipinler televizyonundan dizi teklifi aldı. Japonya'nın Tarkan'ı kızın fotoğrafını cüzdanında taşıdığını açıkladı. Playboy çıplak poster yapmak için milyonlar teklif etti. Nike "Arzulanan nesne" sloganlı kampanyasını bu müthiş arzulanan "Nesne" ile sürdürme kararı verdi. Mankenlik için aldığı tekliflerin sayısı yok..
"Ben podyumu sevmem.. Ben poz vermeyi sevmem.. Ben makyaj yapmayı sevmem.. Ben doğal olan şeyleri severim" diyor..
Meraklısına..
Günde 170 e-mail alıyor. Renklerden maviyi (Formasının rengi) rakamlardan 7'yi (Formasının numarası) tercih ediyor.. Ve de.. Boy friendi, yani erkek arkadaşı var..
***
Burası bir kuyruklar kenti.. Ama kuyrukların en uzunu, Sydney Morning Herald'a bakarsanız, genelevde bir odaya girmek için.. Ortalama iki saat bekleniyormuş. Kentin 5 yıldızlı kadın ajansları taleplere yetişemiyorlarmış. Normalin iki, üç misli bir tempo içine girmişler. Ülkenin geri kalan kentlerindeki kızlarını çağırmışlar. Yetmemiş. Yeni Zelanda'dan kızlar getirmişler. Genel evde odanın boşalıp sıranın kendisine gelmesini 3 saat bekleyenler varmış.
Olimpiyatlar için Sydney'e gelen her çeşit insan müşterileri oluyormuş. Hatta bir Olimpik basketbol takımının tamamı, Sydney kızları ile müthiş bir maç yapmışlar.. Bu hafta 5 yıldızlık bir otele, burada kalan 15 konuk parlamenter için 15 kızlık bir ekip yollanacakmış.
Telefonla istenen kızlar en az 6 saat sonrası için randevu verebiliyorlarmış.
Bunları anlatan, ülkenin en ünlü madamı, onların Lüks Nermin'i Madam Fleiss.. "Zenginler buraya, olimpik halkalı tişört, ya da kangurulu anahtarlık almaya değil, kıtanın en güzel kızları ile yatmaya geliyorlar" diyor.
Kızların fiatı mı?.. Saati 150 milyon liradan başlayıp, 500 milyon liraya kadar gidiyormuş..
Bu arada erkek eskort servislerinin de iyi iş yaptığını yazıyor gazete.. Hatta Olimpiyat köyünden bir davet yapılmış, ama adam kapıdan dönmüş.. Güvenlik sebebi ile içeri almamışlar.. Oysa ayni güvenlikçiler, oyunların ilk günlerinde, Medya Köyüne eskort kızların gelmesine göz yummuş; geceki eğlence sabah skandal olarak patlak vermişti.
O günden beri süren soruşturma bitti. Polis telefonla çağrılan eskort kızların güvenlik çemberini nasıl aştıklarını tespit etti. Kızlar gazetecilerden önce güvenlikçilere servis yapmışlardı..