Bizim Milli Güvenlik Kurulu, sık sık Türk Devleti için en başta gelen tehlikeyi, yahut düşmanı numaralar...
Yakın zamanlara kadar I. No.lu tehlike "Terör"dü...
Derken "İrtica" I. No.lu tehlike oldu.
İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, M.G.K'nın patentinde olan "I. No.lu tehlikeyi saptama" geleneğinin üstüne, buz gibi soğuk bir kova su döktü ve bizzat kendisi yaptı I. No.lu tehlikenin, hangi tehlike olduğu saptamasını...
Türk Devleti için en başta gelen tehlike, Hazine'den geçinenler arasındaki, rüşvetler, yolsuzluklar, çürümeler ve yozlaşmalardı.
İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın -egemenler kadrosunun hiç de alışık olmadığı bir açıdan- yaptığı bu saptama, 61 yıl önce bir kez daha dile getirilmişti.
Kimin tarafından mı?
İsmet Paşa'nın ilk Başbakanı Olan Dr. Refik Saydam tarafından...
Dr. Saydam, 1939'da Başbakan olduğu zaman; Padişahlar dönemindeki "Kapıkulluğu"nu, Gazi'ye karşı da sürdüren ve o sayede afur tafurlu yaşayan Çankaya dalkavuklarını, şu unutulmaz demeciyle ızgara-tava yapmıştı:
- Her işimiz A'dan Z'ye bozuktur.
Şimdi İçişleri Bakanı Tantan tekrarlıyor gibiydi aynı teşhisi:
- Türk Devleti için en başta gelen I. No.lu tehlike, yolsuzluk ve yozlaşmadır..
1950'de büyük bir yenilgiye uğrayarak muhalefete düşen CHP'nin, eski Meclis binasındaki grup odasında, sık sık İsmet Paşa ile görüşme olanağımız doğmuştu.
Ben de Ulus'da çalıştığım için nisbeten İsmet Paşa'ya yakındım. Üstelik kendisi Topçu Okulu'nda öğrenciyken, dedem Hasan Paşa'nın Okul Müdürü olduğunu da biliyordu. Gençliğimin de verdiği pervasızlıkla kendisine şu soruyu sormuştum:
- İlk Başbakanımız Dr. Saydam, "her işimiz A'dan Z'ye bozuktur" dediği halde, iktidarınız sürecinde siz neden düzeltemediniz bozuklukları?
İsmet Paşa şu yanıtı vermişti:
- Biz iktidara geldiğimizde II. Dünya Savaşı patladı. Savaş bittikten sonra da iktidardan düştük; fırsat bulamadık.
Türkler, Hazine'den geçinenlerin "kaymak tabaka saltanatına" göre biçimlenmiş "kabuk devlet" yapılanmasından; halk kitlelerine servis veren "teknik devlet" yapılanmasına bir türlü geçemediler...
Nasıl ki, köylülük de bir türlü aşılamadı; kadastrosuz "Memalik-i Osmani" topraklanının; iktidar siyasetçilerinin tasarrufundaki kadastrosuz, Hazine topraklarına dönüştürülüp sürekli yağmalanması da..
Bir de buna "Hazine-i hassa"nın, iktidar siyasetçilerinin tasarrufundaki "Devlet Bankaları" görünümünde, eşin dostun kredi yağmasına uğramasını ekleyin...
Sözde "Karma ekonomi" adı altında, "Devlet eliyle kişiler zengin edilerek" sermaye birikimi sağlanacaktı içerde...
İktidarla iyi geçinenleri ihya eden bu yöntem; değişik partilerin iktidara gelmesiyle, parti yandaşları arasında tam bir talan ekonomisine dönüştü.
Derken buna Mafia örgütlenmeleriyle silah ve eroin kaçakçılıkları da eklendi...
Şimdi İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Türk Devleti için en başta gelen tehlikenin bürokrasi ve siyasetteki mafialaşma olduğunu söylüyor..
Herhalde böylesi bir yozlaşmayı hayatının daha önceki dönemlerinde pek farkedemediği için hayıflanıyordur. Kazara bir de dürüst olmasa, açıklayabilir miydi bugün gördüğü büyük tehlikeyi?
Türkiye'nin içine itildiği talan ekonomisinin nihayet gündeme gelmesi büyük aşamadır....Saydamlık yoğnulaştıkça Türkiye'nin de, büyük bir fiyaskoyla ıskaladığı 20. Yüzyıl'dan sonra; 21. Yüzyıl'ın hızlandırdığı globalleşme içinde çağdaşlaşması ve yeni kuşakların daha mutlu yaşaması kolaylaşacaktır.