Sahipsizliğimizin bir örneğini de şehirlerarası otobüslerde yaşıyoruz. Hadi soruyorum şimdi; "Büyükşehirlerdeki otobüs terminallerinden kim sorumlu?... Orada, müşterilere, gariban vatandaşlarımıza istedikleri eziyeti yapanlara kim müdahale ediyor?... Hadi müdahale edecek teşkilatımız yok diyelim, hiç olmazsa onlara rakip bir yer de mi yapılamaz?..."
Vatandaşın Demiryolları ve Denizyolları gibi alternatifleri de yok... Mecburen otobüs terminallerine gidiyorlar ve orada dünyanın eziyetini, sıkıntısını çekiyorlar. Bir takım çığırtkanların elinde, birtakım sahtekarların tuzağında çırpınıp, duruyorlar. Şikayetlerini aktaracak merciler de yok... Üç-beş kendini bilen şirket hariç otobüslerin çoğu kendini bilmez fırsatçıların elinde...
Anlayacağınız vatandaş sahipsiz kalmış... Onun için birçoğu başlarına gelen dertleri bana yazıyorlar. Evet ben çözüm yolu bulamasam da, yanlışlıkları yapanları bu köşeden rezil ederek, hiç olmazsa vatandaşın yüreğine soğuk su serpiyorum. Ama bu daha ne kadar böyle gider onu bilemem... Şunu da belirteyim ki, kimse uğraşmasa bile ben bu işe baş koydum. Gelen şikayetler özellikle yaz mevsiminde daha çok artıyor. İnsanlarımız tatile çıkmak, aileleri ile görüşmek istiyorlar, bazıları da işi ve okulu gereği devamlı seyahat etmek zorunda...
İşte size küçük bir misal; Recep Taner 20 yaşında bir üniversite öğrencisi... Bu yüzden Ankara-Kayseri arasında sık sık yolculuk yapıyor. Bir hafta sonu Ankara'dan Kayseri'ye dönmek için otobüs terminaline geldi. Özdiyarbakır Şirketi'nin yalanları yüzünden sabah saat 06.00 otobüsüne binemedi.
Bu yüzden Malatya Medine Turizm adında bir firmadan bilet aldı. Bilette kalkış saati 07.30 yazıyordu ama saat 07.00'de kalkış yapıldı. İyi ki otobüse erken binmişti. Bilet alırken "Son model otobüs, eşsiz rahat konfor ve seçkin tecrübeli kaptanlarla gidilecek" denmişti. 34 UYE 87 plakalı Mercedes 303 görünümlü otobüs yola çıktı. Felaket de bundan başladı. Zira 35 ve 36. koltuktan sonrası doluydu. Çünkü bagajların bir kısmı arkadaydı. Koltukların üzerine yığılan bagajların arasında, çamaşır makinesi, sandalye, televizyon gibi şeyler de vardı. Tangur-tungur gidiyorlardı. Su, kolonya karışımı bir şey ikram edildi. Ama içmek için bir şişe su bile verilmedi. Çünkü otobüsün buzdolabına ulaşmak için arkadaki eşyaları aşmak gerekiyordu. Recep Taner yolda ölmediğine sevinerek, hedefe vardı. Evine döndüğünde bavulunu açtı ama içindeki eşyaları kırış kırıştı. Nasıl sıkıştırdılarsa, sanki preslendirilmişti.
Evet Medine Turizm Şirketi, belki kimseye hesap vermiyorsunuz ama bundan sonra peşinizdeyim haberiniz olsun... Bu arada bir yetkili çıksa da "Bu konularla biz ilgileniyoruz" dese sevinçten havalara uçacağım.