Bu harcamalar gerçekten doğru mu?
Geride bıraktığımız altı ayın, en olumlu gelişmelerinden biri de, ekonomide sorun olan konuların, çoğunun kontrol altına alınmasıyla ilgili.
Özellikle, faiz oranlarının düşmesi ve bu gidişle 2001 yılında, 2000 yılında olduğu gibi yüksek tutarda iç borç faizi ödenmeyecek olması, sevindirici bir olay. Ayrıca, döviz kurları uzun süredir kontrol altında, enflasyon canavarı geçen ay diz çöktü. Bunların hepsi güzel şeyler... Ancak, herşeyin güllük gülistanlık olmadığı da ayrı bir gerçek. Örneğin "dış ticaret açığı" ve bazı konularda ciddi önlemler alınması gerekiyor. Nitekim, hızla artan cari açığı dengelemek için, lüks otomobilden başlayarak, bazı lüks malların ithalatını kısmaya yönelik hazırlıklar başladı bile...
Ancak, asıl önlem alınması gereken konuların başında "harcamalar" geliyor. Geçen hafta, Konya Milletvekili T. Rıza Güneri, kamudaki savurganlıkla ilgili olarak TBMM Başkanlığına verdiği üç önergeyi ve gerçeklerini fakslamış. Belirtilen savurganlıkların bir kısmı şunlar.
Kamu harcamaları
Türkiye, devlette çalışan personel, kamuya ait lojmanlar, binalar, sosyal tesisler, resmi taşıtlar, telefonlar, kırtasiye giderleri açısından zengin bir ülke görünümünde. Devlette 23 kişiye 1 araç, 12 görevliye 1 telefon, 9 kamu görevlisine de 1 adet lojman düşüyor.
- DİE verilerine göre, özel sektörün nihai tüketim harcamaları 1999 yılında sabit fiyatlarla yüzde 3.1 azalırken, kamuda yüzde 6,5 oranında artış olmuş.
- Devlet dairelerinde, çoğu uluslararası görüşmeye açık 161 bin 749 telefon var.
- Yaklaşık 200 bini odacı olmak üzere, 2 milyon memur ve bunlara ödenen 10 katrilyon lira maaş var.
- 2000 yılı Bütçesinde, 34 Bakanlık ve onlara bağlı kuruluşlar ile sair kalemlerin harcama tutarı 75 katrilyon lira olarak hesaplanmış. Bu da milli gelirin yüzde 60'ına isabet ediyor. (NOT: Önergenin gerekçesinde yeralan bu 75 katrilyonluk harcama tutarı doğru değil. 2000 yılı bütçesinde yeralan harcamaların tamamı zaten 47 katrilyon lira. Bunun da 21 katrilyonu faiz ödemesine gidiyor. Bu nedenle, 75 katrilyon liralık harcama tutarında yanılgıya düşülmüş)
Taşıt ve binalar
- Toplam taşıt 87 bin 130. Buna KİT'lere ve belediyelere ait olanları da eklediğimizde, sayı 125 bine ulaşıyor. Belirtilen sayı Japonya'da 10 bin, İngiltere'de 12 bin, Almanya'da 11 bin, Fransa'da ise 9 bin.
Bu ülkelerden bazılarında milli gelirin bizden 20 kat, bazılarında da 7-8 kat fazla olduğu gözönüne alındığında, aradaki fark daha net olarak ortaya çıkar. Bu noktada ister istemez "Biz bu ülkelerden daha mı zenginiz ki, bir kısmı kimin altında olduğu bilinmeyen 100 binin üzerinde kamu taşıtına sahibiz?" sorusu sorulmaktadır.
- Mevcut lojman sayısı 234 bin 784 yani 9 kamu görevlisine bir lojman düşüyor.
Sayın Güneri'nin saptamaları gerçekten ilginç. Gerçi, bizim Gazi Üniversitesinde, bin profesör ve doçente, 1 lojman dahi düşmüyor. Aynı şekilde 100 öğretim elemanına 1 taşıt, 50'sine 1 telefon ya düşüyor ya da düşmüyor ama demek ki bazı kurumlarda olay farklıymış...
Aslında taşıt, lojman, telefon başta olmak üzere, Devlet bir envanter çıkarıp, bu sayıları ve harcamaları tam olarak açıklasa, gerçek durum da ortaya çıksa, çok iyi olacak.
Kamuda yapılan harcamalarda müsrif davranıldığı, savurganlık ve israfın fazla olduğu, Devlet dairelerinde, bir kişinin işini 5 kişinin yapıyor gözüktüğü, yıllardır söylenir ancak kimse de ciddi bir önlem almaz.
Bir kez daha belirtelim, mevcut ekonomik önlemlerin başarılı olabilmesi ve Türkiye'nin yarınlara daha umutla bakabilmesi için "Harcama reformu" bir an önce gündeme alınmalı...