kapat

29.08.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Arbeta
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CENGİZ ÇANDAR(ccandar@sabah.com.tr )


"Ecevit sorunu"na dair

Ağustos 2000, birkaç çarpıcı olguyu gözler önüne serdi. Bunlardan birincisi, Bülent Ecevit ile "istikrar"ın mümkün olamayacağıdır. Ne büyük bir ironidir ki, hükümetin başında bulunması adeta sihirli "istikrar" sözcüğü ile eşanlamlı hale sokulan ve bu sayede her türlü eleştiriden "bağışıklık" kazandırılan Bülent Ecevit, "istikrar sorunu"nun bizzat kendisidir.

Türkiye'ye bu yıl içinde halkın ezici çoğunluğunun karşı olduğu Süleyman Demirel için 5+5 önerisini ortaya atıp, hukuk ihlallerine tevessül eden, siyaseti geren ve ülkeye aylarca vakit kaybettiren odur. Aradan üç ay geçtikten sonra, TBMM'yi devre dışı bırakmaya kalkışmasının ardından, Cumhurbaşkanı ile bir gerilim tırmandıran, Sezer'in kişiliğine ve Cumhurbaşkanlığı makamına yönelik olarak nezaket dışı sözler sarfeden yine odur. Koca bir ağustos ayı, yaşı seksene yaklaşan, beynindeki motor sistemlerinin iyi çalışmadığı her halinden belli olan bir Başbakan'ın ruh sağlığı konusunda da kaygılanmayı gerektiren inatçılığının gerdiği bir siyasi iklimle kaplandı.

Ahmet Necdet Sezer'in, en muhafazakar kamuoyu yoklamalarında yüzde 70-75'lerde, genellikle yüzde 80-85'lerde seyreden "desteklenme ve benimsenme oranı", kendi nitelikleri ve hukuku savunmakta aldığı tutum kadar, hükümete ve özellikle Başbakan'a yönelik tepkilerle ilgilidir.

Hakkı Devrim, istatistik tutmuş; 9-23 Ağustos günleri arasında gazetelerde Cumhurbaşkanlığı-Hükümet anlaşmazlığını konu olan 450 köşe yazının 281'i Sezer'den, 66'sı Ecevit'ten yana imiş. 103 yazı ise "ne şiş yansın, ne kebap" türünden. Bu rakamlara "dinci" diye nitelenen gazeteler de dahil; ama basının bu bölümünde Ecevit'e destek veren tek kalem yokken, Sezer'i destekleyen yazı adedi 82. Yani, 200 yazı, "laik" diye etiketlendiren basından geliyor.

Öyle bir Başbakan ki, en temel konularda, ardındaki TBMM desteği kuşkulu. Cumhurbaşkanı ile arası şekerrenk. Kamuoyu, kendisi için "olmazsa olmaz" niteliğindeki konularda yüzde 75-80 oranında karşısında. Ve, yaklaşık olarak aynı oran, en önemli destekçisi sayılan basın organları için dahi geçerli hale gelmiş.

Böyle bir Başbakan ve başkanlığındaki hükümet ile, Türkiye kolay kolay yönetilemez. Dahası, asabi kişilikli ve siyasi sindirim sorunlarından muzdarip Başbakan, yeni bir "kriz" hazırlığında. Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini kısma peşinde. Sezer'in görevine başladığı vakit, kendisinin de bu görüşü beyan ettiğinden dem vuruyor. Ne var ki, "KHK bozgunu"nun hemen ardından bunu gündeme getirmesinin, "iyi niyet" ya da "devlet reformu" ihtiyacı ile bir ilgisinin bulunmadığı açık. Zaten, koalisyon ortağı ANAP dahil, muhalefet partileri de bu öneriye sıcak bakmıyorlar. Bunu zorlamaya kalkıştığı anda, -ki, öyle görünüyor- yine ve yeni bir "kriz" gündeme girecek demektir.

Ecevit ile "istikrar" sözcüklerinin biraraya getirilmesinin asıl nedeninin, IMF'nin anti-enflasyonist programının uygulanması olduğunu bilmeyen yok. Türkiye, ekonomide duvara dayanmış durumda.

Ancak, ekonomi, siyasetten öylesine bağımsız değil. Nitekim, IMF ve Amerika'da Türkiye'yi yakından izleyen çevrelerde, bu programın uygulanabilirliği konusunda kuşkular doğmaya başladı. Hababam, "irtica tehdidi" altında kıvranan "Cumhurbaşkanı istifa etmeli" türünden kampanyalara yol verilen, AB'nin sunacağı "Katılım Ortaklık "Belgesi"ne iki ay kalmışken, "dersini çalışmayıp" tüm önceliği "memur tasfiyesi"ne hasreden, komutanların devir-teslim törenlerinde temcit pilavına dönmüş "dış mihraklar"dan ve "iç düşmanlar"dan söz edilen bir ülkede; zaten tesis edilememiş "toplumsal mutabakat"ın darmadağın olması kaçınılmazdır. Böyle bir ülkede, "istikrar" sağlanamayacağı gibi, radikal bir ekonomik program da kolay kolay uygulanamaz.

Biz yine de iyimseriz. "Demirel sorunu"nu aşmak, "Ecevit sorunu"nu aşmaktan daha zordu. "Hukukun üstünlüğü"nü simgeleyen ve bunda kararlı davranan bir Cumhurbaşkanı'nın yüzde 80'lerde destek elde ettiği, AB'ye aday bir ülkede "Ecevit sorunu" da aşılır.

20.yüzyılın ilk yarısından artakalan bir politikacı kuşağının ve zihniyetin son temsilcisi Bülent Ecevit. Onunla vedalaştığımız vakit, 21.yüzyıl ile buluşmaya da başlayabileceğiz.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır