kapat

26.08.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Arbeta
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Sevdiğimin Kocası

Nerden nereye.. Cenk Koray ölümünden sonra hatırlanmak istemiş galiba.. Evin alt katında yeni bir kitaplık daha yaptırdım.. Onu yerleştirmek için yıllardır kapalı duran kolilere el attım. En tepede bir dosya.. Dosyanın en üzerinde de...fKısa Hikaye- Cenk Koray... yazan daktilo edilmiş ataşlanmış üç sayfa..

1982 yılından kalmış.. Cenk, o zaman yönettiğim Erkekçe için yazmış yollamış hikayeyi.. Okuyup karar vermek için eve götürmüş olmalıyım.. Sonrası 18 yıl sonra.. İşte Cenk Koray'ın kısa hikayesi..

***

Dondurucu soğuğu, iliklerime kadar hissediyordum.

Oysa sıkı giyinmiştim. Ayağımda iki yün çorap olmasına rağmen, parmaklarımın uyuştuğunu biliyordum. Ellerim ceplerimde, kulaklarım sanki benim değil. Oysa, kar yağdığı zaman soğuk kırılır falan gibi sözler duymuştum. Postallarım karlara gömülüyor ve canım hiç yürümek istemiyordu. Dağ kulübesi 100 metre kadar ileride olmasa ve gözükmese, ne olursa olsun deyip uzanıp uyuyacağım karların üzerine. Bunun, donma alameti olduğunu da biliyorum ayrıca. Bunu bilmek bana güç veriyor ve sonunda kulübenin kapısını açıp giriyorum. Şöminede bol alevli odunlar yanıyor, ateşin üzerinde bir tencerede, sanırım çorba kaynıyor ve köşedeki sedirin üzerinde o, şaşkın gözlerle bana bakıyor. Ben geldim ya. Bugün beklemiyordun değil mi? Ve gözlerim kararıyor, yere yuvarlanıyorum.

***

Kendime geldiğimde üzerimde örtülü iki yorganı fark ettim önce. Sonra alnımdaki sıcak bezi. Peki, ben yere yuvarlanmıştım. O, ufacık bedeni ile beni yerden kaldırıp, sedire nasıl uzattı, bir türlü anlayamıyorum. Gözlerimi açtığımı görünce eğiliyor ve soruyor:

-Nasılsın, iyileştin mi biraz?

-İyiyim, iyiyim, merak etme, ısınmışım bayağı.

-Öyle korktum ki sana bir şey olacak diye. Ama seni bugün beklemiyordum. Neden erken geldin? Üstelik bu karda neden yola çıktın?

-Seni özledim çok dedim, sensiz yapamıyorum. Özledim, anladın mı , seni seviyorum çünkü.

-Ben de seni dedi ve ağlamaya başladı. Ama belli mutluluk gözyaşları bunlar.

Yatakta doğruldum. Sıcak oda beni kendime getirmişti.

Ormanın derinliklerinden kurt, çakal sesleri ulaşıyordu kulağıma. Camdan dışarıya baktım. Önce buğusunu sildim camın, sonra baktım. Görünen tek şey kardı. Durmaksızın, ardı arkası kesilmeksizin yağan, deli gibi yağan, savrula savrula yağan kar. Birden yorgun olduğumu fark ettim. Tekrar uzandım yatağa ve gözlerimi yumdum. Yatağa birisinin oturduğunu anladım sarsıntıdan. Gözlerimi açtım, göz göze geldik. Ellerimi tuttu. Ben de sıktım. Sonra eğildi, dudakları, dudaklarıma değdi. Yorganı açtım ve bir kedi gibi içine girdi.

Örttüm yorganı ikimizin üzerine. Kolumu uzattım O'na doğru. Başını kaldırıp kolumun üzerine koydu. Ve bedenini benimkine sıkı sıkıya yapıştırdı. İçimde bir şeylerin kıpırdadığını hissettim. Ama çok yorgundum çok. Bacaklarını getirip benim bacaklarımın arasına soktu. Gözlerini kapattı.

