kapat

29.08.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Arbeta
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )


Kalan para nerede?

Garip bir ülke burası...Küçük ve orta boy soruların cevapları için aylarca tartışma, polemik, suçlama, kampanya yapılıyor da, kocaman mı kocaman, hayati mi hayati bazı sorular, sanki hiç sorulmamış gibi öylece havada asılı kalıyor.

Soruyu ortaya atanlar ne kadar çırpınırsa çırpınsın, "bırakın her şeyi, önce bu soruyu cevaplayın" diye yırtınsın; sorunun muhatapları duymamış gibi yapmaya devam edebiliyor. Sadece onlar mı? Toplum da sağırlaşıyor. Ortaya atılan bu sorunun cevabını almadan başka şeyler konuşmanın hiçbir anlamı olmadığını bilmezden gelip, cevabın peşine düşmeden ıvır zıvır şeyler tartışmaya devam edebiliyor.

Sonunda soruyu soran, umutsuzluğa kapılıp sorusunu tekrarlamaktan vazgeçiyor. Küsüp susuyor. Havada asılı kalan o büyük soru, evimizin duvarına astığımız ve bir süre sonra görmez olduğumuz bir tablo gibi, görünmez hale geliyor. Ve hayat öyle bir soru hiç sorulmamış gibi devam ediyor.

Örneğin, "Bütün partiler 'karşıyız' dediği halde, nasıl oluyor da 12 Eylül Anayasası tam 20 yıldır değişmeden kalabiliyor?" sorusu gibi kocaman bir soru, yıllarca bütün partiler tarafından duymazdan gelinip sonunda kamuoyu tarafından da unutulabiliyor.

Yine örneğin, Susurluk Skandalı gibi büyük bir skandal patlak veriyor, birçok önemli politikacı ve bürokrat için ciddi ipuçları ortaya çıkıyor, davalar açılıyor, ama bugün bakıyoruz bu skandaldan geriye tek bir tutuklu sanık, tek bir hükümlü yok! Dolayısıyla, "Peki bütün o çeteyi kim kurdu, kim yönetti, yargısız infazları kim yaptı, eroin trafiğini kim ele geçirdi? Yoksa hepsi hayal miydi?" sorularının cevabı yok.

"Bütçedeki gider kalemlerinin en kocamanı olan Milli Savunma Bütçesine dokunulmazsa, hatta tartışılamazsa, hükümetin bütçe yapmasının, parlamentonun bütçeyi tartışmasının ne anlamı kalır?" sorusuna cevap veren kimse de yok...

***

Havada asılı kalan hayati sorulardan sonuncusu depremle ilgili: Deprem için toplanan 1.9 katrilyon liranın 533 trilyonu harcandı. Kalanı nerede? Soru son derece açık ve basit. Bir yetkilinin çıkıp aynı netlikle, kalan 1.4 katrilyonun akıbetini kalem kalem açıklaması gerekiyor.

Ama kimse üstüne alınmıyor.

Hükümet, depremin birinci yılında yapılan çalışmaların bilançosunu çıkarıyor ama bu soruyu es geçiyor. Basın kocaman puntolarla, doğrudan Başbakan'a "Para nerede?" diye soruyor, yine tıs yok...

Oysa bu öyle bir soru ki, bu soru doyurucu bir şekilde cevaplanmadan, ne hükümetin depremle ilgili diğer çalışmalarını konuşmanın anlamı var; ne de sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini...

Toplumsal dayanışmanın şaha kalktığı o günlerde toplanan paranın dörtte üçü yok edilmişse ve bunun hesabı verilmiyorsa, bundan sonra hangi toplumsal dayanışmadan bahsedeceğiz? Hangi sivil toplum kuruluşunu yardım için seferber edeceğiz?

Ortada hükümetin hesabını vermediği 1.5 katrilyon para varken, üç kuruşluk müteahhit yolsuzluklarını deşeleyip de nereye varacağız? Bundan sonra bu hükümetin hangi hesabına güveneceğiz? Normal bir ülkede, depremle ilgili bu hesap verilmeden, kamuoyunun başka bir şey konuşmaması, hiçbir hükümet üyesinin halkın karşısına çıkamaması, hiçbir politikacının, "temiz toplum" ya da "yolsuzlukla mücadele" lafını ağzına almaması gerekirdi.

Ama başta da dediğim gibi garip bir ülke burası. Ortaya atılan soru ne kadar büyükse, pişkinlik de o kadar inanılmaz, sessizlik de o kadar büyük oluyor.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır