|
ŞÜKRÜ KIZILOT(skizilot@sabah.com.tr
)
|
Düğünlerde türkü söyleyen denetçi
Anonim şirket denetçilerinin görevlerini biliyor musunuz? Bilmeyenler için açıklayalım. Denetçilerin; şirketin kayıtlarının bir düzen içinde tutulmasını sağlamak, en az altı ayda bir şirket defterlerini incelemek, en geç üç ayda bir olmak üzere, sık sık ve ansızın şirket veznesini teftiş etmek, şirketin bütçe ve bilançosunu denetlemek, şirket yönetim kurulu üyelerinin, şirket sözleşmesi ile yasa hükümlerine uyup uymadıklarını kontrol etmek gibi görevleri var.
Şimdi bu görevleri hatırlattıktan sonra, konumuza geçelim.
Türkücü, terzi ve dişçi
Yıllar önce, yönetim kurulu üyesi olduğum PETKİM Petrokimya Holding'de ve o dönemde bağlı şirketlerden olan PETLAS ve ALPET A.Ş.'de, dört ilginç denetçi tanımıştım.
Birincisi, PETLAS'ın denetçisiydi. İlk gördüğümde, denetçi olduğunu da tam anlayamamış ve sormuştum;
- Hangi üniversiteyi bitirmiştiniz?
- Efendim ben, üniversite değil, ilkokul mezunuyum...
- Peki, muhasebeyle bir ilginiz var mı, daha doğrusu şu anda ne iş yapıyorsunuz?
- Muhasebe ile bir tek ilgim var, o da her ay gidip denetçi ücretimi almak. Onun dışında, asıl işim türkücülük. Ben Kırşehir'de düğün salonlarında türkü söylüyorum...
Mesele anlaşılmıştı. Adam, siyasi bir kanaldan, trilyonluk şirkete denetçi olmuştu.
Merak ettim, acaba Holding'e bağlı diğer şirketlerde ve holdingdeki denetçiler kimdi? Öğrenmem zor olmadı. Bir tanesi, tüccar terziydi, ancak aynı zamanda bir partinin il başkanıydı. Diğeri ise yine siyasi kimliği olan bir diş hekimiydi.
Anladım ki, bu denetçilere ancak dişimiz ağrıdığında, "çektirelim mi, yoksa kanal tedavisi mi yaptıralım?" diye ya da elbise diktirdiğimizde "ceketin yakasını ve pantolonun paçasını şöyle mi yaptıralım, böyle mi?" diye sorabileceğiz. Türkücüyü de, çalışıp iyice yorulduğumuzda arayıp "çek bir uzun hava da, dinleyelim" diyebileceğiz...
Denetçi profesör
Bir gün, Holding'e denetçi olarak bir profesörün atandığını duyunca sevindim. Nihayet, ilkokul ya da ortaokul mezunu olmayan, üstelik de profesör olan bir denetçi atanmıştı. Holdingin, iki hafta sonra yapılan genel kurulunda, yanına gidip "hayırlı olsun" dedim, teşekkür etti. Biraz sonra, holdingin konsolide bilançosu geldi. İmzalanması gerekiyor. Profesör olan denetçimiz dikkatle bilançoya baktı. Bilançoyu imzalamazsa, genel kurul yapılamayacak. Baktı, baktı, arkasını çevirdi, yandan bir daha baktı. Sanki anlamıyor gibiydi. Dayanamayıp sordum;
-Hocam, sizin alanınız neydi acaba?
- Ben mi? Ben tifo ve dizanteri konusunda profesörüm!..
Bilançolara niye öyle baktığını anlamıştım. Tifo ve dizanteri yönüyle sorun yoktu ancak başta vergi yasaları ve muhasebe ilkeleri olmak üzere olay hocanın uzmanlık alanıyla ilgili değildi.
Dayanamayıp müdahale ettim;
-Hocam, ben bilançoları kontrol ettim. Herhangi bir sorun yok, şuraları imzalayabilirsiniz.
Hoca, çok sevindi ve bastı imzayı. Beni de çok sevdi...
İşte böyle... Yaklaşık 10 yıl önce yaşadığım ve kolay kolay inanılmayacak olan türkücü, terzi, dişçi ve tifo-dizanteri uzmanı denetçiler, maalesef doğruydu.
10 yıl önce yasalarımızda, denetçiler için bir eğitim düzeyi aranmıyordu yani ilkokul mezunu da denetçi olabiliyordu. Hatta hatta okur-yazarlık şartı bile yoktu.
Bugün mü? Değişen birşey yok. Yine, okur-yazarlık şartı bile aranmıyor...
|
|
Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|