***

Uyandığımda yanımda yoktu. Şöminede ateş sönmeye yüz tutmuştu. Dışarda kar, durmuştu artık. Kendimi dinç hissettim. Dinlenmiştim. Elinde odunlarla içeriye girdi. Beni gördü ve gülümsedi. Odunları ocağa attı. Biraz sonrra yeniden ateşin alevleri sardı geceyi.

-Kalk, dedi, çorbanı iç, sıcak sıcak iyi gelir.

Kalktım, sıcak sıcak çorbayı içtim ve iyi geldi.

-Cesedi ne yaptın? diye sordu.

-Gömdüm

-Nereye?

-Şeytanın aklının alamıyacağı bir yere. Dere kenarındaki büyük çınarın dibine. Dere donmuştu biliyor musun?

O kadar uzağa gittin ha?

-Evet.

Gömdüğüm, sevdiğimin kocası idi. Biz, ikimiz, birbirimizi deliler gibi seviyorduk. Ve elbette O, engeldi birleşmemize. O'nu ikimiz öldürdük ve gömdüm ben. Bir gece sevdiğim, beni sevdiğini kocasına anlatmış. Adam, karısını alıp kasabayı terk etmeye karar verdi.

Sevdiğim haberi ulaştırdı bana. Herkese veda ettiler. Ve kasabadan yola çıktılar. Hiçbir akrabaları, yakınları yoktu. Zaten iki sene önce gelmişlerdi.

İki atları, bir arabaları, arabada yatak, yorgan, üç beş kap, kacak, üç sandalye. Giderken nereye gittiklerini kimseye söylemediler. Ve ben de düştüm peşlerine. Yollarını kestim. Ve öldürdüm kocasını, gözümü kırpmadan. Kimse bilmiyordu zaten nereye gittiklerini. Atları kestim, kara gömdüm. Arabayı, adamı öldürdüğüm balta ile parçaladım. Ve adamı derenin kenarındaki büyük çınarın dibine gömdüm.

***

Adamın hiçbir akrabası, eşi dostu yoktu. Ölmüş, yaşamış kimse farketmezdi. Nitekim öldü. Kimse fark etmedi. Ben sevdiğim ile atların etini yiye yiye karın dinmesini bekledik. Ve sonra adamın cebinden çıkan para ile gidip bir başka kasabaya yerleştik. Herkes bizi karı koca zannediyordu. Aslında evlenecektik ama sevdiğim, öldürdüğüm ile evli gözüküyordu. Adamı öldürdüğümden kimsenin haberi olmadı. Yani yakalanmamız falan söz konusu değil. Ama yüreğimde kabaran vicdan azabı diye bir şey var ya. O mahvetti beni. Kaldıracak ***

Tamam beyler, volta bitti, herkes hücresine, haydaaa!.

Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar
Abuzittinciğim

Nufüs cüzdanları değişiyormuş... Bankaların kredi kartları gibi olacakmış, elektronik .. Hepimize bi numara vereceklermiş... Medeni hali, dini, sokak numarası gibi şeyler kalkacakmış. Onun yerine IQ yazılacakmış.

Bi rivayet bunu Cottarelli istemiş.

Bizimkiler, "her vatandaşın IQ sunu teker teker ölçmek çok zor olabilir" diyince Cottarelli:

"Canım demiş, toptan yazıverirsiniz, 63'ten başlayıp aşağılara doğru iniverin..."

Benim bildiğim 63 kerizliğin üst sınırı oluyor.

Biliyorsun elektriğe okkalı zam geldi...

Kaçak kullanımı önleyemeyen TEDAŞ'ın zararını biz kapatacağız.

Cottarelli ondan "63'den başlasın" diyor.

