kapat

03.08.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Limasollu
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Bırakın insanlar dilediklerini alsın

Bizde adettir, artık tarihsel bir kültürün sonucu mu yoksa kendini beğenmişlik midir bilemem, birileri çıkar halkı bir şeylerden korumaya kalkar. Onlara göre halk bilgisizdir, eğitimsizdir, uyarılmazsa hep yanlış yapar.

Son günlerde bankaların çok düşük faizlerle verdiği tüketici kredilerine takanlar var.

Söyledikleri şu: Efendim bankalar önüne gelene tüketici kredisi veriyor. İnsanlar bunun çok elverişli olduğunu düşünerek tüketici kredilerine balıklama atlıyor. Ama ödeme zamanı gelince ne yapacağını şaşırıyor.

Bu doğru mu?

Evet bazı kesimler için doğru.

Peki bunun çaresi tüketici kredilerini kaldırmak ya da cazip olmaktan çıkarmak mı?

Olur mu öyle şey..

Kimseyi çılgın bir tüketime sürüklemek gibi niyetim yok. Ancak hesabını kitabını iyi yapan böylelikle sağlanan avantajlardan yararlanarak ihtiyaç duyduğu malları alanlara haksızlık yapılmasına da karşıyım.

Burada yapılması gereken bir avantajı ortadan kaldırmak değil, ödeme gücü konusunda halkı uyarmak olmalıdır. Öncelikle herkes ayağını yorganına göre uzatmak zorunda. Ödeyemeyeceği yükün altına giren ve sonunda zorda kalan bir kişiyi kurtarmak için onbinlerce insanı cezalandırmak olmaz.

Bankaların tüketici kredisi verirken hiçbir garanti istememeleri onların sorunudur. Eğer kredi alan bir kişi bunu ödeyemiyorsa bunu banka düşünecek, başkaları değil.

Ama belki bankalara şu söylenebilir; önünüze gelene kredi vermeyin, en azından garantinizi alın, ayrıca müşterilerinize bu parayı ödeyememeleri halinde başlarına gelebilecek olanları da sıkı sıkı tembih edin.

Zaten tüketici kredisi kullanarak borçlanan halkın çok büyük bir çoğunluğu sorumluluğunun farkında.

Tabii bu nedenle bazı aile dramları yaşanmıyor mu? Yaşanıyor elbette. Örneğin cep telefonu salgını yüzünden ay sonunda kazandığı bütün parayı telefonlara yatırmak zorunda kalan ve adeta iflas eden pekçok aile olduğundan söz ediliyor. Ancak bunlar çok azınlıkta.

Bu arada şunu da hatırlatmak istiyorum. Bir bankacı dostuma kredi kartlarında batak olup olmadığını sormuştum. "Evet var ama devede kulak" demişti. Türkiye'de kredi kartı borcunu ödemeyen ve takip edilemeyen müşteri sayısı çok azmış. "Yüzde 7 kaçak olur" demişti bankacı dostum. Oysa bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 20'lere kadar çıkıyormuş.

Yanisi şu; Türk halkı ayağını yorganına göre uzatmayı bilir. Daha iyi yaşamak için tüketim malı alacaksa bunu nasıl ödeyeceğini de hesaplar. Kimsenin kendisine akıl vermesine daha doğrusu kimsenin kendisini korumasına ihtiyacı yoktur.

Fenerbahçe iyiye gidiyor
Fenerbahçeli olmak çok zor. Çünkü son üç dört yıldır hiçbir başarıya imza atılamadığı için bütün Fenerbahçeliler korku içinde. Bu takıma ne yaparsanız yapın taraftarların içini rahatlatmak mümkün değil.

Kimi Mustafa Denizli'nin "iyi çıkmayacağını" söylüyor, kimi transferleri beğenmiyor, kimi bunlara karşı çıkmıyor ama yönetime güvenmiyor.

Kısacası herkes endişeli, korkulu.

Oysa görünen o ki Fenerbahçe bu yıl iyi gidiyor.

Bana göre Mustafa Denizli çok iyi bir isim, Fenerbahçe için bir çözüm. Alınan futbolcular iyi.

En önemlisi takımın morali düzgün, geleceğe umutla bakıyor.

Tabii bunların hepsi bir anlamda palavra. Lig yakında başlayacak, takım çıkacak ve oynayacak. İyi oynarsa ne ala. Ama ya tersi olursa.

İşte kişisel olarak bunu düşünmek bile istemiyorum.

Bir de, Fenerbahçelilerden daha çok rakip takımlardan dostlar soruyorlar; "Bu yıl Fenerbahçe şampiyon olur diye yazmayacak mısın?" diye.

Malum son üç yıldır sezon başında "Bu Fener dünyayı yener, şampiyon olur" diye yazıyorum ve tutmuyor ya, uğur bellemişler, benim yazmamı bekliyorlar.

