|
Ağlara sadece umut takıldı
35 yıl önce Marmara'da zıpkınla kırlangıç avlayan balıkçılar, şimdi istavrite muhtaç. SABAH, denize açılan balıkçılara, o uzun av gecesinde eşlik etti
Dört aydır süren balık avı yasağı, 1 Eylül itibarıyla son buldu. Günün kararmasıyla geçen yıldan umutları kırılmış balıkçılar ufka, yani yeni umutlara açılıyorlar. Geçen bereketsiz sezonun bıraktığı borçların omuzlarındaki ağırlığıyla, alın terlerini Marmara'nın sularına damlamak üzere denize karşı verilen ekmek savaşı başlıyor.
DUALARLA AÇILIYORLAR
Adnan Şenol Kaptan ve modern teknolojiyle donatılmış 38 metrelik teknesiyle biz de ufukta kaybolmak üzereyiz. Evini bırakmış, gurbete çıkmış, fındıkta aradığını bulamamış 22 tayfasıyla limandan ayrılıyoruz. Hepsinin geride bıraktıkları var. Okula başlamak üzere olan çocukları, evlilik hazırlığı yaptıkları sevgilileri.. Hepsinin gözü mavi suların sunacağı nimetlerde.. Hepsi dua ediyor; "Allahım, bizi mahçup etme."
Kaptan Şenol Reis ise bu yıl bir çok tekneci gibi 30 milyar borçla kontağı çeviriyor. Dededen gelen mesleğin son ferdi. Oğlu hemen yanıbaşında ama gözlerine bakıp "Yoook.. Ona bir şey kalmaz bu denizden" diyor. Onu subay yapmak istiyor.
DENİZ BİTTİ, KÜL OLDİ
150 milyarlık ağ takımı ve son teknolojiyle donatılmış sonar aletlerine sahip teknesine rağmen umutsuz Şenol Reis.. Bundan 35 sene önce babasının yanında zıpkınla kılıç balığı vurduğu Marmara'da istavrite muhtaç, o kıyı bu kıyı dolaşıp duruyor.
40 ton balık çektiği günler 80'li yıllarda kalmış, anlatıyor: "Yüzüm yok denize bakmaya. Bize üç nesil baktı, yuva kurdurttu ama biz onu yok ettik. Vallahi utanıyorum. Bizler kabahatliyiz" diyor sonra da balıkçı dostlarına sallıyor küfürü.. "Trolüyle, lambasıyla, sonarıyla ama en önemlisi 'nasıl olurda çok balık yakalarız' diye çalışan uyanık Karadeniz zekasıyla tükettik. Tarla aynı, tarlayı işleyenler çığ gibi çoğalıyor. Ürün azalmış ama teknoloji çoğalmış. E ne oldi.. Deniz bitti kül oldi.."
Telsizden diğerleriyle temas kuruyoruz. Pahalı mazot hepsinin ortak derdi.. "İşimizin adı üstünde; Rastgele" diyen balıkçılar, binlerce ton mazotu aylarca av peşinde boşa harcadıklarını belirtiyorlar. Devletten bir ricaları olduklarını belirten balıkçılar, "Bize mazotu transit gemilere verilen fiyattan satsınlar... Mazot önemli... Balıkçının belini büküyor" diyorlar.
Sonra telsizler susuyor. Marmara'yı çınlatan düdükleriyle, Orman Bakanlığı'na bağlı, topraktan anlayan bakanlara hep birden mesaj yolluyorlar. Devlet yetkililerine, özellikle Orman Bakanı'na seslenip, "Sayın Bakanım hiç olmazsa gelin bizle ava çıkın. Size balıkçılığı öğretelim, o zaman bizim derdimizi anlarsınız" diyorlar.
Yıllardır sigortasız çalıştıklarını, işçilerini de sigorta ettiremediklerini belirten reisler, "Hadi bizden de geçtik, bari bizim şu güzel denizimize sahip çıksınlar. Orkinos, ton, uskumru, kolyos Ege ve Akdeniz'e kadar akın akın gelip kirlilik yüzünden geri dönüyorlar" diyerek umutlarını yitirmeden umuda ağ atmaya devam ediyorlar.
İKİ KASA LÜFER GÖZ KIRPIYOR
BalIkçIlar denizi ve konuşmayı özlemiş. Anlat anlat dertleri bitmiyor. Ta ki sonarda iki sandığı dolduracak lüferi tespit edene kadar.. Lüferler tek tek göz kırpıyor. 150 milyarlık ağlar denize boşaltılıyor, birbuçuk saat süren ağ toplama tamamlanıyor. Bereket versin, teknede tam sonar aletinin verdiği rakam kadar balık çıkıyor. Balıkçılar zaten bir kasaya göbek atıyorlar.
Gün ağarıyor. Kıyıya yanaşıp, balık halinin yolunu tutuyorlar. Sonra dertler yine başlıyor.
BENGÜÇ ÖZERDEM
|
Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|