Beşiktaş zor gibi görünen bir maçı kolay geçti. Son zamanlarda, futboldan çok savaş çığlıkları atılan böyle bir maç anımsamıyorum. Bulgarlar, olayı Osmanlı-Bulgar Savaşları'na kadar götürüp işin tadını kaçırdı.
Bu çığlıklar aslında onlara ağır bir fatura ödetti. Oyunun ilk 10 dakikasında Levski'nin peş peşe atakları vardı ve hepimiz de biliyorduk ki, bir süre sonra oyuna denge gelecek, hatta Beşiktaş ağırlığını koyacaktı. Nitekim öyle oldu. Siyah-beyazlı takım balans ayarını yapıp topu rakip sahaya taşımaya ve de gollük girişimleri oluşturmaya başladı. Nouma ve Ahmet becerikli olsalar gol daha da erken gelebilirdi.
Tayfur'un muhteşem kafa golünün ağlarla buluştuğu an, Sofya semaları adeta ölümcül bir sessizliğe büründü. Savaşı kaybettiklerini anlamışlardı. Çünkü sahada kalite farkı, kendini kanıtlamış Beşiktaş'ı ön plana çıkartmıştı.
Beşiktaş'ta maçın en önemli adamı orta alanda oyunu bir maestro gibi yönlendiren Karhan'dı. Onun bu alandaki varlığı hem Beşiktaş'ın orta beşlisini hareketlendirdi hem de Bulgarlar'ın giderek oyundan düşmelerini hızlandırdı. Rus Khlestov ilk sınavında dağınık bir görüntü çizerken siyah-beyazlı futbolcuların geri kalanları böyle bir savaş ortamında futbol oynayarak tur kapısını açtılar.
Örneğin Nouma hem hücumda rakibi iyi yıprattı hem de savunmadan çıkardığı kafa toplarında Shorunmu'nun önünde başlı başına bir güvence oldu. Beşiktaş akıllı futbolunu ikinci yarıda da devam ettirirken bir aptalca gol de yedi. Ama bu gol Levski'yi, ya da tüm Bulgaristan'ı ayaklandırmaya yetmedi.
İsyan bastırıldı.