Yağma yok, ben bile inandım öyle yazmanın bize uğur getirmediğine. Anlayan anlar.

MHP elbette kavga edecek
MHP il ve ilçe kongreleri kavga dövüş devam ediyor. Kavgalar zaman zaman silahlı çatışmaya dönüştüğü gibi ölümlere bile sahne oluyor.

Aslında bu çok normal. Seçimden şaşkın vaziyette çıkan MHP'nin yapılacak ilk seçimlere kadar iç çekişmeler yaşaması kimseyi şaşırtmamalı. 1999 18 Nisan seçimlerinde MHP "barajı aşıp aşamayacağı" endişesi taşıyordu. Bu nedenle pekçok ildeki aday belirlemeleri bile baştansavma yapıldı. MHP'nin önde gelen isimleri seçilemeyeceklerini varsaydıkları yerden aday olmak istemedi. Ama seçimler çok farklı bir tablo çıkardı ortaya. Baraj kaygısı taşıyan MHP neredeyse birinci parti olacaktı.

Seçim sonrası gelişmeler ise MHP'ye "bu sefe iktidarız" dopingi yaptı. Bu durumda geçen seçimlerde geride kalan MHP kanatları şimdi ön plana çıkmaya çalışıyor. Hasbelkader bugün önde görünen kesim ise yerini kaptırmak istemiyor.

Taksicilerin ricaları
Taksi Keyfi adlı bir dergi var, henüz ikinci sayısı çıktı. Taksicilerin sorunlarını, dileklerini dile getiriyor, ayrıca taksiciler arasındaki iletişimi sağlamaya çalışıyor. Derginin bu sayısında ilginç bir köşeye rastladım. "Lütfen dikkat" başlığı altında hem yolculara hem de taksi şoförlerine yönelik bazı ricalar yer alıyor. Hem taksiye binenler hem de taksiciler için bu ricaları burada yazmak istiyorum, çünkü bu ricalar hepimiz için geçerli

SÜRÜCÜLERE YOLCULARA
*Yolcunuza karşı güler yüzlü ve hoşgörülü olun.

* Gidilecek adrese göre yolcu seçmeyin.

*Trafik koşulları ve yolcunuzla sinir harbine girmekten kaçının.

*Trafik kurallarına kesin uyun.

*Aracınıza konuk ettiğiniz her yolcu sizin hoşlandığınız müziği dinlemek istemeyebilir.

*Dış görünüşünüze, aracınızın temiz ve bakımlı olmasına özen gösterin.

*Yolcunuzun zamanı daima kısıtlıdır. Aracınızda yolcu varken benzin istasyonuna girmeyin.

*Sahibi olmasanız da aracınızın ekmek tekneniz olduğunu unutmayın. Bozuk yollarda aracınızı dikkatli kullanın.

*Uykusuz alkollü ve can güvenliğini tehlikeye sokacak şekilde araç kullanmayın.

*Taksi sürücülüğünün yıpratıcı bir meslek olduğunu unutmayın.

*Gideceğiniz adresi yolculuğun başlangıcında açık olarak belirtin.

*Araca inip binerken kapıları sert kapatmayın.

*Sürücüyü trafik kurallarını ihlal etmeye zorlamayın.

*Sigara içmek veya pencereyi açmak için sürücüden izin istemeyi unutmayın.

*Korsan taksicilere itibar etmeyin, böylece haksız rekabetin önlenmesine katkıda bulunmuş olursunuz.

* Fazla miktarda bagajınız olduğunda ve uzun süreli beklemelerde ekstra ücret ödemekten kaçınmayın.

*Taksiye 4 kişiden fazla binmek konusunda ısrar etmeyin.

*Saat 24.00'ten sonra gündüz tarifesi açtırmak için ısrar etmeyin. Gece tarifesi yüzde yüz değil yüzde elli zamlıdır.

İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın babası vefat etti biliyorsunuz. İşte o gün işgüzar bir polis müdürü söylentiye göre İstanbul Boğazı'nın kıyısındaki eğlence yerlerini arayarak "Sayın bakanımızın babası vefat etti, bu nedenle bu gece müzik yayını yapmayın" demiş. Bu garip istek hiçbir eğlence yeri tarafından dikkate alınmamış. Bunun üzerine işgüzar polis bu eğlence yerlerinin üzerinde terör estirmeye başlamış. Her gece 15-20 kişilik polis ekipleri bu eğlence yerlerini basmaya başlamış. Ancak bu baskınlarda ne kimlik denetimi ne de başka bir kontrol yapılmıyormuş. Sadece polisler müşterilerin arasına girip herkesin yüzüne dik dik bakıyormuş. Müşteriler de bu durumdan son derece rahatsız oluyormuş. Söylenti tabii. Ama doğruysa, galiba benden yani Münasebetsiz Mehmet Efendi'den de münasebetsizler kol geziyor demektir.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır