Şeytan bu işin neresinde
Katolik aleminin ruhan-i maneviyesine liderlik yapan Papa'yı şu şeytan haberini okuyana kadar ben de ciddiye alırdım.. Taaa ki 19 yaşındaki bir genç kızın içine kaçtığı iddia edilen Şeytan'ı çıkarmaya kalkışıncaya kadar..
Sen, katolik aleminin dini lideri olan İkinci Jean Paul olarak San Pietro Meydanı'na çık.. Ne halt ettiği belli olmayan bir kızı karşına al.. İçindeki Şeytan'ı çıkaracağım diye oku üfle.. Kıza Meryem Ana'nın resmini göster.. O da yetmedi Ağca'nın, o da olmadı Şeytan Rıdvan'ın resmini göster.. Bekle ki Şeytan dışarı çıksın..
Çıkaramayınca da medyanın diline düş.. Aklı ermez köşe yazarları "Papa'nın Şeytan çıkaracak takati kalmamış.." diye yazıp, "aziz kadrosundan" maaş alan muhterem bir şahsiyet için "bunadı" demeye getirsinler..
***
Kızın içine Şeytan'ın nasıl girdiğini bilemem..
Kız çocuğudur.. Çarşıya pazara giderken bön bakışlı bir oğlan görüp tutulmuştur.. Oğlan da seyirtip, peşine takılınca kendini aşık oldu zannetmeye başlamıştır..
Bu noktadaki Şeytanlık, bu tür hikayelere konu olan oğlanların aklı ile ilgilidir..
Aşk evliliğinin aslı..
Oğlan sersemce ise mesele çıkmaz.. Kız arada bir elini tutar.. Söylediği saçma sapan lafları dinlerken "zırvalıyorsun.." demeyip, kıkırdar.. Oğlan da akıllı kelam ediyorum zannetmeye başlar..
O saatten sonra kızı hayatının kadını olarak gördüğünden fikrini bozar.. Fikri bozulunca nefsi azar.. Nefsi azınca illa ki kızla başbaşa kalıp bir yerde ıhtırmak ister..
Buna imkan bulamayınca da çaresiz evlenme teklifi yapar.. Ki bu tür salaklıklar literatüre "aşk evliliği" diye geçer..
Oğlan kısmı biraz akıllı çıkarsa kızların işi zorlaşır.. Bakar ki fingirdemek, kıkırdamak işe yaramıyor.. İşi olmazlığa vurursa oğlan da elden kaçacak.. Bir pundunu bulur, artık dağa mı olur bağa mı kendi bileceği iş, oğlanı tenhalara atar..
Bundan sonrası "Yar gelince aşka.. Dağın sefası başka, bağın sefası başka.." faslıdır ki çabuk geçer, geriye kızın gözyaşları kalır.. Suçluluk duygusu içinde kalan oğlan da nikahı kıyar..
Yukarıda anlattığım ilk iki formülde Papa'yı da Şeytan'ı da ilgilendiren bir durum yoktur.. Ne zaman ki oğlan, dağın veya bağın sefasını sürdükten sonra yan çizer işte o zaman kızların Şeytan'la işbirliği başlar..
Kurtulmak için çıkarılan icatların biri de içlerine "Şeytan girdiği" tevatürüdür..
Papa'ya dert olan kızın halleri de zahir böyle birşey.. Şimdi anasına babasına ne desin? Oğlanın eşgali yerine Şeytan'ı ihbar etmek daha iyi değil mi?
***
Diyelim ki gerçekten girdi.. Oğlan ile halvet olduğunda; zevkten ağzını açtı, Şeytan içine kaçtı.. O saatten sonra da Şeytan'a yataklık yaptı..
Böyle bir durum olsa bile içeri kaçan Şeytan, Papa'nın karşısına geçip "Çık dışarı.." demesiyle çıkmaz..
Neden çıkmaz? Çünkü Papa bunu ya İtalyanca veya Latince dualarla yapmaya kalkışır.. Şeytan ise ne İtalyanca bilir ne Latince.. Dil bilmediğinden böyle ruhani davetlerden etkilenmez..
