Seyrettiğimiz değil de katıldığımız bir bayram özlemi
Geçenlerde (20 Ağustos), Rauf Tamer ne kadar güzel ve ruha nasıl derinlemesine giden bir tespit yaptı. Şöyle diyordu:
Hüsamettin Özkan'dan ricamızdır. Mümkünse Ecevit'i ikna etse... Alsa, İstanbul'a getirse... Bağdat Caddesi'nde bir yürütse... Dükkanları, vitrinleri, kafeleri görse Ecevit... Sonra gelse... Beyoğlu'nda bir tur atsa... Ordan Nişantaşı'na gelse...
Ordan da Maçka'ya kadar yine bir yürüse... Ağır ağır... Bir yerde otursa, az dinlenip çay içse. Bunu çok rica ediyoruz Özkan'dan... Ecevit'e Akmerkez'i bir gezdirse...
Gece, yazlık müzikhollerden birinde yemek yedirse... Bazı çılgınlıkları ona göstermemek kaydıyla etrafı bir seyrettirse. Sürat teknesi sevmiyorsa, Lüfer adlı yavaş giden piknik teknesiyle Boğaz sahillerini taraya taraya bir tur attırsa...
Dahası...
Ecevit, bir gece Bodrum'a gitse... Yahut Marmaris veya Kemer'e... Yahut Çeşme, Antalya falan... Side, Manavgat... Hangisi olursa olsun... Ama, bunları bir yapsa... Cıvıl cıvıl bir Türkiye görse... Bence moraldir.
Büyük moral.
***
Dün de Ertuğrul Özkök, Elçi'i anlatırken yazdı.İstanbul'da kaldığı gecelerde, ufka bakarak şiirler okurdu.
Çünkü o baktığı ufuk Türk ufkuydu.
Şiirler okurdu bazen sessizce ağlardı.
Türk Dünyası en sessiz kahramanlarından birini kaybetti.
***
Bir yanda cıvıl cıvıl bir hayat, diğer yanda bir gönül seli sunan, bir enerji kaynağında yaşayan bizlerin, bunu ortaklaşa kutlamayı bir türlü becerememiz hayret veriyor.
Aslında muhteşem kutlamalarımız oluyor da, bu nedense yurtdışında denk geliyor, Türk olmanın keyif ve zevkinin tadını orada çıkartıyoruz.
Bir tanesi Galatasaray Şampiyon olduğunda yaşandı, Kopenhag'da hepimiz birbirimize sarıldık.
Bir diğeri Turkcell'in New York Borsası'na çektiği dev Türk bayrağının gölgesinde yaşandı, Türk şenliğinin tadı damaklarda kaldı.
Şu keyfi kendi ülkemizde birlikte yaşamak işini beceremiyoruz.
Fırsat çok, belki de bizde iş yok¥
İstanbul'un fethi hadi kutlayalım! Yok efendim Fazilet kutlamasıymış.
Sen de kutla kardeşim!
Hıristiyanların Noel'i var, bizim de bayramlarımız var, haydi onları şenlikli kutlayalım?
Ah nerede!
Akraba ziyareti var diye -toplanmak bir yana- yazlıklara kaçan kaçana
Bari bu kadarını yapalım, gerisini Allah affetsin diye Bayram Namazı'na camiye gitsen, orada da imam azarlar, "Bayramdan bayrama namaza gelen uydurukçular sizi" diye!
***
Oysa içimizde yok değil, düğün derneklere bakın, şenlikte oynamayan yok.
Ama Milli Bayram deyince bizim aklımıza resmi geçitten ötesi gelmiyor.
Seyreden çok, katılan yok!
Brezilya karnavalından bahsetmiyorum
New York'ta en büyük caddeleri kapatıp pek güzel kutladığımız "Türk Günü"nü memlekette gerçekleştirebilmekten bahsediyorum.
Yolları kapatsak, meydanları doldursak, horona katılsak, şiirler okusak, yiyip içsek, kolkola gezsek.
Yılda bir gün!
Dünyaya "Bizden keyiflisi yok" diye haykırmak.
***
Bunu yapsak sanki kendimizi daha mı iyi hissedeceğiz?
Evet!
Hiç bir şüpheniz olmasın.
Üstelik bir kez o hissi yaşayınca, insan içinde yaşatıyor ve özlüyor.
29 Ekim geliyor
Cumhuriyeti sokakta kutlayalım!