Bu tarihten itibaren başlayan düşüş yaklaşık 8 aydır sürüyor. Cuma günü 1.67'den kapanan İMKB Endeksi, zirveye göre yüzde 53 indi. Buna karşın çıkışın başladığı 11 Ekim tarihindeki değerinin ise yüzde 36.9 üzerinde. Ancak bazı hisse senetlerinin değeri, 11 Ekim 1999'daki değerlerinin yüzde 70'e yakın oranlarda altında işlem görüyor. Bu hisselerdeki değer kaybının ise birkaç temel nedeni var. En çok düşen senetler arasında özelleştirme beklentisi olan, ya da hisseleri satılan kamu şirketleri yatıyor. Örneğin Petrol Ofisi'nin değeri, 11 Ekim'deki değerinin yüzde 67.95 altında. Bu gerilemede en büyük pay, şirketin özelleştirme fiyatının, beklentileri karşılamaması. Bu yıl ikincil halka arzı gerçekleştirilen Tüpraş da buna bir diğer örnek.
Öte yandan ekonomik programa paralel olarak banka karlılıklarındaki düşüşler de bu sektördeki hisse senetlerini vurdu. 1997 yılından bu yana hızlı primler yapan banka senetleri bu yıl kötü bir performans gösterdi. İMKB'ye yön veren yabancı satışları en çok bu senetlerde gerçekleşti. Bu yıl borsada 2.6 milyar dolarlık satış gerçekleştiren yabanacının 4 büyük banka senedinde yaptığı satışların tutarı 600 milyon doları geçti. Ancak bu hisse senetlerinde hala önemli beklentiler var. Bankaların birçoğunun başta teknoloji olmak üzere yeni ekonomi alanında yatırımları bulunuyor. Bu da önümüzdeki dönemde banka hisselerindeki cazibenin tamamen kaybolmayacağının bir göstergesi.
A tipi fonlar: Hisse ağırlıklı fonlar yüzde 0.10 düştü. Gerektiğinde portföylerini faizli enstrümanlara çevirebilen değişken fonlar yine tercih edilebilir. Borsadaki toparlanmanın devam etmesi durumunda öncelikle mali sektör ve İMKB-30 hisselerine yatırım yapan hisse fonları tercih edilmeli.
B tipi fon: Bono ve repo ağırlıklı fonlar geçen hafta yüzde 0.22 getiri sağladı. Repo faizi bu hafta da yüksek gidecek. Bu nedenle likit fonlar tercih edilebilir. Yüzde 40'lı seviyelere yükselen tahvil faizleri yavaş yavaş tepe noktaya yaklaşıyor. Tahvil ve bono fonlarından bir miktar almaya başlamakta fayda var.
TL mevduat: Bankaların tabela faizi geçen hafta 1'er puan daha artıp 33-34 aralığına oturdu. Bazı bankalar yüzde 40'a yaklaşan tezgahaltı faiz veriyor. Pazarlıkla ortalama yüzde 36-37 faiz rahatça bulunabilir. Bunun yıl bazında net getirisi yüzde 31'e yaklaşıyor. Tabela faizinin kısa vadede yüzde 35'i geçmesi zor.
Bono: Geçen hafta 3 puan daha yükseldi. Yüzde 40.3'e çıkan oranlar yılın en yükseğinde. En çok işlem gören 20 Haziran 2001 vadeli tahvilin vadesine kadar getirisi yüzde 29.6. Oranlar birkaç puan daha yükselebilir. Ama euroya müdahale, petrol fiyatlarındaki gerileme ve 2001 bütçe beklentisiyle faizde keskin düşüş yaşanma olasılığı da var. Bu nedenle portföylerde yer almaya başlamalı.
Repo: Geçen hafta gecelik repo faizinin ortalaması yüzde 55 seviyelerinde seyretti. Haftalık getiri yüzde 0.61 seviyesinde gerçekleşti. Bankaların 9 aylık bilanço makyajları ve dış borç ödemeleri nedeniyle bu hafta ortalamanın yüzde 70'e çıkabilir. Bu seviyeden haftalık getiri yüzde 1'e geliyor. Yani repo yine cazip.
Döviz mevduatı: Bankaların döviz ihtiyacı arttığı için döviz faizlerinde yüksek seviye korunuyor. Dolara pazarlıkla yüzde 13-14 aralığında faiz bulmak mümkün. Yıl bazında net faiz yüzde 11.7'ye geliyor. TL'nin getirisinde bir süre sonra düşme yaşanabilir. Bu da döviz faizlerini gevşetecektir.
Dolar: Hafta içinde 1 doların değeri 2.31 marka kadar çıkınca tüm dünya merkez bankaları ABD para birimine müdahale etti. Doların kaderini müdahalenin devamı belirleyecek. Kısa vadede yükseliş beklentisi bitti.
Mark: Uzun süredir ilk kez geçen hafta değer kazandı. Önümüzdeki günlerdeki seyrini G7 toplantısında alınacak kararlar belirleyecek. Kısa vadede düşmesi için neden kalmadı. Döviz yatırımcısı bir süre daha markta kalabilir.