İçişleri Bakanı Sadettin Tantan; şimdiye dek hiç bir İçişleri Bakanı'nın ve özellikle onca yıl Başbakanlık ve hatta Cumhurbaşkanlığı da yapmış olan Süleyman Bey'in, asla sezmediği, fark etmediği, bilmediği, düşünmediği, ilgilenmediği, üstünde durmadığı, benimsemediği, tahmin etmediği, kurcalamadığı, soruşturmadığı milyarlarca dolarlık vurgunların, soygunların, talanların ve hapazlamaların; "Mafya-Bürokrat-Siyasetçi" üçgeni içinde nasıl gerçekleştirildiğini su yüzüne çıkarıverdi...
Paraşüt operasyonu, Balina operasyonu, Matador operasyonu, Kartal operasyonu... Operasyonların biri sürerken, bir öteki daha başlıyor...
Hayali ihracattan vurulan katrilyonlar; esrar ve eroin kaçakçılığından yapılan trilyonluk servetler... Polis içindeki köstebekler... Ünlü siyasetçilere seçim kampanyaları için sunulan milyarlarca liralık avantalar...
Tantan'ın dahi bazen içi bunalıyor ve:
- Bunların tümüyle uğraşmak benim ömrümü aşar, dediği bile oluyor.
Tantan ve bunları hiç fark etmemiş olan öteki İçişleri Bakanları'yla onca yılın Başbakanı ve Cumhurbaşkanı Süleyman Bey...
Herhalde Sadettin Tantan da şaşıyordur bu işe...
Hiç şaşmasın..
Bizde üst düzey koltuk sahipleriyle, "Mafya-Bürokrat-Siyasetçi" arasındaki durum, eski bir papaz öyküsüne benzer.
Papaz, kilisenin bahçesinde çiçeklerle uğraşan zangoca bağırıyormuş:
- Bizim mahzendeki şarapları kim bitirdi?
Zangoç:
- Ne dediğiniz duyulmuyor, diyormuş.
Papaz daha hızlı bağırıyormuş:
- Bizim mahzendeki şarapları kim bitirdi?.
Yanıt:
- Duyulmuyor..
Papaz:
- Nasıl duyulmaz yahu, demiş.
Zangoç:
- Gelin isterseniz yer değiştirelim de deneyin, demiş, bakın nasıl duyulmuyor.
Yer değiştirmişler. Bu kez Zangoç bağırmaya başlamış:
- Benim kız kardeşimle kim yatıyor?
Papaz:
- Gerçekten duyulmuyormuş, demiş.
Doğan Heper, kişi başına düşen milli gelir sıralamasında, Türkiye'nin 2.878 dolarla ülkeler arasında 93'üncülüğe düştüğünü yazıyordu...
Yine Doğan Heper'in belirttiğine göre, 1952 yılında Kore'nin kişi başına gayri safi milli geliri 300 dolarken, Türkiye'ninki yaklaşık 500 dolar...
Bugünse Kore'de adam başı gayri safi milli hasıla 11 bin dolar olmuşken, Türkiye'de 3 bin dolara bile varamamış...
20. yüzyılın bitiminde Ankara için tam bir fiyasko yani...
Süleyman Bey'e bu fiyaskonun nedeni sorulsa acaba ne derdi?
Belki de şöyle bir fıkra anlatırdı:
Tavuğu horoza dert yanıyormuş:
- Pazarda bizim yumurtalar 300 kağıttan giderken, komşu tavuğunkiler 1000 kağıttan gidiyor...
Horoz:
- Boşver, demiş, 700 kağıtlık bir fark için kıçını yırtmaya değmez.
Köyceğiz kanalizasyonunun yapımında danışmanlık yapan Alman firmasının Proje Müdürü Yüksek Mühendis Hartmut Beck, Köyceğiz Gölü hakkındaki kaygılarını anlatıyordu:
- Ha kirlendi, ha kirlenecek; tam bıçak sırtında, diyordu.
Ve belki de şaşıyordu, buna Almanlar'dan başka kimsenin aldırmayışına...
Genç mühendis Hartmut Beck şunu bilmiyordu:
- Biz bize benzeriz ve denizlerimizle göllerimiz de bize benzer.