kapat

11.08.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Arbeta
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )


80 yıl sonra Türkiye

Bugünden ileriye doğru bakınca 2080 yılı o kadar uzak ve erişilmez görünüyor ki neredeyse hayallerimizin menzili dışında.

Kendimizi ve Türkiye'yi 2080 yılında algılayamıyoruz. Seksen yıl sonra ne şimdiki Cumhurbaşkanı hayatta olacak ne de Başbakan.

Ama çelişkiler, gerginlikler, krizler devam edecek.

***

Seksen yıl sonrasını düşündüğümüzde, en azından bugüne benzemeyeceğini, kavram ve kavgaların bugünkünden çok farklı olacağını öngörüyoruz.

Acaba öyle mi?

Seksen yıl sonra Türkiye yeni kavramlarla mı uğraşacak, yoksa yakasını bırakmayan eski sorunlarıyla mı boğuşacak?

İleriye yönelik bir tahmin yapabilmek için geçmişe, seksen yıl öncesine dönelim.

***

Seksen yıl önce Türkiye'de ekonomik sıkıntı vardı: Bugün yine var.

Seksen yıl önce Türkiye'de rejim sorunu tartışılıyor, sistemi hilafet temeli üstünde sürdürmek isteyenlerle, laiklik taraftarları arasında şiddetli bir kavga sürüyordu.

Bu kavga bugün de veriliyor.

Seksen yıl önce Türkiye'nin Araplarla ilişkilerine yeni bir boyut verilmek isteniyor ve bizi arkadan bıçakladığına inandığımız Araplara hoş gözle bakılmıyordu.

Aynı sorun bugün de gündemde.

Seksen yıl önce Amerikan mandası altında yaşamak diye tanımlanan bir doktrini savunanlar vardı.

Bugün Amerikan Mandası'nın adı "Yeni Dünya Düzeni" oldu. Ama kurallar aynı biçimde sürüyor.

Seksen yıl önce kadının toplumdaki konumunu düzeltmek için çalışmalar yapılıyordu.

Bugün de öyle.

Seksen yıl önce garplılaşmak, batının fennini almak ve muasır medeniyet seviyesine ulaşmak ülküsü geçerliydi.

Bugün de geçerli.

Seksen yıl önce "Kürt Teali Cemiyeti" gibi kuruluşlar vardı.

Bugün de var.

Seksen yıl önce hilafeti savunanlar vardı.

Bugün de öyle.

Seksen yıl önce İstanbul'da siyasi suikastler düzenleniyor, gazeteciler ve aydınlar öldürülüyordu.

Bugün de öldürülüyor.

Seksen yıl önce Mustafa Kemal, çağın en ileri iletişim teknolojisi olan telgrafı kullanarak örgütleniyor ve neredeyse bir PTT ihtilali yapıyordu.

Bugün de çağdaş iletişim teknolojisi siyasette hayranlık duyularak kullanılıyor.

Seksen yıl önce aramızda, gizli ve açık ittihatçılar vardı.

Bugün de var.

Seksen yıl önce Ermeni meselesi gündemdeydi.

Bugün de gündemde.

Seksen yıl önce hükümet umudunu İstanbul'daki bazı büyükelçilerin kendi hükümetleriyle kurduğu ilişkilere bağlamıştı.

Bugün İstanbul yerine Ankara'da oturuyor Büyükelçiler.

Ama sistem aynı.

***

Bu örnekler çoğaltılabilir.

Seksen yıl öncesine baktığımız zaman, aynı sorunlarla boğuşmakta olduğumuzu ve temel problemlerimizden hiçbirisinin çözülememiş olduğunu görüyoruz.

Acaba seksen yıl sonra çözmüş olacak mıyız?

Seksen yıl önce bir Orta-Şark ülkesiydik.

Bugün Orta-Doğulu'yuz.

Yüzünü Batı'ya dönmüş bir Ortadoğulu.

Seksen yıl sonra ne olacağız dersiniz?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır