İlk maç... Kocaelispor galibiyeti... Netice de güzel, ortaya konan futbol da... Maç sonrası yorumum çok iddialı. Faturasını zor ödeyeceğim yazı başlığımda, "F.Bahçe'ye kefilim" dedim. İnancım Mustafa Denizli ve yeni transferlereydi.
F.Bahçe takımının 5 haftalık performansı, inancımı yok eder şekle getirdi. Mustafa'nın yaşlılar ordusu kurduğunu, transfere harcanan paranın geleceğe yatırım değil, günü kurtarmaktan başka bir şey olmadığını gördük.
Şimdi sormak isterim Mustafa Hoca'ya: "5 maçta 6 puan kayıp. Ben kefaletime devam edeyim mi? Cevabın olur mu?"
Bence zor, hocam.
Severim, alkışlamak isterim seni. F.Bahçe'nin başına teknik adam olarak geldiğinde en fazla sevinenlerin başında ben geldim. Yanıldığımı sanmıyorum. Sen beni yanıltmazsın.
Ama... Sevgili Mustafa, bu takım koşmuyor. Bu takımın kazanma inancı yok. Bu takımın sezon başında havlu atmasına hiç gönlüm razı değil ama, görüntü de içimizi açmıyor.
Yetkili bir yönetici olsam seni hiç dışlamam ama, sana kovmaktan beter ceza keserim.
Böyle kural hatasını yöneticiler yapabilir. Ama bunun arkasında profesyonelliğe soyunan Mustafa Denizli ve de teknik heyeti varsa buna asla okey vermem.
F.Bahçe farklı bir mekan. Sana benim inanmam yeterli değil. Tribünlere gelen seyirciye güven ver. Geriye sarkan hiçbir primin yok. Hiç kimseden sabır dileklerinde bulunma. Bu takımın oyuncuları, asistanın Oğuz'un askerlik arkadaşları yaşındaysa, bunları yürüyerek oynamaya değil, koşturacak kondisyonlara sahiplendir. Yoksa işin zor, arkadaşım.
6 yabancı olayını artık saf dışı bıraktım. Geçmişe değil geleceğe bakmak istiyorum. Bir daha ne hata, ne puan kaybı, ne de Mustafa Denizli ahkâmı istiyorum.
Gerisi parantez arasında kalsın.
Bilmem anlatabiliyor muyum?