


Fenerbahçe'de ışıklar var!..
Alman futbolunun birinci grup takımlarından Stuttgart önünde dikkatle izledim Fenerbahçe'yi..
İki şey dikkatimi çekti..
Birincisi fevkalade keyifli bir maç izledik. Sezon başında futbol adına ortaya konanlar, her iki takıma da özel bir yakınlığı olmayan bir seyirciyi bile çekecek kadar cazipti.
İkincisi..
Fenerbahçe'nin temmuz sıcakları futbolunda, geçen sezon açılışlarında pek rastlanmadık ölçüde ışıltılar vardı.. Bu ışıltıları yorumlayarak gerek kadro, gerek oynanmak istenen futbol açısından, Fenerbahçe'nin bu yıl çok olumlu bir başlangıç yaptığını rahatça söylemek mümkündü.
Mustafa Denizli, Fenerbahçe'yi savaşçı bir takım yapacak, orası belli.. En ilerdeki hücum adamlarından başlayarak herkes koşuyor.. Zaman zaman müthiş bir pres uyguladı Fenerbahçe.. Bu pres anlarında Stuttgart'ın kendi yarı sahasından çıkmakta nasıl zorlandığını gördük..
Presle kapılan topların hücuma döndürülmesi de hızla gerçekleştirildi.. Fenerbahçe orta sahasında hızlı ve akıllı adamlar vardı..
Kenneth Andersson, son yıllarda kendi milli takımında bile izlemediğim bir hırs ve canlılık içindeydi. Aldığı parayı hak etmeye kesin kararlı görünüyor..
Oyuna sonradan giren gurbetçi Serhat da ışık verenlerden.. Attığı gol yürek isterdi, klas isterdi. Delikanlıda ikisi de var gibi..
Rüştü, tartışmasız bu ülkenin en iyi kalecisi.. Son yıllardaki en iyi kalecisi.. Geçen yıl yaşadığı tatsızlıkların şokunu ve kırgınlığını atmış, Denizli ile yeni bir sayfa açmış hayatına.. En kötü günlerinde ona sahip olan, tüm Türkiye karşı çıkarken milli takım kalesini ısrarla ona teslim eden Denizli'nin Rüştü inancının ne kadar gerçekçi olduğunu kanıtlıyor, genç arkadaşım..
Fenerbahçe'de zaaf savunmada.. O rakip alanda başlayan müthiş presi 90 dakika sürdürmek mümkün değil tabii.. Presin durduğu anlarda Stuttgart forvetlerinin ellerini kollarını sallayarak Rüştü'ye kadar geldiklerini gördük..
Burada sorun Uche ve Abdullah!.. Her ikisi de geçmişlerinin adı ile oynuyorlar. Uche sakatlığından bu yana kendine gelemedi. Ondan önce de çok uyumlu oynadığı Högh ile başarıyordu. Şimdi yalnız ve eski Uche de değil. Olması da kolay değil.. Abdullah'a ise Mustafa Denizli daha fazla tahammül etmeyebilir.. Abdullah da, Hoca'nın Rüştü gibi çok sevdiği ve çok inandığı futbolculardan.. Rüştü inançları boş çıkarmadı, ama Abdullah hala çok kötü..
Uche ve Abdullahlı bir savunma zor..
Mustafa Hoca ile konuştum.. Alpay da gidince, bu savunmanın halinin ne olacağını..
"Çözümler kadro içinde var" dedi..
Mirkoviç'i bugün Ogün'ün oynadığı yer için transfer etmiş aslında.. Ama Alpay gidince Uche de kendine gelemeyince "Ben göbeği Mirkoviç'le tutarım"a gelmiş hoca..
Sol kanatta ise Ali Güneş'e güveniyor:
"Bu fevkalade yetenekli delikanlı, sağda da, solda da oynuyor" diyor..
Baliç'in gelişinin Fenerbahçe'ye ne getirip, götüreceğini bilemiyorum.. Fener'deki son sezonunda, kafasına gitmeyi koyduğu için, ayağını topa uzatmamıştı. Şimdi zaten iğreti geldi.. Fener ile Real satışta anlaşmışken Baliç diretti ve iş bir yıllık kiraya dönüştü. Yani işler gene iğreti.. Baliç'in kafası gene Fener'de değil ve elini taşın altına gene koymayacak.
Mustafa Denizli, Baliç gibi birini kenarda oturtamaz. Bütün takım savaşırken seyreden Baliç'e de tahammül edemez.. İşi zor..
Baliç'in gelişine düzenlenmesi planlanan karnaval gibi karşılamaya çıkması ve engellemesi de önemli bir karardı aslında.. Denizli, Baliç'in öteki oyunculardan farklı olmadığı, olmayacağı mesajını ilk günden veriyor.. Bu önemli, altı çizilmesi gereken bir mesaj..
Yönetimi, teknik kadroyu, hocayı ve öteki takım arkadaşlarını nasıl inciteceğini düşünmeden "Fenerbahçe'yi şampiyon yapmaya geldim" diye medyanın önüne çıkan Baliç öncelikle almalı bu mesajı..
Özet mi?..
Fenerbahçe iyi bir kadro kurmuş.. Çok ileri düzeyde bir futbol oynamayı kafasına koymuş.. Bu futbolu oynayabileceğinin işaretlerini de veriyor.. Bunlar güzel..
Mustafa Hoca'nın şu anda çözmesi gereken iki sorunu var..
Savunma ve Baliç!..
Türklerin cehennemine yeni bir örnek..
Cehennem fıkrası ünlüdür.. Öte yanda en cazip cehennem Türklerinki imiş.. Her ülke cehenneminde, ceza günde bir kaşık bok (Affedersiniz) yemek iken, Türklerin cehenneminde ceza bir kova imiş.. Buna rağmen niye her millet bizim cehennem için gönüllü olurmuş?..
