


Kayaların Kraliçesi!
"Ünlü şair Pablo Neruda'nın 'Kayaların Kraliçesi' adını verdiği Capri Adası'nda otomobiller vızır vızır işliyor. Ama gürültüden eser yok"
Bir Büyükada'lı olarak hiçbir zaman, başka hiçbir adayı sevebileceğimi tahayyül edemezdim. Kırk yıl önce, yaşamımın en fırtınalı günlerinden birkaçını geçirdiğim Capri'den hiçbir şey hatırlamıyordum. Çok yakın bir arkadaşım "Burada bir aylığına orman içinde bir ev kiraladım. Kalk gel; özlediğin süknete kavuşacaksın" diyordu. Muayyen sayıda otomobillerin vızır vızır işlediği Capri'nin, özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında dünyanın her çeşit, en zengin turistlerinin istilâsına uğradığını biliyordum. Ama arkadaşımla olmayı ve aynı güne isabet eden doğum günümüzü birlikte kutlamayı istediğim için Capri'ye meşakkatli bir yolculuğu göze aldım.
"7 SAAT KAYBETTİM"
İstanbul-Roma arasındaki 2 saatlik uçuştan sonra Napoli'ye yarım saatte uçakla varmanın cehennem azabı olduğunu bilseydim İtalyanlar'ın tercihini seçerdim. Ya 250 doları uçak yerine havaalanında bekleyen özel bir arabaya verir, çevreyi görerek iki saat sonra Napoli'ye varırdım. Ya da trenle 2 saatlik rahat bir seyahat yapardım. Oysa ben Roma havaalanında 2 saat; uçağın içinde de 2 saat bekletildikten sonra İstanbul-Napoli arasında 7 saat kaybetmiş oldum. Allahtan beni marinada bekleyen dostlarım sürat motorlarıyla Napoli'den Capri'ye yarım saatte uçurdular da kaybettiğim saatlerin ardından kendimi lâcivert denizin ortasına attım; doyasıya yüzdüm... yüzdüm...
"NEFİS TAKILAR"
Ünlü şair Pablo Neruda'nın "Kayaların Kraliçesi" adını verdiği Capri Adası 17 kilometrekarelik bir alanı kaplayan kayalar üzerine taht kurmuş. En yüksek yeri de 589 metre yürüyerek tırmandıktan sonra varılabilen Monte Solaro. Nüfusu kış aylarında 2500 civarında olan Capri'de dünyanın ünlü modacılarının butikleri yanısıra kendine has seramik, mücevher, özellikle kehribardan yapılmış -bazıları uydurma da olsa- çoğu nefis takılarla donanmış. Daracık sokakları, harikulâde çiçeklerle süslü yürüyüş yolları, parkları, plâjları, tepeler ve tepelerdeki evler... ve buralara çıkmak için yüzlerce merdiven...
"GÖRDÜĞÜM EN SESSİZ ADA"
Bizim adalarımızda otomobil yasağı yavaş yavaş, hattâ resm” makam arabaları sayesinde hızla delinirken Capri'deki otomobilleri görünce moralim bozuldu. "Wind" (rüzgâr) adında 35 taksi ve aynı adı taşıyan ufak otobüsler vızır vızır işliyor. Buna bir de sadece adada yaşayanların özel arabalarını ekleyin; herhalde gürültüden yaşanamayacağını düşünürsünüz. Oysa tam tersi; Capri dünyada gördüğüm en sessiz adalardan biri.
Sekiz kişilik "Rüzgâr" taksileri özel yapılmış, üstü tenteli Mercedesler. Daracık virajlı yollarda birbirine sürtünmeden geçmeleri mucize. Hemen hergün bu mucizeyi sökmeye çalıştım; şoförleri dikkatle izledim. Ve sonunda Capri şoförlerinin sadece kendilerine değil, başkalarına gösterdikleri saygı sayesinde bu mucizeyi gerçekleştirdiklerini anladım. Ayrıca beni en etkileyen yanları; traşı uzamış tek bir şoföre veya İtalyan'a günün herhangi bir saatinde rastlamamamdı. Nedenini şöyle açıklıyorlar: "Gündüzleri müşteriler, geceleri eşlerimiz için traş oluruz." Oysa Türkiye'de gün geçtikçe sakal traşı olmamakta direnenlerden beni kahreden aldığım yanıta bakın: "Hafta sonları cildimi dinlendirir, hafta içinde 2 günde bir traş olurum."
Gürültüye gelince... Dünyanın en neşeli, eğlenceyi, yemeği ve dansı yaşam tarzı haline getiren Caprililer'in nerede, nasıl eğlendiğini ancak bir Caprili arkadaş sayesinde öğrendik. Çevreyi rahatsız etmemek için kapalı, içerisi çok iyi hava ve ses arıtma âletleriyle donatılmış mekânlarda mikrofonsuz şarkı söyleyip dans eden İtalyanlar eğlencenin hakkını veriyorlar. Ne bir cıvıklık, ne bir gösteriş... Herkes sadece eğlenmek için oralarda... Ne bir magazin fotoğrafçısı, ne birbiriyle uğraşan insanlar... Bence Capri'nin sırrı ve güzelliği bunlarda...