Üretilen elektriğin yüzde 20'si ya kötü teknoloji yüzünden hatlarda kayboluyor ya da kullanıldığı halde parası tahsil edilemiyormuş.

Bi araştırma yapmışlar her 100 kişiden 14'ü bedava elektrik kullanıyor, iyi mi?

Tabi onların IQ sunu 63'ün üzerinde işlemeli. 80 belki de 90! TEDAŞ'ın yıllardır tahsil edemediği başka paralar da varmış. Mesela bazı KİT'ler, efendim, belediyelere trilyonlarca borçlanmışlar.. Onlarınkini de bizler ödeyecekmişiz...fff

Hükümet elektrik zammını endekslere yansıtmayacakmış ki enflasyon yüksek çıkmasın.ff

Cotarelli'ye rastlasam ...Ağzında gevelemeyi bırak da bizim IQ tam tamına kaç şunu söyle bilelim" diyeceğim.

Eskiden bi TEK vardı... O zaman işler galiba daha iyi gidiyordu. Sonra TEK'i böldüler. Biri TEAŞ öteki TEDAŞ oldu... Şimdi TEAŞ, TEDAŞ'a borçlanmış o da BOTAŞ'a.. Rusların da BOTAŞ'tan alacağı varmış... TEDAŞ bizlerden hortumlayacağı paranın bilmem ne kadarını TEAŞ'a verecekmiş de o da bunun bilmem ne kadarını BOTAŞ devredip Rusların parasını ödeyeceklermiş.. Bi sürü karışık iş.. Bu arada BOTAŞ da ikiye ayrılacakmış da koyacak isim bulamıyorlarmış.. BOKAŞ olsun. Kafiyesi de tutuyor..

Başbakanımıza göre herşey normal.. "...şu müjdeyi de vermek isterim ki elektriksiz enflasyon yüzde 21'lere düştü! Bi de bunun elektriklisi var ama onu bi türlü içime sindiremiyorum."

Tabii bütün başbakanların, bakanların, asker sivil büyük brokratların IQ"sunu, en üstten işlemek lazım. Artık 140 mı olur 150 mi? Onu da IMF başkanı saptar herhalde.

Yeni nufüs kartlarımız ülkemize milletimize hayırlı olsun Abuzittin'ciğim.

İtalyanların, tatillerini yüksek rakımlı yerlerde geçiren erkeklerin seks bakımından çok daha geliştiğini iddia etmesinden sonra, bakıyorum 45'in üstündekiler dağlara tırmanmaya başladı.. Ne kadar yükseğe çıkabilirsen o kadar iyiymiş. Şimdi kimi sorsam bi dağda.

Bazı hanımlar da konuyla çok yakından ilgili.. Adamlara şöyle bi bakıp tatili nerede geçirdiğini şıp diye söyleyiveriyorlar.

"Siz Elmadağ daymışsınız.. Siz de Erciyes.. Ahmet bey de Everest tepesinden mi!?"

"Hayır Datça"dan...fO cebimdekiler badem!"

Datça'nın da bademi meşhurdur Abuzittin'ciğim.

Münasip yerlerinden öperim şekerim..

Kardeşin Güneş.

TEBESSÜM
Fıkra Erkin Usman'dan

Hocanın biri vaaz veriyor, kullar hangi uzuvlarıyla günah işlemişse, o uzvuna ahirette bir kandil asılacağını söylüyordu. Muzip Bektaşi atıldı: "Hoca efendi, bir kandil mi, yoksa her günah için bir kandil mi?"

"Her günah için ayrı kandil" dedi hoca.

Bektaşi de yanıtladı:

"Asacak yer bulabilirse aşk olsun.."

BİZİM DUVAR
KahKalarla

gülüyoruz

ağlanacak halimize.

Hakan & Utku

SEVDİĞİM LAFLAR
İzah ederken bile kendinizi çok anlaşılır yapmaktan kaçının..

Baltasar Gracian

(1601- 1658)

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır