Krizi inat doğurdu. Aşılması için bu yapay sorunun ortadan kalkması gerekiyor. Görev de öncelikle hükümete düşüyor.
Bundan sonra Çankaya ile hükümet arasında sürecek gerginliğin, tedirginliği telâşa, telâşı da yıkım getiren bir kargaşaya dönüştürmek dışında bir sonucu olmayacak.
Bölücü ve irticai eylemlere karşı devleti savunmasız bırakmakla suçlanan bir Cumhurbaşkanı veya hukuku bile bile çiğnemekle suçlanan bir hükümet ile mi Avrupa Birliği'ne gireceğiz veya enflasyonu yeneceğiz?
Doğru veya yanlış; Cumhurbaşkanı'nın eyleminden sonra ihanete bulaşmış memurlardan devleti arındırmak KHK ile mümkün olmayacak.
Siyaset ihtiyaçlarla imkânların dengesidir.
Başbakan'ın ikinci vetodan sonra "Rejimi korumak güçleşti" anlamına gelen suçlayıcı değerlendirmesi talihsizlik olmuştur.
Ecevit, devlete ve başında olduğu iktidara böyle bir çaresizliği yakıştırmamalıydı.
İktidar grupları mecliste güçlü bir çoğunluğa sahip. Sorun devletin güvenliğini bu kadar ilgilendiriyorsa koalisyon partileri grup kararı alırlar, rejimi koruyacak yasayı çıkarırlar.
Böylelikle Türkiye'de bir hukuk devletinin ve güçlü, uyumlu bir iktidarın var olduğunu dosta düşmana kanıtlarlar.
Ortada güvenlik ihtiyacına yönelik tedbir konusunda bir ayrılık bulunmuyor. Ayrılık hukukun farklı algılanmasındadır.
Karşı görüş sahibinin, şüphe altında çürütülerek imha edilmesi türünden yöntemler artık tarihe karışmalı.
Kapı duvar.. Olmaz!
Danıştay Başkanı emekli oluyor.
Fakat veda ziyaretlerinden birini gerçekleştirmekte zora düştü. Erol Çıkarman on gün Çankaya'ya çıkamadı. Sebep?.
Bereket bu "afaroz" eyleminin nedenleri üstünde yürütülen tahminler gazete sütunlarına çıktı da Çankaya'dan da "Cuma'ya gel" davetiyesi çıktı.
Danıştay Başkanı, memurlarla ilgili KHK'yi Cumhurbaşkanı'nın ikinci kez geri göndermemesi gerektiğini savunmuştu.
Bu görüşünü dün tekrarladı.
Ayrıca KHK'de öngörülen tedbirlerin, Anayasa'daki temel hak ve özgürlüklerle ilgili "yasak alan"a girmediğini belirtti.
Çıkarman'a göre konu, genele yönelik adli bir ceza değil, memurlara yönelik idari bir ceza olduğu için KHK ile düzenlenebilirdi.
Yani Sezer'in "Anayasa'ya aykırı" dediği noktalarda Danıştay Başkanı'na göre "Anayasa'ya aykırılık yok"tu..
Bu bir hukuki görüştür.
Ama Cumhurbaşkanı, kendi tezine ters düştüğü için idari yargının en yüksek makamını işgal eden kişiye on gün ambargo uyguladı.
İlk kez olmuyor. Daha önce YÖK Başkanı'nın randevu isteğini de refüze etmişti.
Kabul edilemez bir kapristir.
Makamın gücünü suistimaldir. Suistimal mutlaka maddi olmaz, manevi de olur.
Cumhurbaşkanı küsemez, kanunların tanıdığı yetkiler dışında müeyyide uygulayamaz.
Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmekle yükümlü Cumhurbaşkanı, Çankaya'nın kapısını kendine özgü disiplin kuralları işletmek adına şato kapısı gibi kapayamaz.