Yürütmenin başı kim?
Cumhurbaşkanı mı yoksa Başbakan mı? Hukukçular da bu konuda anlaşamadı
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, kanun hükmünde kararnameyi ikinci kez iade ederken sunduğu gerekçesinde yürütmenin başı olduğunu belirtti. Sezer, "Kararnameleri imzalamak düzenlemesiyle öngörülenyalnızca bir görev değil, aynı zamanda yetkidir... Yürütme "yetkisi ve görevi", Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'nca birlikte kullanılacaktır. Yürütmenin iki başından birini "görevli" diğerini "yetkili" görmek olanaksızdır" dedi.
Ecevit'in vetoyu bir kriz olarak nitelemesinden sonra da önde gelen hukukçular arasında bir "yürütmenin başı kim" tartışması başladı.
Cumhurbaşkanının siyasi bir tarafta bulunamayacağını söyleyen hukukçularla, yürütmenin başının Cumhurbaşkanı olduğu gerektiğini belirten hukukçuların görüşleri karşı karşıya geldi.
* SÜHEYL BATUM: ANAYASA HUKUKU PROFESÖRÜ
Siyasal anlamda Başbakan'dır
Yürütme'nin siyasal anlamda başı Başbakandır. Ülkenin üç tane gücü var. Yasama yürütme ve yargı.
Yürütme, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'ndan oluşuyor. Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Yürütmenin sorumsuz kanadıdır.
Yürütmenin siyasal işlerindeki başkanı Başbakandır. Çünkü Anayasa'nın 112'nci maddesi diyor ki, hükümetin genel siyasetinin yürütülmesini Başbakan, Bakanlar Kurulunun Başkanı olarak gözetir ve üstlenir diyor. Bu konuda siyasi açıdan bir tartışma yok. Ama Cumhurbaşkanı devletin ve yürütmenin başı olarak, Bakanlar Kurulu'na Başbakan başkanlık eder, gerekli gördüğü zaman Cumhurbaşkanı başkanlık eder. Cumhurbaşkanı hukuka aykırı gördüğü işlemlerde gayet rahat, bunu imzalamayabilir.
Cumhurbaşkanı yetkilerini kullanırken genelde Bakanlar Kurulu nun söylediği şekilde kullanır. Ama 1982 Anayasası, Cumhurbaşkanını parlamenter sistem içerisinde güçlendirmeye çalıştı. Cumhurbaşkanı yetkili olmuştur.
Cumhurbaşkanının parlementer sistem içinde siyasal takdir yetkisi yoktur. Ben kararnameyi imzalamıyorum diyemez, ama eğer cumhurbaşkanı bu yetkilerini kullanıyorsa anayasanın ilgili maddelerini de gözönüne almak durumundadır. Buna bakarak bir karar verebilir.
* ERDOĞAN TEZİÇ: GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ
Türkiye'de yürütme iki başlıdır
TürkİyE'DE yürütme iki başlıdır. Bu da Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'dur. Bu ikisi de beraber çalışırlar. Ama Türk idaresinin başı Cumhurbaşkanıdır. Çünkü Cumhurbaşkanı tek başına bazı idari yetkiler kullanabilmektedir.
Bunlar da idari olarak kullandıkları, devlet yetkisidir. Örneğin Milli Güvenlik Kurulu'na başkanlık etmek, onu toplantıya çağırmak, rektör atamak, YÖK Başkanı'nı atamak, yüksek yargı organlarına üye atamak gibi.
Ama bunlar da çok serbest değildir, bağlı yetkilerdir. Bunların büyük bir kısmı gösterilen adaylar arasında yapılan atamalardır. Onun için Cumhurbaşkanı yürütmenin içinde kanatlardan biridir. Ama idarenin başıdır.
Hükümetin içinde de kendi başına siyasi tasarrufta bulunma imkanına sahip değildir. Yürütmenin başı kim dediğimiz zaman, yürütmenin başı, tek başına bir siyasi işlem yapamaz ki, siyasi tasarrufta bulunamaz ki.
Bir kararnameyi tek başına hazırlayıp imzalama imkanı yok. İki kişi bir arada hareket etmek zorundalar. İki kanat arasında da uyuşmazlık mantıken olmaz bu sistemde.
Uyuşmazlık çıkarsa işte bu tablo ortaya çıkar. Cumhurbaşkanı siyasi tasarrufta bulunamaz. Siyasi içeriğine bakarak usul sorunlarını tartışıyorlar. Yanlış olan bu.
*BAKIR ÇAĞLAR - ANAYASA PROFESÖRÜ
Yürütme Cumhurbaşkanı'nın
Yürütme Cumhurbaşkanı ile Bakanlar Kurulu'ndan oluşur. Yürütmenin başı Cumhurbaşkanıdır. 1982 Anayasası hazırlanırken, 1958 Fransız Anayasası örnek alındı. Bu anayasada Cumhurbaşkanına tanınan yetkilerin çoğunu 1982 Anayasası tanıdı.
Bir çeşit başkanlık -parlamenter rejim kurdu. Bu çok önemli. 1958 Fnasız Anayasası 1962'de değiştirildi ve Cumhurbaşkanının halk oyuyla seçilmesi kuralı getirildi. Onun için Fransa'da Cumhurbaşkanı, sadece Meclisin seçtiği bir kişi değil, halkın seçtiği bir kişidir.
Sistemde bir ikinci sandık var. Bu demokratik bir meşruiyet getiriyor. İşte sorun buradan kaynaklanıyor. Siz hem bir çeşit yarı başkanlık rejimi yetkilerini Cumhurbaşkanına vereceksiniz, hem de burada olduğu gibi bir halk desteği olmayacak orada.
Halk Cumhurbaşkanını seçseydi bunlar olmayacaktı. Yalnız ben başından beri Sezer'in tavrını onaylıyorum. Çok net bir şey var. 104'üncü madde sadece görevleri değil yetkileri de düzenliyor. Cumhurbaşkanı KHK'nin altına imza atacağı zaman hem anayasayı, hem de Anayasa Mahkemesi kararlarını okur.
Sayın Sezer bunu yapmak zorunda, çünkü bu kararların çoğunun altında onun imzası var. Sayın Sezer'in kimlik değiştirmesi beklenemez ki. Çünkü o politikacı değil hukukçu.
|