İkitelli'ye 10 yıl önce gelmiştik. Tam 10 yıl, çağdaş ve insancıl bir mekânda gazete üretimi yaptık.
Şimdi, yine modern ve insancıl bir çalışma mekânına doğru demir alıyoruz.
Bu yazı, İkitelli'de yazılmış son yazı, elinizdeki gazete İkitelli'de yapılmış son gazetedir.
Bazıları; Babıali'nin İkitelli'ye yerleşmesini küçümsediler, "Babıtelli" yakıştırmasıyla "nobranlık" yaptılar..
Bunların kimi, köhne ortamlarda çalışmaya devam etmekteydiler, kimi ise içimizde oldukları halde "aykırı durmak" adına Babıtelli benzetmesine sarıldılar...
Canları sağ olsun...
Ama Türkiye gazetecisi, bu çağcıl denemeyi başarıyla atlattı.
Türkiye okuru da, yeni gazetecilik anlayışlarına omuz verdi. Bizleri yalnız bırakmadı.
Değişimi anlamayan ve "isyan"ı oynayanlar, bu meslekteki "ittihatçı kalıntıları" ve entel bozuntuları idi...
Asıl gerçek ise, Türk medyasının, patronu ve gazetecisi ile "yeni ufuklar arayışı" idi...
Atılan adımlar, gericiliğe, köhneliğe, tutuculuğa ve modern maskeli yobazlığa metelik vermeyen cesur adımlardı.
Gazeteciler, bu zorlu sınavı başarıyla atlattılar.
İkitelli dönemi;
Susurluk karanlığına karşı direnişin kararlılıkla sürdürüldüğü...
Yolsuzluklara karşı mücadelenin hiç aksatılmadığı...
Demokrasiye ve liberalizme olan inancın hiç sarsılmadığı...
Eleştiri ve özeleştiri mekanizmasının bir saniye bile durmadığı...
Kendi olumsuzluklarımızı da alabildiğine silkelediğimiz...
Türkiye adına esasta, "doğru duruş"un korunduğu bir dönem oldu...
Biz Sabah olarak İkitelli'yi terkediyoruz.
İkitelli'ye de ilk biz gelmiştik.
Bizim kaderimiz bu, çünkü patronumuz dinamik bir zihniyete sahip ve "yenilik yapmadan rahat" edemiyor.
Bizi ömrümüzün 10 yılında, hayal bile edemeyeceğimiz bir mekânda çalıştırdığı için, kendisine teşekkür borcumuz var.
"İki kişi arasında kalacağı için" yüzüne karşı değil, siz okurların önünde teşekkür ediyorum.
Ayrıca, Sabah'a gösterdikleri teveccüh ile, bizlere bu modern mekânlarda çalışma imkanı sağlayan okurlarımıza da şükran borcumuz var.
Bütün Sabah okurlarına binlerce kez teşekkür ediyorum.
İkitelli'yi ve 10 yıl kahrımızı çeken bu muhteşem binayı, artık anılarımızda yaşatacağız.
Fakat; mekânları "yaşatan" insanlardır...
İnsanlar arasındaki dostluk ve sevgi bağlarıdır.
Sabah ekibinin, koruduğu dostluk ve sevgi bağları ve okurların yüreği, bir göçebe çadırını bile "saray"a çevirecek niteliktedir.
Yeni yerimize, "can arkadaşlarımızla" birlikte gittiğimize ve okurlarımız da bizimle geldiklerine göre...
Sanayi Bakanımız Ahmet Kenan Tanrıkulu aradı.
Sayın Bakan, tüketicinin seçme özgürlüğünün, kişinin kendi dövizini istediği yönde harcamakta serbest oluşunun ve dahi ithalat artışının, esasta ihracat artışı ile dengelenebileceği görüşünün "tartışılmaz" olduğunu vurguladı.
Bakanlık'ta, bir "yerli sanayi lobisi"nden asla söz edilemeyeceğinin de ısrarla altını çizdi.
Bakan Tanrıkulu'nun anlattıklarından çıkar-dığım sonuç şu oldu:
İthalatta, ara malları ve yatırım malları ile lüks mallar arasında, lüks mallar lehine bir dengesizlik belirmiş...
Hükümet de haklı olarak bundan rahatsızlık duyuyor.
Fakat bu dengesizliğin nasıl bertaraf edileceği konusunda, tartışmalar henüz bitmiş, kararlar oluşmuş değil...
Sayın Bakan, liberâl anlayıştan taviz verilmesinin mümkün olmadığını söylediğine göre, bizlere şimdilik beklemek düşüyor.
Kolay gelsin!..