Cumhurbaşkanı Sezer, şeriatçı ve ırkçı memurların işlerine son verilmesini öngören KHK'yi onaylayacak mı?
Çankaya bu konuda birbirine karşıt rüzgarların oluşturduğu bir anafor altında..
Devletin güvenlik ihtiyaçları imzalamaya zorluyor, hukukçu kimliği elini tutuyor.
Biz geçen gün "Cumhurbaşkanı 'Böyle olmaz' diye kestirip atamaz. Bir yol bulmak, çözüm göstermek zorunda" demiştik.
Sezer son MGK'da bunu yapmış:
"312. madde korunmalıdır. Kaldırılması telafisi güç boşluk yaratır. Ancak Avrupa normlarına göre yeniden düzenlenmesi doğru olur. Bu değişikliğin irticai faaliyetlerle mücadelede zaafiyet yaratacağı endişesini gidermek için de TCK'nın kaldırılan 163. maddesine benzer hükümlerin yasaya yeniden eklenmesi gerekir."
163. madde geri gelebilir mi?
Zor.. Verilen bir özgürlük kolay geri alınamaz. Kaldırırken iyi düşünecektik..
163. madde kalktığından beri Türkiye'de şeriat propagandası serbest. Cebir ve şiddet davet etmemek koşulu ile mesela "Biz İslam devleti kuracağız ama bunu halkın oyları ile yapacağız" demek suç değil.
Türkiye şimdi 312. maddeden yararlanarak -hatta biraz zorlayarak- bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. Yine de irtica ile mücadelede başarılı olamıyor.
Hükümetin irticacı memurlar için sevk ettiği KHK'nin amacı, bu boşluğun ürettiği ura radikal bir ameliyat yapmaktır.
Cumhurbaşkanı'nın MGK'da "Böyle bir düzenlemenin yapılması ihtiyaçtır. Ancak KHK ile yapmak Anayasa'ya aykırı; kanunla düzenlenebilir. İmzalarsam Anayasa Mahkemesi'nden geri döner" dediği bildiriliyor.
Özetlersek.. Cumhurbaşkanı, irtica ile mücadelenin gereğine inanıyor. Sadece KHK ile düzenlenmesine itiraz ediyor.
Bu arada çareyi de gösteriyor.
Ama çare, yani kanunu çıkarmak, zaman alacağı için zaman boşluğu doğacaktır.
Güvenlik ihtiyacı boşluk kaldırmaz.
O nedenle ve büyük ihtimalle Anayasa Mahkemesi'nce iptal edileceğinden emin olsa bile KHK'yi onaylayacaktır.
İktidar, yakınma ve suçlama yeri değildir.
Haksızlık ve ahlaksızlık üreten enflasyonla savaş kararının çıkardığı faturaları bu millet bağrına taş basarak ödüyor. Memur, işçi, köylü az kazanmış, tasarrufu olanlar da faizlerin düşmesi ile kazançlarını kaybetmiştir.
Ama görüldü ki bu yetmiyor.
Bir ülkede en büyük harcayan devletse, önce onun tasarruf etmesi gerekir. Oysa iktidarlar devlet kesesinden seçim yatırımı yapma alışkanlığını terk etmek istemiyor.
O yüzden de her koalisyonun kuruluşunda en büyük kavga, kamu bankalarının paylaşımında çıkıyor.
Kamu bankaları özelleştirildiği takdirde Türkiye, Dünya Bankası'ndan 750 milyon dolar kredi alacak. Fakat MHP "Emlakbank'ı vermem" diye diretiyor.
Devlet kesesinden siyaset yaparak enflasyon düşürülemez.
Koalisyon tehlike çanlarını duysun!