kapat

11.08.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Arbeta
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
İLKER SARIER(isarier@sabah.com.tr )


Sezer'in sorumluluğu

Sayın Sezer'in, "kişisel yorumu" ile "veto" ettiği Kanun Hükmünde Kararname'nin, hiçbir değişikliğe uğratılmadan Çankaya'ya yeniden gönderildiğini hepimiz biliyoruz.

Bakanlar Kurulu toplantılarından sonra genellikle hükümet sözcüleri tarafından yapılan açıklamanın, önceki gün bizzat Başbakan Ecevit tarafından yapılmış olması, hükümetin KHK konusundaki "ısrar"ını göstermeye yetiyor.

Bu noktaya kadar, ne Sezer'in kişisel yorumunda, ne de hükümetin ısrarında yadırganacak bir taraf var...

Gerçi, Cumhurbaşkanı Sezer'in kişisel yorumu değilse de "veto yetkisini" kullanması, bazı hukukçular tarafından eleştiriliyor ama farzedelim ki Çankaya öyle uygun gördü.

Hukuki anlaşmazlık, "aşılmayacak bir kriz" değildir.

Fakat bence asıl önemli sorun, Sezer'in, dün, Başbakan Ecevit'in randevu talebini geri çevirmesinde yatmaktadır.

Gizliden gizliye tırmanmaya başlayan "uyumsuzluğa" kamuoyunun dikkatini çekebilmek için, iki önemli meseleyi açıklığa kavuşturmak gerekiyor.

Birinci nokta "hukuk" planında, ikinci nokta ise "moral" planda tezahür ediyor.

Önce hukuk planındaki konuya değinelim:

"Hukukçu" cumhurbaşkanımıza, hukuka dair görüş serdetmek bizim haddimizi aşar...

Ancak, sayın Sezer'in sözkonusu KHK'yı veto etme yetkisinin bulunmadığı, bazı hukukçular tarafından açıkça seslendirilmektedir.

Nitekim, Anayasa'nın 104. maddesine dikkatle bakarsak, orada bir tasnif görürüz.

Madde 104, cumhurbaşkanının yetkilerini sayarken, alt alta iki cümlesinde şöyle diyor:

"Kanunları tekrar görüşülmek üzere TBMM'ne göndermek..."

Veto müessesesi işte budur. Kanunlar, Çankaya'ya Meclis'ten gelir, veto luzumu hasıl olmuşsa Meclis'e geri gönderilir.

Peki KHK, Çankaya'ya nereden geldi?

Hükümetten geldi, çünkü KHK, "kanun" değil...

İcra ile ilgili bir müessese, o sebeple hükümetten geliyor...

Peki, cumhurbaşkanı KHK hakkında ne yapabilir?

Onu da yine 104. maddenin bir sonraki cümlesi şöyle hükme bağlıyor:

"Kanunların ve kanun hükmündeki kararnamelerin, tümünün veya belirli bir kısmının anayasaya şekil veya esas bakımından aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açmak..."

Açıkça görüldüğü gibi, anayasa, "kanun" ile "KHK"yı ayrı ayrı isimlendiriyor.

Ve KHK konusunda cumhurbaşkanına sadece iptal davası açma yetkisi tanıyor.

Denilebilir ki, Sezer, bu KHK"yı, "kanun" sayarak böyle davranmıştır.

İşte bu mesele, hukuk tekniği meselesidir, uzman hukukçularımızın branşına girer...

Öyleyse biz de, daha birinci aşaması bile "tartışmalı" olan bu süreçte, sayın Sezer'in sergilediği ikinci davranışa gelelim ve dikkatleri bu noktaya çekelim.

Yine madde 104, ilk fıkrasında şöyle bir tarif veriyor:

"Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir."

Diyelim ki, sayın Sezer, sözkonusu KHK konusunda, hükümetten farklı düşünmektedir. Ki ben de farklı düşünüyorum.

Ama farklı düşünmek başka şeydir, hükümet ile "küsmüş" gibi davranmak başka şey...

Başbakan Ecevit'e randevu vermemek, yukarıdaki anayasa hükmüne tamamen aykırı bir tutumdur ve başbakanlık ile cumhurbaşkanlığı organlarının uyuşmazlığına ortam yaratmaktır.

Başbakan istediği randevu ile, belki de KHK konusundaki ısrarı daha da açacak, bizim bilemeyeceğimiz bazı meseleleri tartışmak isteyecek ve Çankaya'dan belirli bir esneklik talep edecekti.

Bir telefon ile, "randevu yok" demek Çankaya'nın ne potansiyeline ne de sorumluluklarına uygun düşmektedir.

Sayın Sezer, daha ilk "anlaşmazlık"ta küs gibi davranırsa, yarın bir gün "kırılganlığı" ile ünlü başbakanımız "madem öyle benden de böyle" derse, asıl kriz o zaman patlamaz mı?

Hiç kimse çıkıp da, cumhurbaşkanı yapıldı diye sayın Sezer'den diyet mi istiyorsun, demeye kalkmasın, ben sadece Anayasa'nın 104. maddesinde açıkça tarif edilmiş bir görev ve sorumluluktan söz ediyorum.

"Moral" açıdan, sözünü ettiğim davranış biçimi, hukuki tekniklerden çok daha önemlidir.

Bir "hukukçu", bir "siyasetçi"den daha katı durma hakkını belki kendinde görebilir ama Çankaya'da değil!..

Teneke
Bronz olmak için "hap" icad edilmiş... Kafa teneke olduktan sonra vücut bronz olsa ne olur?

Fuhuş
AB, Türkiye'den "fuhuş raporu" istemiş... Bu kadar ileri gitmesinler, erkekliğimizle oynatmayız.

Standart
Sağlık bakanlığı Türk kebabına "standart" getirmiş... De-mokrasi standar-dı bekler ama kebap beklemez.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır