kapat

11.08.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Arbeta
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )


İtiraza itiraz!

17 Ağustos depreminin yıldönümüne bir hafta kala içimizdeki tedirginlik, hatta korku ne kadar gizlemeye, unutmaya çalışsak da sık sık ortaya çıkıyor. Marmara bölgesinde öncü mü, artçı mı, ne olduğunu tam bilemediğimiz küçük depremler de bu korkuyu arttırıyor.

Bugün depremle bağlantılı bir konudaki okur mektuplarından söz etmek istiyorum.

Başbakanlık Başdanışmanı Ahmet Vefik Alp'in Milliyet gazetesindeki bir röportajda ve bazı gazete haberlerinde buluşu bizim bilim adamlarımız tarafından yapılan bir deprem alarmı sistemini tanıtmasına ve bunu yaparken de bol miktarda kendi reklamını yapıp neredeyse "Geçmişte beni belediye başkan adayı yapmışlardı. Ben çok iyi mevkilere layık bir siyasetçiyim aynı zamanda" demesine itiraz eden köşe yazımdan sonra çok tepki aldım. Bazıları olumlu, bazıları olumsuz. Ama en çok da "Yazının içeriğinde size katılıyorum ama attığınız başlığa çok kızdım" diyen.

Önce yazan okurlarıma teşekkür etmek istiyorum; Ne kadar çok kızarlarsa kızsınlar, kullandıkları cümleler hep ölçülü, nazik ve kırıcı olmaktan uzak. Okurken duygulanıyorum.

Şimdi de gelelim onların itirazlarının açıklamasına; Neydi yazının başlığı? "Hanım evladı ülkücü". Bu başlık benim buluşum değildi. Röportajında Alp bu sözü kendisi için, kendi deyimi olarak kullanmıştı ki başlı başına bu söz bile insanı kızdırmaya yeterli. Bunu söyleyerek aklınca hem ülkücülere yaranıyor, hem de bir yandan "Ben onlar gibi kaba ve şiddet yanlısı biri değilim. Kibar, efendi, eğitimli bir adamım" diyor işini bilen mimarımız.

İçerik konusunda ise Amerika'da uzay mühendisliği yapan okurlarımdan bile mektup aldım; Amerika, Rusya, Japonya, Yunanistan gibi ülkelerde uzun yıllardır bu konuda çalışan çok sayıda bilim adamı bulunduğunu ve sözü edilen aletin de 30 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu yazıyorlar. Yapılan çalışmalar hakkında bilgi edinilecek sayfalar dolusu kaynak da bildirmişler. Amerika'dan yazan bilim adamlarından biri şöyle diyor mektubunda "Duyarlılığımın nedeni safsataya, gericiliğe, cahil politikacılara ve bilgisizliğe dayanamamamdır."

Bana kızan okurlarımdan biri de "İyi bir solcu olabilirsiniz ama onun sağcı ve kibar bir ülkücü oluşu sizi rahatsız etmemeliydi" demiş. Demek ki yazılarımızı okuyunca hemen, söylediklerimizin siyasi görüşümüzden kaynaklandığını düşünenler var. Yanlış. Ben, sağ sol kapışmalarının en yoğun olduğu yıllarda ODTÜ'de okurken bile tam ortada, en objektif bakan noktada durdum. Bütün zorluklarına ve tehlikelerine rağmen... Görüşüme göre de bir tek doğru var; Türkiye adına, geleceğimiz adına kesinlikle yerleşmesi gereken ilkeler, gerekli yasalar ve bunların uygulanması.

Sayın Alp'e gelince bilinen, bilinmeyen her ilmi gelişmeyi, fay hattı üzerinden geçireceği "Tuzla-Silivri arasında deniz üzerinden yapılacak karayolu" gibi tehlikeli hayaller içeren projeleri devlete pazarlamaktan vazgeçmeli bence... Aptal yerine konmak -en azından- basında rahatsızlık yaratıyor!

Talay konuşsun!
Kültür Bakanlığı en sorunlu bakanlık haline geldi. Bu olayın arkasında da kıskançlıklar ve bir sürü saray entrikaları olduğunu biliyoruz. Belki de Yekta Kara'nın boşalan koltuğuna, onu göndertenlerden birinin kifayetsiz muhteris bir yakını getirilecektir, tahmin etmek güç değil. Ama kimsenin elinden birşey gelmiyor.

Kültür Bakanı, sapasağlam dişi çeken kör dişçi gibi. Hepimizi bağırta bağırta Yekta Kara'yı söküp alıyor görevinden.

Beklenmedik başarı kazanmış, Türk Opera ve Balesi repertuarına inanılmaz eserler kazandırmış bir genel müdür. Yetenekli, çalışkan, dürüst... "Herşey ortada, soruşturun. Hukuk versin kararı" diyor, ne mümkün! Diktatörlük ya burası, kararı -tüm yanlışlığına rağmen- bakan veriyor.

Bakan İstemihan Talay'ın ileri sürdüğü nedenlerin hiçbiri, böylesine başarılı bir ismin görevinden alınmasına yeterli değil. Hepsini bir bir açıkladık. "Devlet memurunun görevi dışında kazanç sağlaması" maddesi ise komik. Sanatçı yazdığı eseri istediği kişi ya da kuruluşa verir. Ayrıca... Madem ki durum böyle, Bakanlığa bağlı kaç sanatçı bugüne kadar nasıl TV dizilerinde rol aldı, seslendirme yaptı?

21. yüzyılda hala bu tür haksız baskılara göz yumamayız. Kültür Bakanı İstemihan Talay'ı Yekta Kara'ya yaptıkları haksızlığın nedenlerini açıklamaya ve ispata davet ediyorum.

Heyecanlı oluyor
Hiç şüphe yok, yakın bir gelecekte Türkiye diğer ülkelerde Siyaset Bilimi öğrencilerine kötü yönetim örneği olarak gösterilecek.

Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı olan, hukukçu Cumhurbaşkanının yaptığına bir başka hukukçu, Danıştay Başkanı "Kesinlikle yanlış karar verdi" diyerek karşı çıkıyor. Her ikisi de "Hukuka" dayandıklarını söylüyorlar. İkisi de aynı şeye dayandıklarına ve dayandıkları birbirinin tamamen aksi olduğuna göre ya hukukta bir terslik var, ya hukukçularımızda.

Başbakan durumu düzeltmek için görüşmek istiyor, bir de bakıyor ki Cumhurbaşkanı, Köşk'ü bürosu gibi kapatıp gitmiş.

Valiliklerin bağlı olduğu İçişleri Bakanlığı'nın başındaki Bakan "Valiler bundan böyle bakan karşılamayacak" diyor, aradan bir hafta geçmeden aynı hükümetin diğer bakanları, kendilerini saatlerce bekleyen bir vali tarafından karşılanıyor.

Emniyet'in bağlı olduğu aynı İçişleri Bakanı, yakalandıktan sonra Adnan Hoca ve müridleri için "PKK'dan daha tehlikeliler" diyor, kısa süre sonra adamların hepsi serbest.

Anlamayan, anlaşamayan, anlaşılamayan bir sürü insan görev başında...

Size de çok ama çok garip gelmiyor mu?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır