Tarihin sabun köpükleri
"Hitler atom bombası yapıyordu... Marco Polo, Çin'i gezdi, gördü, yazdı..."
Emin misiniz? Bilgilerimizin çoğu bir hayal! Televizyonlardaki ucuz dizilerin ve çok satan pop kitapların çoğında tarihe ilişkin bilgilerimiz iyice bulandı. Hayal ve kurgu ile gerçek yaşam birbirine girmiş durumda. İşte buna birkaç örnek:
Ne biliriz:
Marco Polo, Çin'e gitti, yediği içtiği onun oldu, gördüğünü anlattı
Aslında ne oldu:
Marco, İran'ın ötesine geçmedi, kendisi seyyahların yalancısıdır
1938'de çekilen ve Gary Cooper'ın başrolünü oynadığı 'Marco Polo'nun Maceraları' filminde İtalyan seyyah Çin'i keşfeden, havai fişeği Avrupa'ya getiren ve Çin İmparatoru'nun kızına Avrupa usulü öpüşmeyi öğreten adamdır. Ama Marco Polo doğruyu söylemiyor olabilir mi?
13'üncü yüzyıl tarihçilerine soracak olursanız söylemiyor. Yazdıklarını reddetmiyorlar ancak romantik hayaller olarak değerlendiriyorlar. Polo, Avrupa'da "best seller" haline gelen kitabında: Çin'i işgal etmiş olan Moğol İmparatoru Kubilay Han'ı dünyanın en güçlü lideri olarak tanımlar. 10 bin şahin, 20 bin de köpek bakıcısı vardır ve bir seferde 40 bin konuğun ağırlandığı davetler düzenler Kubilay. 1324'te Polo ölüm döşeğindeyken bir rahip 'yazdığı masallar' için günah çıkarmak isteyip istemediğini sorar. Polo'nun cevabı, "Daha yarısını bile anlatmadım" olur.
Marco Polo dünyayı gezmeye 17 yaşında babası ve amcasıyla birlikte başlar. Dışarıdaki 24 yılın 17'sini Çin'de geçirdiklerini söylerler. Ancak eleştirmenlere göre Marco Polo, Çin'e ayak bile basmamıştır.
ÇİN SEDDİ BİLE YOK
Öyle olsa 13'üncü yüzyıl Çin toplumsal hayatının önemli yönlerini kitabında yansıtması gerekirdi. Oysa Polo nedense çayı, kaligrafiyi, kadınların ayaklarının küçük olması için bağlanmasını ve sıkı durun, Çin Seddi'ni kitabında anmıyor bile!
1995'te yayımlanan "Marco Polo Çin'e gitti mi?" adlı kitaba göre, Polo İran'ın ötesine geçmedi. Çin hakkında yazdıklarını ise Çin'i gören Arap ve İranlılar'ın anlattıklarından esinlenerek yazdı. Zaten kitaba göre Çin tarih kayıtlarında da Marco Polo'nun adı bir kez olsun geçmiyor!
Ne biliriz:
Hitler'in parmağı 1944 yılında atom bombasının pimine doğru uzanmıştı.
Aslında ne olmuştu:
Değil pimini çekmek, Naziler bombanın maketini bile yapacak durumda değildi.
Hitler'in atom bombasını neden yapmadığı uzun süredir tartışılıyor. Bu konu tarihçileri on yıllardır meşgul eden konuların başında geliyor. Çünkü Alman ve Avusturyalı bilimadamları 1938'de füzyonu keşfettiğinde herkes Almanlar'ın ilk atom bombasını yapacağını düşünüyordu. Hatta 1939 Ağustosunda Albert Einstein ABD Başkanı Roosevelt'i bu konuda uyardı. Ancak savaşta Almanya'nın teslim olmasından sonra yapılan incelemeler sadece ilkel bir program bulunduğunu açıkladılar. Nükleer reaktör, ya da ayrıştırılmış uranyum-235 yoktu ortada. Uzmanlar, "Biz bu istihbarat faaliyetlerine Almanlar'ın atom bombası programından daha çok para harcadık boş yere" sonucuna vardılar Almanlar'ın bomba yapmayı başaramamasının anahtarı tarihçilere göre belirsizlik kuramıyla Nobelli fizikçisi Heisenberg'te gizli.
Ünlü teorisi belirsizlik, Heisenberg'in hayatının temel motifini oluşturuyor. ABD ziyaretinde iltica etmesi istendiğinde vatansever duygularından dolayı reddetmişti. Atom bombasını ise yapabileceği halde yapmadığı söyleniyor. Tarihçiler Heisenberg'in bombanın yaratacağı tehlikeleri görerek yapmaktan vazgeçtiği ve masrafları şişirerek, araştırmaları uzattıkça uzattığını söylüyorlar. Ayrıca onun 1941'de eski hocası olan Nobel Fizik Ödülü sahibi Niels Bohr'u görmeye Danimarka'ya gidişi de açıklanabilmiş değil. İddiaya göre Heisenberg Bohr'dan ABD'de süren atom bombası çalışmaları hakkında bilgi aldı. Kimine göre ise olayın etik boyutunu tartıştı. Bu konudaki gizem perdesi Bohr'un Heisenberg'e yazdığı ancak yollamadığı mektup 2012 yılında, Bohr'un 100'üncü doğum yıldönümünde yayınlanınca ortaya çıkacak.
NAZİLER KAZANABİLİR MİYDİ?
Alman bilim adamlarının atom bombasını yapmaya başladığı, eğer Amerikalılar ellerini çabuk tutmasalardı, Hitler'in tüm dünyayı havaya uçuracağı iddia edilegeldi. Halbuki Almanlar'ın böyle bir imkanı yoktu!
Hakiki Shakespeare hangisi?
Nasıl biliriz: Shakespeare edebiyatta harikalar yaratmıştır Emin misiniz: Yapıtlara diyecek yok da, o bir kukla yazardı
DÜnya edebiyatının büyük ismi William Shakespeare gerçekten 1564 yılında doğan ve Guielmus Shakespeare olarak vaftiz edilen Stratfordlu aktör müydü? Son dönemde elde edilen kanıtlar bunun böyle olmayabileceğini gösteriyor. 17'nci Oxford Dükü Edward de Vere'nin soyundan gelen Charles Francis Topham de Vere Beauclenk, bu yapıtları Dük Edward de Vere'nin "William Shake/Speare" takma adıyla yazdığını iddia ediyor. Sadece sıradan bir aktör olan Shakespeare ise bir kukladan ibaretti.
İddiaya göre sıradan bir aktör böyle bir bilgi birikimine sahip olamazdı. Fen, tıp, astronomi, hukuk ve din bilgisi olması gerekiyordu. 1616'da, Shakespeare'in ölümünden birkaç yıl sonra yayınlanan bir kitapta dönemin ünlü edebiyatçılarının başında bir isim sayılır: Oxford Dükü Edward de Vere. Shakespeare'in adı dahi anılmaz bu kitapta! Edward de Vere'nin yazdıklarını kendi adıyla yayınlaması imkansızdı. Çünkü bir dükün Kraliçe'ye laf etmesi ve hele eleştiriler yapması yasaktı. Kellesi uçabilirdi.
|