kapat

11.08.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Arbeta
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
MEHMET NURİ YILMAZ

Reform mu, ihya mı?

Türkiye'yi, Türk insanını İslam aleminden farklı kılan, sahip olduğu demokrasi kültürüdür. Ülkemizde dini meseleler bu yapının oluşturduğu hürriyet alanı içerisinde tartışılabiliyor ve gündemdeki yerini alabiliyor. Bunun için biz, evrensel değerler üzerine oturmuş, mükemmel bir din olan İslamiyet'in yeni bir nefes ve yeni bir solukla anlaşılması, algılanması ve insanlığa anlatılmasında Türkiye'nin İslam alemine öncülük yapması gerektiğini söylüyoruz. Bu misyonu yüklenmek zorunda olduğumuzu ifade ediyoruz.

Eğer Türkiye bu misyonu gerektiği gibi yerine getiremez ise bundan etkilenen sadece kendi insanımız olmayacak, İslam alemi de büyük bir kayıp içerisinde olacaktır. Çünkü İslam alemi içerisinde, başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, İlahiyat Fakülteleri ve diğer müesseseleri ile bu misyonu yerine getirebilecek yapı ve anlayış ülkemizde mevcuttur. Yeter ki bu alanda yapılacak tartışma ve değerlendirmeler, günlük harcı alem tartışmalara dönüştürülmesin. Meselelere ideolojik ve taassubi tarzda yaklaşılmasın.

Yüce dinimiz İslamiyet, evrensel değerler üzerinde oturtulmuş, çağlar üstü, bütün zaman ve mekanlara hitap eden mükemmel bir dindir. Bu dinin iki temel kaynağı vardır: Kur'an ve sahih sünnet. Bir şeyin dini olabilmesi için bu iki temele dayanması gerekir. Onun muhtevası ve özüne uyması gerekir. Bu iki temel kaynak da düşünen, akliden ve gelişen bir toplumu öngörmektedir. İslam dininin bu dinamik yapısı ilerlemeye ve yeni gelişmelere teşvik eden unsurlara sahiptir. İslam aleminin içersinde bulunduğu bugünkü durum dinden kaynaklanmamaktadır. Onda bir hata yoktur, yanlışlık da söz konusu değildir. Merhum Muhammed İkbal'in güzel bir sözü var. Diyor ki, "Kur'an her türlü ayıptan, kusurdan münezzehtir. Eğer bir kusur, bir ayıp varsa o bize aittir."

Biz gerek dördüncü Avrasya İslam Şõrası öncesinde ve gerekse bu şõrada iki önemli mesele üzerinde durduk. Bu iki meseleyi bütün açıklığı ile kamuoyunun önüne koyduk. Bunlardan birincisi; İslam bir medeniyet meydana getirmiştir. Bu medeniyetin, tarihten tevarüs ederek bizlere ulaşmış olan çok kıymetli yazılı kaynak eserleri vardır. Fıkıh, tefsir ve hadis alanındaki bu eserler İslam'ın anlaşılmasında önemli başvuru kitaplarıdır. Bu kitaplarda yazıldığı zamanın anlayışlarının ve yorumlarının da yer aldığı bilinen bir husustur. Günümüzde kaleme alınan bir çok eserde de bu anlayışlar yer almaktadır. Hatta bizim kendi yayınlarımızda da bunları görmek mümkündür. Bu eserlerin yeniden gözden geçirilmesine ihtiyaç vardır. İkinci mesele ise; dinin aslına uymayan toplum içersinde yaygın hale gelmiş bid'at ve hurafelerin tespiti ve bunların önlenmesi meselesidir.

Başlattığımız çalışma, Kur'an'ın ruhuna ters düşen ve Peygamberimize ait olmayan, ancak ona isnat edilen sözlerden hadis kitaplarının arındırılması, Kur'an-ı Kerim'in gelişen bilim ve teknolojinin ışığında, hurafelerden uzak, günün ihtiyaçlarına cevap verebilecek yorumunun yapılacağı bir tefsirin hazırlanmasına yöneliktir.

Ayrıca fıkıh kitaplarındaki dinin aslından olmayıp, zamanın gelenek ve göreneklerinden yola çıkılarak yapılmış ve bugünün şartlarına göre yeniden değerlendirmeye ihtiyaç duyulan yorum ve görüşler tespit edilecek ve günümüzün meselelerine çözümler üretmeye yönelik yorumlar belirlenecektir.

Bugün İslam alemindeki evrensel normlara uymayan hayat tarzının getirdiği problemlerin ve Müslümanlar üzerinde oluşan veya oluşturulmaya çalışılan olumsuz imajın temelinde de dinin asli kaynaklarına uygun olarak bugüne aktarılamayışı ve anlatılamayışı yatmaktadır. Ülkemizde yeni kaleme alınmış bazı kitaplardan hareketle kadının dövülmesi ve benzeri konularda yapılan günlük tartışmaların sebebini de bu husus oluşturmaktadır. Mesele İslam'ın gerçek yüzünün günümüze uygun bir şekilde anlatılması meselesidir.

Biz ne dinin muhtevasını değiştirmek istiyoruz, ne de reform yapmak istiyoruz. İslam dininin reforma ihtiyacı da yoktur. Reform asli hüviyetini ve unsurlarını kaybetmiş olan alanlarda yapılır. İslam için böyle bir durum asla söz konusu olamaz. İslam'ın ana kaynakları olan Kur'an ve Hz. Peygamber'in sahih sünneti ortadadır. Bunlarda bir tahrifat mevzubahis değildir. Belirli bir zaman ve mekana bağlı olarak verilmiş, içtihadi hükümlerdeki değişiklik talebi, reform olarak değerlendirilmemelidir. Günün şartlarına uygun yapılması gereken yeni yorumlardan da endişe duyulmamalıdır. Yapmak istediğimiz ve ortaya koyduğumuz anlayış, dinin aslından olmayan ve asli kaynaklarına uymayan ama dinden bir unsurmuş gibi, hatta dinin de önüne geçirilmiş olan bir takım telakkilerden yaşantımızı arındırmaktır. Yaptığımız iş, İslam'ın özüne uygun anlaşılmasını sağlayacak bir projeyi başlatmaktadır.

İslam dini ana ilkeleri itibariyle belli bir zaman ve belli bir coğrafyaya gönderilmiş bir din değildir. Her ne kadar belli bir zaman ve belli bir mekanda gelmiş, bazı hükümleri o zaman ve mekanın şartlarına göre şekillenmiş ise de, asli hükümleri itibariyle evrensel nitelik arz eder. Fıkıh kitaplarındaki içtihad¥ hükümlerin bir kısmı döneminin örf ve adetlerini yansıttığı için, örf ve adetlerin değişmesiyle bu tür hükümlerin de değişmesi zarureti kendiliğinden ortaya çıkmıştır. "Zamanın değişmesiyle hükümlerde meydana gelecek değişiklikler inkar edilemez" şeklindeki külli kaide unutulmamalıdır. Bugün ülkemizde yaşayan insanımızın ihtiyaçlarına cevap verecek hükümleri belirlemek, çağımızın İslam bilginlerinin üzerine düşen asli bir görevdir.

İşte bizim yaptığımız şey bir tecdit, bir ihya ve ıslah hareketidir. Dinin yeni bir nefes, yeni bir solukla anlaşılması, algılanması ve anlatılması gayretidir.

Gelecek hafta buluşmak ümidiyle. Hoşça kalınız.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır