Hafta içinde önemli bir "plan" basına sızdı ya da "sızdırıldı"... Başbakan'la yakın ilişkileri bilinen gazeteciler tarafından yansıtılan bu "107 maddelik" adeta "master plan", meğerse Bülent Ecevit tarafından 7 Mayıs'ta uygulamaya konulmuş. Plan, "Güneydoğu planı"...
"Son derece kapsamlı bir gizli eylem planı" olarak sunulan planın, ilk olarak -tahmin edilebileceği gibi- geçen yıl Aralık ayındaki MGK toplantısında alının "tavsiye kararı" üzerine hazırlandığı belirtiliyor. Emekli Korgeneral Şadi Ergüvenç'in Ulusal Strateji dergisindeki yazısında altını çizdiği gibi, "Nereden bakarsak bakalım, bugünkü şekliyle MGK, yürütme organının dışında ve hatta üstünde bir kurum niteliğinde" olduğuna göre, "Güneydoğu Planı"na Ecevit değil, "MGK planı" demek yanlış olmaz. Zaten, MGK'nın "tavsiye kararları"nı, tavsiye sözcüğünü bir yana bırakıp, "kararlar" ya da "hükümete talimatlar" şeklinde tercüme etmek de yanlış olmaz.
Anlaşılmaz olan husus, bu kadar temel ve önemli bir planın, bir "gizli eylem planı" olması. "Güneydoğu sorunu", çaktırmadan mı çözülecek? Güneydoğu, çaktırmadan mı kalkınacak? Niçin gizli? Ayrıca, böylesine "gizli plan", nasıl oluyor da, çok satan gazetelerde çarşaf çarşaf yayımlanabiliyor?
Türkiye'yi bir "komik ülke" haline sokan ve AB üyeliği meselesini gayri ciddi duruma getiren zaten bu "idare anlayışı" olduğu için, bu sorulara cevap aramak gereksiz ve anlamsızdır.
"Plan"a ilişkin haber yazılarında şöyle deniyor: "Alınan bilgilere göre, planda Kürtçe eğitim ve Kürtçe TV gibi 'tartışmalı' kültürel başlıklara yer verilmedi. Bu başlıkların 'siyasallaşma' kavramı çerçevesinde değerlendirilerek, planın dışında bırakıldığı öğrenildi. Buna karşılık, bölgedeki TRT yayınlarının her noktaya ulaşacak şekilde güçlendirilmesi önemli hedeflerden biri olarak sıralandı."
Bir başka komedi ve gereksiz zaman kaybı... Söz konusu "tartışmalı kültürel başlıklar", aslında "Kopenhag kriterleri"nin ta kendisi. "Sorun", yetmiş küsur yıldır niçin çözülmüyorsa, çözülememe yöntemlerinin aynısında yine ısrar edilmiş oluyor. "Sorun"u, ekonomik geri kalmışlığa indirgeyen ve ekonomik kalkınma ile çözeceğini zanneden modası geçmiş ama bir türlü geçmişten ders çıkaramayan zihniyet. Ekonomik kalkınma ve gelişmenin kaçınılmaz sonuçlarından birinin, "etnik kimliği" güçlendireceği ve en başta "dil" olmak üzere "kültürel canlanma"ya yol açağına ilişkin "temel sosyolojik gerçek"ten habersiz kafa yapısı.
Sadece Türkçe izleyen on milyonlarca Türk'ün bile itibar etmediği TRT yoluyla Güneydoğu'daki vatandaşlara "Türk kimliği" kazandırılacağı sanılıyor. Sınırlar aşabilen Kürtçe TV ve radyo yayınlarının bulunduğu bu "internet çağı"nda... Devekuşu politikasına devam...
Planın "üç temel noktası" diye sunulan hususların ilki, "Bütün partilerin Güneydoğu'nun kalkınmasına ve refahına dönük bu eylem planına partilerüstü bir anlayışla yaklaşmaları" imiş. "Gizli eylem planı"ndan partiler nasıl haberdar olacak da, "partilerüstü bir anlayış" ile yaklaşacaklar? Üstelik, niçin öyle yaklaşacaklar? Bu anlayış, "siyasi homojenlik" arayışı değil midir? Bu, "totalitarizm" değil midir? Her "temel konu", şayet "partilerüstü bir anlayış" ile ele alınacaksa, çok partili parlamenter sisteme ne gerek var?
Güneydoğu'ya ilişkin önlemler arasında en çarpıcı düzenleme bürokraside üst görevlere gelebilmek için Güneydoğu'da görev yapmış olma şartının getirilmesi. Bürokrasi Güneydoğu'da sınıfta kalmıştır. Güneydoğu'da sınıfta kalanlar ile devletin üst yönetimini oluşturmaktan daha beter bir "idare felsefesi" olabilir mi?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yargıcı, kariyer diplomatı Dr. Rıza Türmen'in dün sözünü ettiğimiz yazısındaki şu bölümü aktaralım: "Günümüzde küreselleşmeyle bağlantılı olarak geleneksel vatandaşlık, aile gibi bağların zayıflamasının sonucu dinsel, etnik kimliklerin ortaya çıktığını görüyoruz. Cumhuriyetin güçlenmesi, çağdaşlaşması, demokratikleşmesi bir ölçüde bu tür etnik, dinsel kimliklere yer tanıyarak bunları entegre edip edemeyeceğine bağlıdır."
Türkiye'nin tepesine çökmüş zihniyetle bu mümkün görülmüyor. Dolayısıyla, Güneydoğu'ya 107 maddelik "gizli eylem planı" yerine, devleti dönüştürecek iki paragraflık "Kopenhag kriterleri" uygulansın; Türkiye Cumhuriyeti güçlenecektir.