G.Saray bu kadar yüreksiz bir hocayı bulup getirmek için herhalde çok uğraşmış olmalı.. St. Gallen gibi, futbolu zaten bitmiş İsviçre'nin bir köy takımına karşı sahaya çıkarken dudağı uçuklayan Lucescu'dan söz ediyorum.
İlk maçı rakip sahada kazanmışken, bu kadar korkar ve bir köy takımına karşı mahalle futbolu oynamaya kalkarsan, yarın karşına Avrupa'nın gerçek şampiyonları çıkınca ne yaparsın, Bay Lucescu?
G.Saray ve milli takım yönetici değiştirdikçe, biz başlıyoruz, "Korkunun ecele faydası yok" demeye. Ama bu kadar korkağını ilk defa görüyorum.
Mustafa Denizli, "Soyunma odasında tahtaya yazılan takıma bakan futbolcu, hocasının niyetini sezer. Ondan sonra ne söylesen boştur" der.
Lucescu'nun korkusunu sezmeye de gerek kalmadı aslında.. Adam birgün önce, sabahtan akşama, G.Saray'ın koskoca UEFA Şampiyonu olduğunu unutup, İsviçre köyünün takımını övmeye girişti..
Sahaya çıkardığı takım, yüreğinin gerçekten 3.5 attığını gösteriyordu.. İki sağ bek, iki sol bek, iki stoper.. Köy takımına karşı altı bek yani..
Orta sahada iki adam var güya.. Onların da santrayı geçmesi yasak.. İlerde Jardel ve yapışık kardeşi Marcio, yalnızları oynuyorlar.
Şimdi bu takım futbol oynayabilir, bu takım akın yapabilir, bu takım gol atabilir mi?.
90 dakika boyu G.Saray'ın rakip kaleye ilk şutunu, kendi yarı sahasından, yani yaklaşık 70 metreden Bülent attı, kaleci öne çıktı diye ve de tam 42'nci dakikada.. İkinci yarıda da, bir Fatih'in bir de Emre'nin şutları dışında teşebbüs yok..
St. Gallen kalecisi ikinci yarıyı nerdeyse santrada oynadı. G.Saray bir köy takımına karşı bu kadar mahkum edilir mi?. G.Saray bu kadar korkak, bu kadar zavallı, bu kadar kişiliksiz oynatılır mı?
Jardel durmadan işaret yapıyor "İleri gelin" diye.. Lucescu kenara fırlıyor "İleri çıkanı yakarım" işareti yapmak için. Lucescu'nun yüreksizliğine, bizce tez elden bir ruh doktoruna görünmesi gereken Taffarel'in iyice ortaya çıkan gariplikleri de eklenince, milyonlarca insan maçın son beş dakikasında cehennem azabı çekti.. G.Saray'ın elenmesi işten değildi, eğer St. Gallen köy değil de kasaba takımı olsaydı.
G.Saray kalecisi vakitten çalmak için çırpınmaz.. Bu adamın Brezilya'dan geldiğine bin şahit lazım. Daha da kötüsü.. Her an kart görüp takımı yalnız da bırakabilir. G.Saraylı furtbolcular ise bu şaşkın kaleciye her fırsatta geri pas vermek için çırpınıyorlar. Bu yüzden başlarına gelmedik kalmadı, hala ders almış değiller.
Bu dersleri onlara eğer Lucescu verecekse, yandı gülüm keten helva. Çünkü Lucescu'ya "G.Saray Avrupa'nın en büyük, en iyi futbol oynayan, en korkusuz takımlarından biridir" dersini verecek hocalar gerek..