Çünkü bir gün bok olurmuş, kova yok.. Ertesi gün kova bulunurmuş, bok yok..
Türklerin cehenneminde bütün gün bi bok yenmezmiş, bu yüzden.. Ötekiler hergün bir kaşığı muntazaman yerken..
Şimdi bakın..
"Türkiye Olimpiyat yapar" diye ayağa kalktık. 2000 oyunlarına talip olduk.. Bir de olağanüstü "Olimpik İstanbul Projesi" koyduk, IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) üyelerinin önlerine.. Maketlerle..
Şimdi 2000 yılındayız işte.. Oyunlar bize verilmiş olsaydı eğer, olimpik sporlar bugün tarlalarda yapılacaktı.. Çünkü bitmiş tek tesis yok..
"Efendim bize verilse bitirirdik.."
Neyi bitirirdik?.. Bir tanesi olsun bitmez mi?..
Şimdi bakın.. Ünlü Olimpik Stadımız gelecek yıl 29 ekimde bitecek.. Gittim, inşaatı gördüm ve yazdım, ilkbaharda..
Stad bitecek, tamam.. Peki millet oraya nasıl gelecek?.. Geldiğinde arabasını nereye koyacak?..
İhalede de yollar ve otoparklar yok.. Yolları Karayolları, Otoparkı İstanbul Belediyesi yapacaklar, bugüne dek kıllarını kıpırdatmadılar..
O zaman stad bitse ne olacak, bitmese ne olacak?..
Stad var, yol yok.. Yol var, otopark yok..
Yol deyince karayolu değil sadece.. Metro, raylı sistem de gerek, onbinleri getirip götürmek için.. Çünkü Olimpik Stad, nerdeyse dağ başında.. Hani nerde belediye?.. Ortada yok..
Milli Olimpiyat Komitesi Başkanımız Sinan Erdem çırpınıyor, ama sesini duyuramıyor.. Stad bitiyor, ulaşım sorunu yerinde duruyor..
Şimdi kim el koyacak bu soruna.. Kim harekete geçirecek, yerel ve genel yönetimleri.. Kim "Yahu burda nerdeyse 100 bin kişilik bir stad var, süs diye mi yapılıyor, nerde bunun yolları" diyecek?..
Spor Bakanı Fikret Ünlü'nün gücü yetmez.. Bayındırlık Bakanı Koray Aydın, bu makama hasbelkader gelmiş. Başbakana hulus çakıp, koltuğu sağlamlamayı düşünmekten başka şey yaptığı yok.. Zahmet edip, bu inşaata bir kez gelmemiş. Sorunun aslında ne kadar büyük olduğunun, farkında bile olmamış..
Ve biz hala, hiç utanmadan, hiç yüzümüz kızarmadan Olimpiyat yapmaya talip olabiliyoruz..
Medya.. Tam Allahlık.. Bu stadın yolunun, metrosunun ve oto parkının olmadığının açılış günü kurdela kesilirken farkına varacaklar ve ancak o zaman kıyameti koparacaklar..
Vallahi de pes.. Tallahi de pes!..
Galatasaray'da neler oluyor?..
AIG işi ne oldu?..
Galatasaray'ın en büyük sorusu bu.. Ve yanıtı kimseler bilmiyor.. Yöneticilere soruyorum, fikirleri dahi yok.. "Başkan ne diyor" diyorum.. "Başkan bu konuyu duymak dahi istemiyor" diyorlar..
Ne olacak peki?..
Galatasaray'ın futbol sahasındaki başarıları parlak.. Ama onun ötesinde kulüp sürünüyor.. Finansal açıdan sürünüyor, diğer spor dalları açısından sürünüyor.. Bu diğer spor dallarındaki sorun da finansmansızlık aslında..
Çözüm..
AIG bir çözüm önerisiydi. Galatasaray markasını her çeşit mal üzerinde tüm dünyada pazarlayarak, kulüp gelirlerini arjtıracak bir projeydi bu.. Yani mesele, kurulacak bu pazarlama şirketinin belli bir bölümünü AIG'ye satarak kulüp kasasına atılacak 25-30 milyon dolar değil, çok daha ötesinde, yıllık geliri 100 milyon dolarlara taşıyacak bir organizasyon ortaya çıkarmaktı. AIG bu işi bilen dünya çapında bir gruptu.. Bu dev grup Türkiye'deki Galatasaray ile işleri yürütmek üzere bağlı şirketlerden AIG Blue Voyage'ı görevlendirmişti.
Süren ve arkadaşları ne AIG'yi anlatabildiler, ne de bu şirketle nelerin yapılacağını.. Mesele geldi, 25 milyon dolara dayandı. O zaman "Bu parayı biz verelim" diyen yerli gruplar, ya da "Lise mezunlarına satalım" diyen fanatikler ortaya çıktılar.. Yönetim sindi, sustu.. Şimdi de konuyu tamamen unutmuş görünüyor..
Oysa gelecekteki yüz milyon dolarları geçin, kulübün bugün acil paraya ihtiyacı var.. Hem de nasıl var.. Ama görünürde ne tek kuruş var, ne çözüm, ne proje..
Süren ve arkadaşları üzerlerine serpilmiş ölü toprağı ile sus pus otuturken, "Fırsat bu fırsattır" diyen muhalefet de tozu dumana katıyor..
Peki çözüm ne?..
Gemi limana nasıl yanaşacak?.. Kim yanaştıracak, bunu ne söyleyen var, ne de öneren..
Galatasaray, bir günde çökebilir!..
Durum aslında o kadar ciddi.. O kadar vahim!..