REKABET GÜCÜ
Türkiye'nin 1990'ların başındaki korunmuş pazardan bugünkü açık ve rekabetçi pazar durumuna gelmesinin Gümrük Birliği'nden sonra gerçekleştiğini vurgulayan Shulz sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türk Otomotiv sanayiinde rekabet edebilir seviyede kalmak bizim için hiç de kolay olmadı. Rekabet gücü yaratmak ve yaratılan avantajlarımızı koruyabilmek için çok yatırım yaptık; bunların içerisinde 650 milyon dolarlık fabrika ve teknoloji yatırımı da var. Türkiye'de hem imalatçı hem de ithalatçı konumunda olan Ford Otosan'ın yeni fabrikasında yaklaşık 4 bin kişi çalışırken yan sanayide de 16 bin kişiye iş olanağı yaratılacak. Bu fabrika ağırlıklı olarak Türkiye'den Batı Avrupa'ya araç ihraç edecek. Bu sektördeki son gelişmeler pazarın genel anlamla doğru bir seyir izlediğini gösteriyor: Satış hacimleri yükseldi, otomobil ihracatı rekor düzeye ulaştı ve Gümrük Birliği döneminde otomobil sanayiinde istihdam 1995'teki 23 bin 700 değerinden 1999'da 27 bin 500'e kadar çıktı. "

'Hızlı tempo korunmalı'
Mark Schulz, ülke ekonomisi açısından en doğru yolun pazardaki hızlı temponun korunması olduğunu vurgulayarak, bunun da ancak dünyanın geri kalanına açık olmak ve müşteriye seçme hakkı tanımakla mümkün olduğunun da altını çizdi.

Shulz, bu tartışma ortamından kârlı bir durum yaratarak çıkılması gereğini vurgulayarak sözlerini sürdürdü: "Hükümetin doğal olmayan müdaheleler yoluna gitmesi durumunda çok dikkatli olması gerektiğini düşünüyoruz. Eğer Avrupa ülkeleri de Türkiye'de üretilen araçlara karşı aynı önlemlere başvurursa Türkiye'deki üreticilerin nasıl zorluklarla karşılaşacağı düşünülmelidir. Serbest rekabetin olduğu bir pazarda ihracat ve ithalatın iyi bir şekilde dengelenmesi anahtar çözümdür."