Araştırmacı yazarsak bu işlerin çaresini de söyleyeceğiz.. Bir kızın içine kaçan Şeytan'ı dışarı çıkarmanın tek yolu ona Türkçe hitap etmektir.. Şeytan'ın anladığı tek dil Türkçe'dir..
Elimizde belge var..
Tarif-i Beyan-ı Ademiyet ve Makalat-ı Şerif Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli eserlerinde Şeytan'ın halleri bir iyice tarif edilmiştir..
Mirat-ı Makasit adlı eserin "Beyan-ı fıtret-i ademiyet" kısmında insanın yaradılışı anlatılırken Şeytan ile ilişkisine de yer verilmiştir..
Eserde "Adem yaratılmadan önce Şeytan yeryüzünde dolaşmaya çıkmış. Onun ayak bastığı yerden alınan toprak kötü, basmadığı yerden alınan toprak ise iyi insanlara maya olmuş.." der..
İnsan yaratılmadan evvel yaşayacağı yerlerdeki topraklar kırk gün meleklerce yoğrulmuş, kırk gün de güneşte kurutulmuş.. Bunun üzerine tam 39 gün gam yağmuru bir gün de neş'e yağmuru yağmış..
Konumuz bu değil.. Benim derdim insanların atası olah Hz. Adem'in ana dilinin Türkçe olduğunu anlatmak..
Gerçi Adem'e bütün kültürler sahip çıkıyor.. Evvela İbraniler ile Suriyeliler kendilerinden olduğunu iddia etmişler.. Rönesans döneminde ilahiyatçı Rudberk, Adem için "İsveçlidir.." diye tutturmuş.. 1821'de Macellan adındaki bir İngiliz ilahiyatçı ise Adem'in Galli olduğunu yazmış..
***
Tevatürün sonu yok! Stephan adındaki bir Macar ilahiyatçının 1840'da yazdığı kitaba göre Adem babamız Macar'dı.. Hintliler de Adem'in ilk önce Hindistan'daki Serendip bölgesine indiğini söylerler hatta burada ayak izi varmış..
Tse Tsan Tay adlı bir Çinli ise 1914'de yazdığı bir kitapta Adem'in Çinli sayılacağını yazmış.. Ona göre Cennet Bahçeler'i denen yer Çin'in içinde kalan Türkistan'ındaydı ve bu yüzden de Adem, Türkistanlı sayılmalıydı..
Eski Sovyet topluluğuna bağlı Azerbaycan'ın dil bilginlerinden Hacı Mehmet Sükuhi ise olaya daha kesin delillerle yaklaşıyor..
Azeri bilgin, Orta Asya Türk geleneklerinden çıkardığı sonuca göre "Adem'in Türkçe bildiğini" anlatıyor..
Onun iddiasına göre Adem'in Cennet'ten ayrılması gerektiğini tebliğ eden Cebrail önce;
- "Ya Adem.. Uhruç minel cenne.." demiş..
Adem anlamamış.. Bunun üzerine başka başka dillerden söylemiş.. Adem yine anlamayınca Yüce Allah, Cebrail'i çağırtıp:
- "Benim kulum Türkçe'den başka dil bilmez.. Git ona Türkçe söyle.." demiş.. Adem'in Cennet'ten tahliyesi, tebligatın Türkçe yapılması sayesinde mümkün olmuş..
Buraya bir nokta koyup Adem'in cennetten atılması olayına dönelim.. Hani Havva'nın dolduruşuna gelip yasak elmayı yeme meselesine.. Şeytan, Türkçe'den başka dil bilmeyen Adem'i hangi dilden konuşarak kandırdı..
Besbelli ki Türkçe konuşarak..
Bu sonuç ayrıca bizim ahalinin "Şeytan'a uyma" konusunda neden dünyanın önünde gittiğini de açıklıyor..
Demek ki Şeytan'la iletişim kurmanın yolu Türkçe öğrenmekten geçiyor..
Papa da böyle yapsın.. Şeytan çıkarma işinde başarılı olmak istiyorsa Fatih Terim'in yaptığı gibi üç ayda Türkçe öğrensin..