Otomatik mekanizmalar
Son yazılarımızda iktisat politikasını biraz ihmal etmişiz. Araya üniversite, KHK gerginliği, depremin yıldönümü gibi konular girmiş. Sadece Merkez Bankası'nın faizleri yükseltip talebi kısması önerilerine karşı olduğumuzu kısaca ifade etmişiz.
Bazı okuyucularım serzenişte bulundular. Para Dergisi'ndeki yazılarınıza referans vererek geçiştirmeyin, ayrıntılı yazın dediler. Son bir kere daha anlatmanın yararlı olabileceğini düşündüm.
Enflasyonla mücadele programının getirdiği en önemli yenilik para politikasıdır. Yılbaşında, kur ve faizde Türkiye'de daha önce hiç uygulanmayan bir sistem devreye sokuldu.
Olayın özü basittir. Geçmişte çok sık savunduğumuz "para kurulu" ile aynıdır. Merkez Bankasının elinden para arzını istediği gibi arttırmak ya da azaltmak yetkisi alınmıştır. Onun yerine otomatik devreye giren bir mekanizma konmuştur.
Püf noktası, "Stand by Anlaşmasının" Merkez Bankası bilançosunda net iç ve dış varlık büyüklüğüne sınır getirmesidir. Net iç varlık için Ğ 1.2 katrilyon TL, net dış varlık için 12 milyar dolar performans kriteri olarak saptanmıştır.
Sistemin pratikteki sonucu, Merkez Bankasının ancak döviz satın alarak TL yaratabilmesi, ancak döviz satarak TL'yi kısabilmesidir. Bu arada, Merkez Bankası'nın kurla oynama yetkisi de yoktur. Döviz kurları sepet bazında önceden ilan edilmektedir.
ENFLASYON VE PARA ARZI
Sistemin nasıl işleyeceğini anlamak için, işlerin beklendiği gitmediğini varsayalım. Önce enflasyonu ele alalım. Diyelim ki, enflasyon hükümetin ve IMF'nin tahminlerinin çok üstünde seyrediyor.
Yıl sonunda, TÜFE ve TEFE, sırası ile yüzde 40 ve 35 çıktı. Yani program hedefinden 15 puanlık bir sapma var. Üstelik ekonomi de yüzde 6 büyüdü. Bu durumda ne olur?
Enflasyon ve büyüme nominal para talebini belirler. Her ikisi de programdan daha yüksek seyrettiğine göre, para talebi de daha hızlı artacaktır. Neden? Çünkü nominal olarak gelir daha fazla olduğundan ekonominin daha fazla paraya ihtiyacı olacak.
Ya para arzı? Onu az önce söyledik. Net iç varlıklar sabit. Dikkatinizi çekerim. Program, enflasyon yüzde 20 olursa net iç varlıklar şu kadar, yüzde 30 olursa bu kadar demiyor. Enflasyon ne olursa olsun, net iç varlıklar Ğ 1.2 katrilyon TL'de kalacaktır diyor.
Sanırım durumu görebiliyorsunuz. Nominal para talebi arttı, fakat nominal para arzı sabit. Çünkü Merkez Bankası ekonomiye likidite veremiyor. Piyasa ekonomisinde bir mal ya da hizmetin arzı sabitken talebi artarsa ne olur? Fiyatı yükselir.
Paranın (likiditenin) fiyatı faizdir. Demek ki, enflasyon ve büyüme programlananın üstüne çıkarsa, faizler yükselecektir. Bu bir yandan büyümeyi yavaşlatacak, diğer yandan fiyat artışlarını sınırlayacaktır.
DIŞ AÇIK VE PARA ARZI
Şimdi analize dış açığı dahil edebiliriz. Elde ne var? Bir: kur sabitken enflasyon yükselince, TL değer kazanacağından ithalat artar. İki: hızlı büyüme ve canlı iç talep ithalatı ayrıca arttırır.
Dış açık, ithalatçının döviz talebinin ihracatçıdan gelen döviz arzının üstünde seyretmesine yol açacaktır. Aradaki farkı ithalatçı nereden bulacak? Merkez Bankası'ndan satın alacak.
Halbuki Merkez Bankası rezerv satınca, tanım icabı içerideki TL azalacak. Yani gene likidite sıkıntısı baş gösterecek. Faiz yükselecek. İç talep düşecek. İthalat gerileyecek. Dış açık kapanacak.
Otomatik mekanizmadan kasdedilen budur. Sermaye hesabından döviz girişi (dış borç, yabancı sermaye, borsa, vs.) cari işlemler açığına yakın ya da üstünde seyrettiği sürece, dış açığın büyüklüğü ne olursa olsun, faizler düşük kalır. Tersine, sermaye girişi olmazsa, dış açık küçük bile olsa faiz anında yükselir. Türkiye ekonomisini yakından izlemek isteyenlerin bu mekanizmayı çok iyi anlamaları gerekmektedir.
Yazılarıma iki hafta için ara veriyorum. Eylül ortasında tekrar bu sütunda buluşmak üzere.