kapat

29.08.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Arbeta
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
AHMET VARDAR(avardar@sabah.com.tr )


Balık mevsimine girerken gerekli uyarılar...

Balık mevsimi başlıyor. 1 Eylül Cuma günü balıkçılarımız törenlerle denize açılacak, Bakanlarımız ve yetkililerimiz televizyonlarda konuşacak... Daha sonra kuruyan denizlerimizde ne kadar balık ürediyse, dünyanın en ileri metodlarıyla çalışan ve daha da ileri gitmeyi başaran balıkçılarımız faaliyete geçecek, vatandaş bir nebze olsun balık yüzü görebilecek. Bütün bunlar önümüzdeki günlerde olacak işler.

Şimdi gelelim ülkemize... Defalarca yazdığım gibi ve bütün hepimizin okul sıralarında öğrendiği gibi, üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımadayız. Biri tamamen bizde olan Marmara... Diğeri de komşularımızla ortaklaşa kullandığımız iç denizimiz var o da Karadeniz... Bu iki iç denizde sürü balığı dediğimiz torik, palamut, lüfer gibi balıklar üreme yapar, yavru bırakır ve Akdeniz'e doğru göç eder. İşte balık avının yasak edildiği mevsimde bu sürü balıkları Çanakkale Boğazı'ndan Marmara'ya, oradan da Karadeniz'e çıkarak yumurta bırakır ve Eylül ayında dönüşe geçer.

Bu bir tabiat kaidesidir. Binlerce sene böyle gelmiş, böyle de gidecek. İş ki; biz bu tabiat olayına dünyanın en modern vasıtalarıyla mani olmaya kalkmayalım. Çünkü artık o kadar ileri teknoloji kullanılmaya başlandı ki, bu teknolojiyle bir-iki sene içerisinde balık nesli büyük bir soykırıma uğrayarak tükenmek durumunda...

Kaçak balık avı bir yandan sürerken, normal balıkçılarımızda dünyanın en ileri teknolojisini kullanarak, Okyanuslarda balık sürülerini bulmaya yarayan cihazlar ile çalışıyorlar. Ayrıca da bu sürülerin geçmek zorunda kaldıkları Boğaz ağızlarında pusu kurarak, işin en kolay tarafını seçip av yapıyorlar. Bildiğimiz gibi bir kısmı da kendi denizlerimiz kuruduğundan, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Gürcistan sularına gidip orada avlanıyorlar. Yakalandıkları zaman da kıyametler kopuyor. Trolcüler ise, deniz diplerini tarayarak ne kadar balık yuvası varsa yok ettikleri gibi, milyarlarca minik balık yavrusunu telef ederek, üç-beş büyük balık tutuyorlar. Ne arayan var, ne de soran... Bereket geçen sezonun sonuna doğru Sahil Muhafaza botları bir operasyona başladılar da, deniz bir nebze rahatladı.

Yukarıda da söyledim ya, üç tarafı denizli çevrili bir yarımadada yaşıyoruz. Ama ne bir Denizcilik Bakanlığımız var, ne de Balıkçılık ve Deniz Ürünleri Bakanlığı!... Bu kadar önemli bir sahayı boşlukta bırakmışız. İşler kendi halinde ve orman kanunlarıyla yürüyüp, gidiyor. "Balıkçılık", Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının bir angaryası olarak görülüyor. Yasak avcılık ise, İçişleri Bakanlığının koltuğunun altına sıkıştırılmış bir karpuz...

Balık hallerimizdeki satışlar ne kadar kontrol ediliyor, Allah bilir. Bir tezgahtır kurulmuş, sürüp gidiyor. Ondan sonra da ağlayıp, duruyoruz. Efendim, balık neslimiz tükeniyormuş... Efendim, kontrol eden yokmuş... Efendim, başıboşluk almış başını gidiyormuş.... Gider tabii be!... Gider... Hem de bal gibi gider. İşte balık mevsimi geldi, bu konuda çok kişi ve kuruluşla kavgam olacak, haberleri ola...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır